ÖYLESİNE
-
Doksanlı yıllardı.
-
Bir özel televizyon kanalında Hulki Cevizoğlu yine Cevizkabuğu adlı programı yapıyor.Konuğu da sevgili Aziz Nesin.Gayet keyifli bir söyleşi.Söz dönüp dolaştı,Aziz Nesin’in sivridilliliğine geldi ve Hulki Cevizoğlu, ama siz de ağzınıza geleni söylüyorsunuz dedi.Hayır dedi Aziz Nesin.Hayır efendim,ben ağzıma geleni değil,aklıma geleni söylerim.
-
Neden hatırladım şimdi bunları?
-
Bu da sorulur mu şimdi?Ülkemizde hele şu son zamanlarda yaşadıklarımız(daha önceleri de çok farklı değildi) duyduklarımız,insanın inanası gelmiyor.Televizyonu açıyorsunuz,gazetelere bakıyorsunuz,sağınıza solunuza bakıyorsunuz her şey bunları hatırlatıyor,insana.Acaba,insanlar düşünerek konuşmayı unuttu mu diyorsunuz?
-
Günümüzden 2600 yıl önce yaşamış olan Milet’li (yani hemşerimiz)Thales,bir gün öğrencilerini toplayıp şöyle diyor.-Çok düşündüm.Bizim inandığımız tanrılar var.Her birine gerekli saygı ve ibadet ve kurban adamalarımızda zerre kadar kusur etmiyoruz.Ama yine de kentlerimiz depremden yıkılıyor.İnsanlar ölüyor.O zaman bu depremlerin farklı bir nedeni olmalı diye düşünüyorum.Şimdi bu söylediklerimi düşünün,hatalı gördüğünüz bir taraf varsa açıkça söyleyin.Veya bu konuda sizin düşünceleriniz varsa onları da özgürce söyleyin.Tartışarak doğruyu bulmaya çalışalım.2600 yıl önce sorgulamayı,sebep sonuç ilişkisi ile bir konunun açıklanması yöntemini düşünüyor.Nerden nereye?Bir tarafta M.Ö.600lü yıllar.Bir tarafta M.S.2008.
-
Bir de günümüze bakıyoruz,hoş bakmaya da gerek yok kafamıza kakılıyor zaten. Yani insanlar düşünmeden,aklını kullanmadan ağzına geleni söylemeye, konuşmaya,düşünmeden hareket etmeye ne zaman son verecek?Belki bütün bu davranış biçimini sokaktaki yurttaş gösterse kimsenin umurunda olmaz.Ama,bir bakıyorsunuz,gündemdeki konu ile ilgili devlet memuru,sorumsuzca iktidarın memuruymuş gibi fikrini söylüyor.Siyasiler,yargı hakkında ya,”ulemaya sordunuz mu?” diye giriyor yada,ayet ve hadislerle açıklamalar getiriyor.Bunlara katlanmak bazen mümkün.Alışıyoruz yani.Ama isminin önünde akademik ünvanlar olan koca koca adamlar da aynı şekilde hareket edince ,pes diyorum,pes yani.
-
Üç-dört balkan ülkesinin toplam nüfusundan daha fazla nüfusu olan İstanbul’un,yani 2010 dünya başkenti İstanbul’un,Milli Eğitim Müdürü (din kültürü ve ahlak dersi öğretmeni) araştırma geliştirme laboratuarı gibi çalışıyor.Şaka gibi.Acaba 12 mart 2008 tarihli resmi gazetede yayınlanan,”Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun” kapsamında mı bu faaliyetleri?Uyuşturucularını hangi yollardan temin etti dersiniz?Bilim insanları hiç rahatsızlık duymadılar mı?
-
Yine gazetelerden;Tapu dairelerinde alınan usulsüz paralar tartışıldı.Rüşvet midir?Bahşiş midir?Yoksa haraç mıdır?İş dünyasının dergisi FORTUNE TÜRKİYE, Mart 2008 sayısında yine işdünyasından Cem Kozlu, ”yolsuzluk literatürüne bahşiş tanımı eklenirken,İtalyan mafya örgütlenmesi Camorra’yla günahkarlar kenti Gomarra’ya giden yolların kilometre taşlarının da bahşiş,rüşvet ve haraçla atıldığını hatırlatmakta fayda var.” diye yazmış.
-
Şimdi,bizim TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasındaki e-sözleşme mesajlaşması hangi gruba girer?
-
Sağlıkla mutlu kalın.