Eczacılık alanında SUT tu TUT tu derken işler iyice karıştı… Eczacılar yeni tebliğleri tartışa dururken, SGK ile yapılacak olan protokol anlaşmasının son noktaya geldiği bilgisi ve hemen arkasından TEB Merkez Heyeti Başkanının yönetim kurulundan istifa ettiği haberi gündeme oturdu.
Özellikle son 4 yıldır siyasi iktidarın Sağlık ve İlaç politikalarını kayıtsız-şartsız kabul eden ve politikaların uygulanmasında kolaylaştırıcı rolü üstlenen TEB Merkez Heyeti… Ve eczacılık kamuoyunda bu yaklaşımın baş aktörünün Sn.Domaç olduğu kanaati oldukça yaygın olduğu için Başkanın istifası camiada sevinçle karşılandı ve yeni bir umut doğdu… Öyle ya… Tüm olumsuzlukların mimarı olarak görülen kişi gittiğine göre Merkez Heyetinin diğer üyeleri şöyle bir silkinip kendilerine gelebilirlerdi !.. Önlerinde bir engel de kalmamıştı.
Eczacılar ; Merkez Heyetinin , var olan üyeleri ve bu üyelerin yeniden yapılandırılması ile tabanın tepkilerine daha duyarlı bir politikanın TEB de oluşturulabileceği umudunu taşımaya başladılar !!! Ta ki …Bakanlık (SGK) ve TEB arasında yapılacak olan protokolün nihai görüşmeleri ve pazarlıklarına kadar… Tabandaki bu beklenti bir iyi niyet mi ? yoksa saflık mı? Bilemiyorum ama eczacılar gerçekten şöyle düşündüler. TEB görüşmelerde kararlı bir tavır sergilerse , ülkede yapılacak genel seçimlerin iktidar üzerindeki baskısı da göz önüne alındığında , siyasi konjoktürün avantajını kullanarak eczacının haklı taleplerini savunmada kendilerini daha rahat ve güçlü hissedeceklerdi. Bu konuda 47 Eczacı Odası da Merkez Heyetine tam destek vermiş ve SGK nın TEB e dayattığı protokol taslağı yerine iki gün geceli-gündüzlü çalışılarak eczacıları tatmin edecek karşı bir protokol taslağı da hazır hale getirilmişti…
Önlerinde engel kalmamış , kendilerini eczacı tabanına yeniden kanıtlama şansı doğmuş , 47 Eczacı Odasının tam desteği ve siyasi konjoktürün avantajını da arkalarına almış bir Merkez Heyeti…
İşte bu şartlarda Merkez Heyetimizi görüşmelere aslanlar gibi uğurladık…(giderken arkalarından su döküldü mü ? Bilemiyorum !!!)
Sonra ?.. Sonrasını siz benden daha iyi biliyorsunuz. O nedenle Merkez Heyetinin görüşmeler ve sonrasında ne yaptığını değil , ne yapması gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Değerli meslektaşlarım ;
Bir kişi veya kurumla pazarlık yapacaksanız , önce gücünüzü bileceksiniz sonra davanıza inanacak ve cesaretli olacaksınız. Hem de bu pazarlık devletleyse …. Devletle pazarlık yürek ister.
Arkana 47 eczacı odası ve 23bin eczacının tam desteği ve gücünü alarak görüşmeye gidiyorsun. Davan da haklısın , çünkü eczacının talebi asla bir şımarıklık değil, çektiği sıkıntıların bir ölçüde azalmasını umuyor. Görüştüğün kurum , size dayatılan protokol de ısrarlı ise ; tabanın beklentileri doğrultusunda böyle bir protokolü imzalama yetkisinin bulunmadığını söyleyerek , üstü örtülü tüm tehditlere rağmen masadan kalkarsınız ve giderken de uzlaşı sağlanamadığı takdirde eczacıların hak arama eylemlerine başlayacağını belirtirsiniz. Bu görüşmelerin tekrarı olmayacak ya imzalarsınız yada e-sözleşme uygulamasına geçeriz diyerek aba altından sopa gösteren o buyurgan yapı , ben inanıyorum ki ertesi gün görüşmelere devam edelim çağrısı yapacaktı. Ancak Merkez Heyetimiz bu yürekliliği , bu kararlılığı ve basireti gösteremedi. Bu talihsiz örnekte gösteriyor ki , kişiler değişse de anlayışları değiştiremedikten sonra istenilen sonucu almak olanaklı değil. O nedenle önümüzdeki dönem oluşturulacak Merkez Heyeti yapısının , mesleğe sahip çıkan,eczacının önceliklerini önceleyen, sivil toplum refleksine sahip, sosyal devleti savunan, konformizm den uzak, üretken ve deneyimli üyelerden oluşan bir yapı haline getirmek gerek. Bunun yolu da sözünü ettiğim değerlere sahip delege yapısının genel kurullarda ağırlıklı yer almasından geçmektedir.
Eczacılar olarak bugün yapılanlardan şikayetçi isek , sorumluluk hepimizde ; Eczacı Odaları seçimlerine müdahale edeceğiz , Yönetim Kurulu ve Delegasyon üyelerini seçerken özen göstereceğiz ve seçilenlerin dönem içindeki tavır ve davranışlarının takipçisi ve sorgulayıcısı olmak durumundayız.
Böylesi bir yapıyı oluşturursak çok şeyi değiştiremesek bile , en azından insanlık onuruna yaraşan bir duruşun sahibi olan bir eczacı ve meslek örgütü oluruz.
Sizlerle paylaşacağım ikinci konu Eczacı Kooperatifleri…Son dönemde yatan hasta reçetelerinin ve günü birlik tedavi adı altında ne olduğunu kavramakta zorlandığımız tanımlamalarla hastane eczanelerinden reçete karşılanması zorunluluğu ortaya çıkınca , ilaç pazarının yaklaşık %30 kadarının eczaneler dışında verilmesi söz konusu olacak. Bu uygulamayı geri çeviremezsek ilk etapta devlet ve üniversite hastanelerinin yakınında olan eczanelerimiz başta olmak üzere pek çok meslektaşım büyük ölçüde pazar kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklar.
Öngörülen uygulama eczacıyı önemli ölçüde etkileyeceği için pek çok meslektaşım söz konusu ilaçların hastanelere hangi kesimler tarafından verilebileceğini sorgulamaya başladılar. Bu sorgulamalar artıp, eczacıda geleceğinden kuşku duymaya başlayınca Eczacı Kooperatiflerine yönelim hızla artmaya başladı. Talep o kadar yoğunlaştı ki , kooperatifler ortaklarına sunduğu hizmet kalitesini düşürmemek için oldukça seçici davranmaya ve her ay yapının dengesini bozmayacak sayıda ortak kaydına devam ediyorlar… Bütün bunlar olurken ne hikmetse kooperatiflere saldırılarda yoğunlaşıyor. Zaman zaman öyle boyutlara ulaşıyor ki , üzerine vazife olmayan kesimler kooperatiflerin iç işleyişleri ve yapıları hakkında fetvalar veriyorlar.
Unutulmamalıdır ki , kooperatiflerin sorgulanacak yerleri Genel Kurulları ve belli periyotlarda yapılan Temsilciler Meclisi toplantıları, sorgulama hakkı olanlarsa yalnız ve yalnız ortaklarıdır. Eczacı Kooperatiflerimiz elbette ortağı olsun veya olmasın eczacılarımızın her türlü eleştirilerine açık olması gereken kurumlar olmalı ve yapıcı eleştirilerden gereken dersleri çıkarmalıdır. Ancak söz konusu demokratik anlayışın yerleştiği kurumlar diyerek her önüne gelenin sataşabileceği yapılar asla değildir. Kooperatiflerin ilgili kurullarını bırakın , önce ortakları böyle bir girişime izin vermez ve vermemelidir.
Eczacı Kooperatifleri doğası gereği eczacın çıkarını , kurum çıkarının önünde tutan bir anlayışı benimser ve eczacının küçük ama anlamlı katkısı ile önemli bir katma değer ve istihdam yaratan bir kurum haline gelmiştir. Her şeyden önemlisi eczacı için, piyasayı eczacı lehine dengeleyen ve piyasa şartlarını belirleyen bir kurumdur. Her ne kadar dönemsel çıkarları adına bazı kesimlerin tetikçiliğine soyunan ve eczacı kooperatiflerini karalamaya çalışan meslektaşlarımız arada bir çıksa da , eczacılarımızın genel çoğunluğunun eczacı kooperatiflerinin işlevi ve önemini kavradığını biliyorum.
Eczacı Kooperatiflerinde yapmamız gereken , eleştiri-özeleştiri mekanizmasını geliştirmek , uyarıları olması gereken zeminlerde yapmak, güven ortamını artırmak ve gereken desteği sonuna kadar vermek. İnanın bunu gerçekleştirdiğimizde kooperatiflerin geleceğini çok daha sağlam zeminlere taşımış olacağız.
Güçlü bir eczacı kooperatifi hareketi ise önümüzdeki dönemde eczane eczacılığına yapılan saldırıların önünde ciddi bir kalkandır. Bunu yaratmakta tüm ortaklarımızın elindedir.
Eczacının geleceğinin garantisi , eczacı kooperatiflerinin varlığı ile eşanlamlıdır. Tercih sizin…