ECZACI SERMAYESİ = ÖRGÜTLÜ GÜÇ
Mayıs ve Haziran ayları biz eczacılar için oldukça gergin ve hareketli geçen bir dönem oldu… ‘’Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olur ‘’ diye bir söz vardır. Çoğumuz bilir. Sağlık alanında yapılmak istenen dönüşüm, 1980 lerden itibaren sabırla ortaya konmaya başlandı. Her gelen siyasi iktidarda , siyasal duruşlarına bakılmaksızın adım adım, Sağlıkta Dönüşümün plan ve programlarını hayata geçirmek için üstüne düşen görevi yerine getirdi. Sağlıkta özelleştirmenin, piyasalaştırmanın son ayağı İlaç ve Eczacılık alanındaki düzenlemeler… Bir yandan bu düzenlemeler yapılırken öte yandan eczacı, alanında neler olacağını, mesleğinin ve geleceğinin nerelere doğru kaydığını nihayet kavramaya başladı.
6197 sayılı yasamızın parlamentodan ne şekilde çıkacağı kuşkusu, çıkacak yasaya göre zincir eczaneler tehdidi, ilaç sanayinin devlete yaptığı indirimin eczacı üzerinden yapılması ve bu işlem sırasında eczacıdan haksız yere kesilen ortalama 2,8 oranında kesinti, kamu kurum indirimlerinde yüksek oran, ilaç verme koşullarında var olan kimi belirsizlik ve tuzaklar ve buna bağlı haksız kesintiler, yatan hasta ve günü birlik tedavi uygulamaları ile beraber oluşacak pazar kaybı, pazarın yeniden şekillenmesiyle beraber eczaneler arasında adaletli bir reçete dağılımın sağlanamamış olmasından kaynaklı, küçük ve orta ölçekteki eczanelerin içine düştüğü ekonomik darboğaz ve bunun gibi daha pek çok sorunla uğraşmak zorunda olan eczacı, 14 mayıs haftasına işte bu ruh hali ile girdi. Artık eczacı, çektiği sıkıntıların, yaşadığı zorlukların ve ilaç hizmetini veremeyecek noktalara geldiğinin siyasal iktidar ve kamuoyu tarafından bilinmesini istiyordu…
Bu amaçla İstanbul Eczacı Odamız 14 mayıs haftasını Eylem Haftası ilan ederek, 13.05.2008 tarihinde bölgemizdeki sekiz önemli hastane önünde ilaç ve eczacılık alanında yaşanan sorunlarla ilgili , hasta ve hasta yakınlarına bildiriler dağıttık. 12-14 mayıs 2008 tarihlerinde Odamızca tasarlanan ve Bölge Temsilcilerimizin olağanüstü çabaları ile tüm meslektaşlarımıza ulaştırılan karartma bezi ve afişlerimizle eczanelerimizi kararttık ve ‘’ geleceğimizin kararmaması için vitrinlerimizi karartıyoruz’’ sloganı ile sorunlarımızı ve taleplerimizi dile getirdik.
Söz konusu eylemlilik yazılı-görsel medyada gündem oldu. Eczacının geleceğinin kararması , halkın ilaç hizmetinden yararlanamamasını da beraberinde getireceğini o kadar iyi vurguladık ki… Belki de ilk kez medya kuruluşları eylemliliğimizi çarpıtmadan veya çarpıtamadan duyurmak zorunda kaldılar. Bu örnekte bizlere bundan sonra yapacağımız eylemlerde, eylemin halka yönelik yüzünü ortaya koymanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmış oldu… 14 mayıs günü yaklaşık iki bin meslektaşımız Tünel de toplanarak, Taksime kadar ellerimizde döviz, pankartlarla yürüdük. Yürüyüş sırasında karşılaştığımız vatandaşlardan da olumlu tepkiler aldık. Bizlere alkışlarla destek vererek moral verdiler, yalnız olmadığımızı hissettirdiler. Taksim de Oda Başkanımız Ecz.Semih Güngör Eczacılık Günü nedeniyle İstanbul Eczacı Odasının Basın Bildirisini okudu ve hemen ardından The Marmara Otelinde yapılan panel, ödül töreni ve diğer etkinliklerle mayıs ayı etkinlik ve eylemliliğimiz son buldu.
Haziran 2008 e girildiğinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile yapılacak İlaç Alım Protokolü görüşmeleri gündeme damgasını vurdu. Türk Eczacıları Birliği(TEB) tarafından aralık 2007 tarihinde Odamızın da içinde bulunduğu 11 Eczacı Odası yetkililerinden oluşturulan SUT-BUT Komisyonu, mart 2008 tarihinde TEB in benimsediği protokol taslağını oluşturmuş ve Oda Başkanları Toplantısında Odaların görüş ve değerlendirmelerine sunarak taslak, son şeklini almıştı. Bu arada, Devlet ödemelerinin ne şekilde yapılacağına dair 5510 sayılı yasanın 97/7 maddesinde eczacılara ödenecek ilaç bedellerinin hangi esaslara göre ödeneceği belirtiliyor ve bu maddeye göre Devletin Ekim 2008 tarihinden itibaren eczacılara %100 avans ödemesi engelleniyordu. Söz konusu madde değiştirilmezse eczacılar ecza depolarına olan ödemelerini bile yapamaz noktaya gelecekti.
17.06.2008 tarihinde yapılan Başkanlar Danışma Kurulu Toplantısının ana gündemi SGK ile yapılacak İlaç Alım Protokolü görüşmeleriydi. Tüm Oda Başkanları yapılacak görüşmelerde TEB in hazırladığı protokol taslağının ağırlıklı olarak çıkartılması görüşünü dile getirdiler ve bu konuda TEB in yanında olduklarını ifade ettiler. Toplantı sonunda 1.Temmuz 2008 tarihinde SGK ile yapılan İlaç Alım Protokolünün süresinin bittiği, bu güne kadar da 2008 protokolü ile ilgili görüşme bile yapılamadığı vurgulanarak, 2008 protokolü (eczacıların haklı talepleri göz önüne alınarak) taraflarca imzalanmazsa doğacak kaosun sorumlusunun TEB olmayacağı görüşü, ilgili bakanlığa bildirildi.(Bu tarihten itibaren Oda Başkanımız Ecz. Semih Güngör Ankara da kalarak görüşmeler sonuçlanana kadar tüm görüşme trafiğinin içinde bulundu.)
23.06.2008 tarihinde SGK ile protokol görüşmeleri başladı. Üç gün süren görüşmelerin sonunda eczacılar için olmazsa, olmaz maddelerde uzlaşma sağlanamayınca, 26.06.2008 tarihinde TEB tarafından yayınlanan duyuru ile , SGK ile yapılan görüşmelerde ilerleme sağlanamadığı ve görüşmelerin tıkanma noktasına geldiği bildirildi. Bunun üzerine 28.06.2008 tarihinde 3. Başkanlar Danışma Kurulu Toplantısı yapıldı ve gelinen son durum Oda Başkanlarına aktarıldı. Odalardan tam destek alındı.
29.06.2008 tarihinde TEB ve Tüm Bölge Eczacı Odaları aynı saatte , SGK ile yapılan protokol görüşmelerinde gelinen noktaya ilişkin ortak bir basın açıklaması yaptılar. Söz konusu açıklamada 1.Temmuz 2008 itibariyle 2007 protokolünün süresinin biteceği ve eczacıların kabul edebileceği bir yeni protokol yapılmazsa , bu tarihten sonra ilgili vatandaşların sosyal güvence ile ilaç alma olasılığının kalmayacağı ve bunun sorumlusunun eczacı olmayacağı kamuoyuna iletildi. Bu basın açıklaması kamuoyunun gündemine oturdu. Medyada birinci haber olarak yer aldı. Bu arada İstanbul da eczacıların kepenk kapatma talepleri yoğunlaştı. Bunun üzerine İstanbul Eczacı Odası, üyelerinin talepleri doğrultusunda hazırlıkları son aşamaya getirdi. Ve 30 Haziran akşamı The Marmara Otelinde üyelerine yönelik geniş katılımlı bir değerlendirme toplantısı çağrısı yaptı.
30.06.2008 e gelindiğinde ortalık hareketlenmişti. Bir yanda eczacılar eylem hazırlığı yaparken öte yandan siyasi iktidar ve ilgili bakanlıklar eczacının çıkarcılık değil haklarını talep ettikleri ve bu konuda haklarını alana kadar kararlılıkla mücadele edeceklerini kavramaya başlamışlardı. Akşam saatlerine doğru TEB Merkez Heyeti, İstanbul, Adana ve Konya Eczacı Odası Başkanlarından oluşan bir heyet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sağlık Bakanı ve Maliye Bakanı ile ortak toplantıya girdiler. Görüşmeler sonucunda , eczacılar için 2007 protokolünde varolan ve hak kayıplarına neden olan maddelerin büyük çoğunluğunda eczacı lehine değişikliğe gidilerek protokolün karşılıklı olarak imzalanmasına karar verildi.
Bu bilgi saat 20.30 sıralarında İstanbul a ulaştı ve Oteli dolduran 2000 e yakın meslektaşımıza bildirildi. Tüm üyeler, örgütlü güç olmanın, dayanışma içinde birlikte hareket etmenin,gelebilecek her türlü baskı ve dayatmanın karşısındaki tek engel olduğunun bilici ve 1.temmuz sabahı hastalarına ilaç hizmetini verebilmenin mutluluğu ve coşkusu ile evlerinin yolunu tuttu.
Eczacıların meslekleri ile ilgili olarak kaygıları devam etse de (etmelidir de !..) önceki protokolde var olan haksızlıkların önemli bir kısmının giderilmesi açısından önemli bir süreç yaşanmıştır. Bu sonuç bir kısım meslektaşlarımızı tatmin etmeyebilir. Ancak unutulmamalıdır ki… Devletle bir pazarlığa oturuyorsunuz ve devlet uzunca bir dönemdir eczacının haklı taleplerini dilinin ucu ile dile getiren ve sonuçta bürokratların ön gördüğü protokolü imzalayan bir TEB anlayışına alışkın… Bu tavrı yıkmak oldukça önemlidir… Ayrıca, ortada bir pazarlık varsa taraflardan birinin isteklerinin yüzde yüzünün kabul edilmesi mümkün değildir. Tüm taleplerini en ince ayrıntısına kadar kabul ettirme gücün varsa , söz konusu görüşmeler pazarlık noktasına varmaz… Hatta görüşme bile olmaz , ben şöyle bir protokol istiyorum dersin çıkarsın. Burada iki taraf var ve her iki tarafta belli konularda kendini haklı görüyor… Sorunun çözümü için uzlaşma kaçınılmaz.
Gelinen noktaya bu anlayışla bakıldığında;
1-Yukarıda da değindiğim gibi , eczacının haklı talepleri konusunda kararlılıkla mücadele etme anlayışının TEB de yeniden varolması önemlidir.
2-Eczacının taleplerinin asla çıkarcılık olmadığı, ortada haksız ve adaletsiz bir durumun olduğu gerçeği siyasal muhataplara kabul ettirilmiştir.
3-Ortalama 2.8 oranında eczacılardan alınan kesinti ortadan kaldırılmıştır.
4-Kamu indirimleri daha kabul edilebilir bir seviyeye çekilmiştir.
5-İlaç bedellerinin tamamının ödeneceği konusunda bakan sözü alınmıştır.
Burada son madde önemlidir. Her ne kadar ilgili bakan söz vermiş olsa da 5510 sayılı yasanın 97/7 maddesinin değiştirilebilmesi için TBMM sinde yasa değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu konuda ilgili bakanlık çalışmalara hemen başlamalıdır. Ülkemizde kimi yasa değişiklikleri bir günde, kimi değişikliklerin aylar,yıllar aldığı bir gerçektir. TEB , Eczacı için yaşamsal öneme haiz bu konunun takipçisi olmak durumundadır. Ayrıca ilaç bedellerinin tamamının ödenmemesi SGK muhasebesine de gereksiz bir karmaşa ve yük getirecektir.
İşte , heyecanlı, gergin ve stres dolu bir 2 ay böyle geçti. Yöneticilerimizin müzakere sürecindeki tutumları övgüye layık. Ancak en büyük teşekkürü , en büyük övgüyü yöneticilere bu duyguyu aşılayan tüm eczacılara… Bizlerin kararlı tutumu olmasaydı, sonuna kadar yanınızdayız mesajını vermemiş olsaydık bu kararlı duruş sergilenemezdi.
Değerli meslektaşlarım; kapitalizmin saldırılarını göğüsleyen, emeğe saygılı, sosyal devlet anlayışını ilke edinen, hakça bir düzeni sağlayamazsak mesleğimize saldırılar sürecektir. Bu mücadele ne ilk, nede son olacaktır. Global sermayenin karşı konulamaz finans gücü varsa bizlerinde tek sermayesi örgütlü gücümüz ve dayanışma ruhumuz… Bu sermayenin kıymetini bilerek çoğaltmak gerek. Çünkü önümüzdeki günlerde de bu sermayeye daha çok iş düşecek.
Sağlıcakla kalın…