DEMOKRASİ VE ÇOK SESLİLİĞİ ÖZÜMSE(ME)MEK!..
Siyasi partiler iktidarda değilken demokrasi, özgürlükler ve çok sesliliği dillerinden düşürmezler. Zorlama, dayatma ve yasadışı güç kullanmadıktan sonra, her düşünceye açık ve saygılı olduklarını ifade ederler.
Her alanda, alanın muhatapları olan sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ile diyaloga girerler, onlardan bilgi alırlar, sorunların çözümü konusunda görüş ve önerilerini alır, çözümü konusunda vaatlerde bulunurlar.
İktidara geldiklerinde ise işler değişir!.. Muhalefetteyken gösterdikleri yaklaşım, yerini hasmane bir tavra bırakır. Sanki iktidarları için en büyük tehlikedir artık STK’lar ve meslek odaları… Kendilerine yakın gördükleri ile diyalogu sürdürürler, uyguladıkları haksız politikalara karşı çıkanlara, üyelerinin haklarını savunanlara ve halkın çıkarlarını dile getirenlere mesafeli dururlar, aralarına adeta duvar örerler. Bu kapsama aldıkları kurumlarla ilişkilerinde, muhataplarına göre iki farklı davranış sergilerler. Bazılarıyla mümkün oldukça hiç görüşmezler… Zorunluluklar dışında bir araya gelmeyi bile istemezler (TTB vb. gibi örgütler). Bazılarıyla da ilişkilerini sürdürürler, görüşmeler yaparlar, diyaloga açıkmış gibi dururlar, söylenenleri dikkate alırmış gibi yaparlar ama aslında kendi anlayış ve politikalarını dayatırlar ve yaptırırlar (TEB vb gibi örgütler). Ancak şu kesin ki, ne tür bir STK veya meslek birliği, odası olursanız olun, siyasi iktidarlar her kuruluşta siyasi vesayetin olmasını arzular ve bu amaç noktasında kurumları yetkisizleştirmek için özel çaba harcarlar.
İktidarların söz konusu yaklaşımları ile ilgili son örnek Türk Eczacıları Birliğinin 28.04.2009 tarihinde odalara gönderdiği yazı ekinde Sağlık Bakanlığının 2009/27 sayılı genelgesinde görülmektedir. Aslına bakıldığında siyasi iktidarları rahatsız etmeyecek bir konuda bile kurumların yetki kullanımında bulunmasına bir tahammülsüzlük görmek mümkün.
Konu şu; Eczane açılışlarında istenen belgeler arasında bulunan oda uygunluk belgesi, söz konusu genelgeye göre kaldırılıyor. Hatta çeşitli sorumlu müdür atamalarında bile istenmeyeceği belirtiliyor. Eczacının odasına üye olması yeterli görülüyor.
Düşünebiliyor musunuz ?.. Mesleğimizin kanayan yarası muvazaa… Muvazaalı eczane açılmaması için kısıtlı yetkilerle eczacı odaları cansiperane mücadele etmeye çalışıyorlar. Devletin başka bir kurumu olan SGK, ilaç yolsuzluklarının çoğunlukla bu tür eczanelerden kaynaklandığını raporlarında belirtiyor. Sağlık Bakanlığı da, eczacı odalarının bu kısıtlı yetkisini bile kaldırma girişiminde bulunuyor. Açıkçası Sağlık Bakanlığı, eczacı odalarına bunlarla uğraşma, bırak açsınlar!.. bırak yapsınlar!.. diyor.
Bu genelge 6197 sayılı yasa ve ilgili yönetmeliğe aykırı (yasanın 8.md, yönetmeliğin 5 ve 6 md.). İstanbul Eczacı Odası gerekli hukuki süreci başlatmıştır… Bu ülkede hukukun üstünlüğü varsa?.. Ki var olduğuna inanmak istiyoruz, bu genelge iptal edilecektir. Ama bu örnekte gösteriyor ki!.. STK ve meslek odalarını yok sayan, etkisizleştirmek isteyen anlayış olanca hızıyla devam ediyor.
Merak eden meslektaşlarım Türk Eczacıları Birliği ne yapıyor diye sorabilirsiniz?.. hemen söyleyeyim… bu yazıyı yazmaya başladığım ana kadar hukuki bir süreci başlattıkları ile ilgili bir bilgi bana gelmedi!.. Sağlık Bakanlığından gelen genelgeleri odalara ulaştırma görevlerini eksiksiz sürdürüyorlar. Çok da haksızlık etmeyelim, daha üstlerinde seyahat yorgunluğu var!.. Önlerinde FIP Kongresini İstanbul da başarıyla gerçekleştirmek gibi önemli sorumlulukları var, böyle basit konularla mı uğraşacaklar? Nasılsa TEB in yapması gereken işleri yapan odalar, sayılıları azalsa da var!..
Tekrar konumuza geri dönersek, hemen her yerde Demokratikleşmeden, özgürlüklerden, çok ses ve çeşitlilikten bahseden, hatta yeri geldiğinde kendinden önceki dönemlerde yapılan faşizan baskılardan söz eden ve eleştiren siyasi iktidarların zaman, zaman kendilerine de bir bakmalarını sağlık veririz.
Saygılarımla…