ÖZÜRLÜ DEMOKRASİ
Aslında pek çok tanımı olan bir kavramdır demokrasi, egemenlik haklarının halka ait olduğu düşüncesine dayandırılan bir sistem diye bilinir ve kısa ifadesiyle ülke halkının kendi kendini yönetmesi diye tarif etmek mümkündür.
Demokrasinin var olabilmesi için belli araçlarının olması gerekir.
- parlamento
- siyasi partiler
- anayasa
- sivil toplum örgütleri
- kolluk kuvvetleri…
bu araçların var olmaları demek, o toplumda demokrasinin varolduğu anlamına gelir mi?…. Bence değil… demokrasinin toplumda varolması için söz konusu araçların dışında, demokrasi kültürünün, yurttaşlık bilincinin toplumun tüm katmanlarında ne kadar olgunlaştığına bakmak gerekiyor.
Demokrasi sözcüğü, kimileri için başı sıkıştığında baş vurduğu tılsımlı bir sözcüklerden biridir!!! Siyasi iktidarlar, kimi kurumlar görüşlerini haklı çıkarmak adına bu sözcüğün arkasına sığınırlar… ne kadar sıklıkla kullanılırsa da o kadar bu kavramın içini boşaltır, suyunu çıkarırlar.
Demokrasiden söz edenler, demokratik hak arayışlarına ne kadar tahammül gösterirler?.. Demokrasinin yerleştiği toplumlarda baskı, dayatma ve güç kullanarak değil, demokratik kurallar çerçevesinde tavırlarını ortaya koyarlar.
Ülkemizde son günlerde demokratik hak arayış talepleri arttı. Eczacılar, hekimler, tekel işçileri, itfaiyeciler çeşitli yol ve yöntemlerle haklarını arıyorlar.
Geçenlerde bir haber gözüme çarptı… İstanbul itfaiyesinin özelleştirme ve taşeronlaşmasına karşı çıkan ve bu nedenle de saraçhanede direnişe geçen itfaiyecilerden bir kısmına AKP ilçe örgütü şu tavsiyede bulunuyor.’’gidin… İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tan özür dileyin’’ böylece taşeron firmada işe alınabilirsiniz!.. Bu haberi okuyunca aklıma biz eczacıların hak arama mücadelesi geldi… İlaç hizmetini sürdüremeyecek noktaya geldiğimiz için yaptığımız bir günlük eczane kapatma uyarı eylemimizden sonra Çalışma Bakanının SGK ile yaptığımız protokollü fesih etmesi ve hemen arkasından var olan sorunun çözümü konusunda arabulucuların devreye girmesi….. İlginçtir!.. arabuluculara söylenen lafta aynı!.. Benden özür dilesinler!.. özür dilediklerini kamuoyuna açıklarlarsa protokol görüşmelerine başlayabiliriz…
Benim canım yöneticilerimde, özellikle yandaş medyanın seçilmiş gazetelerine kibarca özür dilediler ve tavırlarının siyasi olmadığı ve bundan böyle de olmayacağının garantisini verdiler. Bu özür, sayın bakanı tatmin etmiş midir? Yoksa yeterli değil midir?.. Bilemeyiz… Ama özür diletme eğilimi bu iktidarın genel özelliği herhalde…
Bu arada Sn.Başbakanın bir konuşması da dikkatlerden kaçmadı!.. ‘’ … biz asla otoriter, totaliter, baskıcı bir yönetim olmadık!.. olmayacağız da’’… Maliye Bakanı ise, tekel işçilerine yönelik ‘’… işsiz kalacaklardı!.. merhametli davrandık!!!’’ diye söz etti. Tekel işçilerini temsilen görüşme yapan Türk-İş başkanından hak arayan işçilerin özür dilemeleri talep edildi mi?.. bilemiyorum.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gerek yok. Ancak özürlü bir demokrasi anlayışımızın olduğu bir gerçek!..
Evrensel bir demokrasi anlayışının bu ülkede yerleşebilmesi için toplumun tüm katmanlarının daha çok yol kat etmeleri gerekiyor. Her kurum kendine göre demokrasi, kendine göre demokratik hak tarifi yaptıkça, daha uzun yıllar özürlü demokrasilerle yaşamaya devam edeceğiz.
Saygılarımla…