TURANJ DEVRİM
Müjde Türkiye’nin de bir turuncu devrimi oldu. Herkesin turuncusu farklı. Ukrayna turuncusu var. Gürcistan turuncusu var. Türkiye’ninkine biraz da yeşil karıştığı varsayılırsa hani ünlü komedyen M.Ali Erbil’in dediği gibi bizimki “turanj” devrim olabilir. Herkesin turuncusu farklı planlanıyor. Kimisinde parlamento önüne çadırlar kuruluyor, parlamenterler içeri sokulmuyor, kiminin parlamentosu basılıyor,kimisine de düşünemez insancıklar -yoksa çok iyi düşünen, ama sadece kendi çıkarını çok iyi düşünen mi demeliydim- aracılığı ile demokrasi adına yaptırılıyor. Yalnız hepsi geri tepiyor, zira emperyalizmin azgın iştahı insanları soluksuz bırakıyor, hemen uyanıyorlar ama iş işten geçmiş oluyor. Psikolojide bu yönteme sınama yanılma yöntemi ile öğrenme deniyor. Yapılan toplum mühendisliği sonucu gençler ezberci yöntemlere boğulup, kutu kutu bilmece gibi test çözme ile analitik düşünme yetenekleri yok edilerek, yarının düşünemez insancıkları haline getiriliyor. Medya aracılığı ile düşünemez beyinler, konuları hemen hemen birbirinin aynı diziler ile besleniyor, dedikodu programları ile vakitleri öldürülüyor ki geri getirilemeyecek tek şeyin “ zaman” olduğu fark edilmesin isteniyor. Ülkemizde bu tam 27 yıldan bu yana yaşanıyor. Düşünemez insancıklar ancak sınama yanılma yöntemi ile öğrenebiliyorlar. Böylece halı, ülkenin insanlarının altından çekiliyor, ancak oturacak yerinizin üstüne düşünce ayıyorsunuz, ama geçmiş ola, atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor, siz biryerlerden düşmüş karpuz misali dağılıyorsunuz. Şimdi sıra Saros’un çocuklarının değer yargılarını öğrenme, onların lisanı , beden dili, ile iletişim kurma zamanı oluyor..İletişim kurup, onlara göre davranış geliştireceksiniz ki, yanlış yaptıklarını, kısa erimli, kişisel çıkarları için ülkeyi tehlikeye attıklarını anlatabilesiniz. Yoksa “acaba bizler mi yanlış düşünüyoruz” gibi çok tehlikeli bir sürece girersiniz ki ondan kurtuluş ta yoktur.
12 Eylül Evren anayasası-ki hala o anayasanın sıkıntılarını çekiyoruz-oylaması aklıma geliyor, bilmeyenler için sonucunun %92 ile “evet” olduğunu anımsatmak isterim.Referandum sonrası 82 anayasasına evet dediğini itiraf eden hiç kimse ile karşılaşmadığımı hatırlıyorum. Kime sorsam ben hayır oyu verdim diyordu, da şu %92 evet diyenlerden hiç kimseye rastlayamamıştım. Bu 92’ likler suçluluk duygusunun mahcubiyeti içinde hiçbir zaman ortaya çıkmadılar. 22 Temmuz seçimlerin sonrasında da aynı hava var. Seçimden bu yana herkese soruyorum, telefonla konuştuğumda İzmir dışındaki kişilere soruyorum daha şimdiye dek oyumu AKP’ye verdim diyene rastlamadım. Ancak bakıyorsunuz ülkedeki iki kişiden birinin oyunu AKP’ye verdiği gerçeği mi gerçek, “vermedim” diyenlere mi inanacaksınız, şaştım kaldım. Herhalde ülkemizde bu şaşkınlığı yaşayan sadece ben değilim.
Bu mahcubiyet, ileriye dönük olumsuzluklara, her ihtimale karşı alınmış bir vaziyet gibi görünüyor. Sınama yanılma ile de öğrenilirse de vaziyetin vahameti ile baş başa kalınınca, kendi vicdanını rahatlatacak bir pozisyon alma gibi bir şey..
22 temmuz seçimlerinin bir “değişim” sonucu olduğu hele hele “ilerici bir değişim” olduğunu savunmak, amiyane tabiri ile “aklını peynir ekmekle yemek” le eş anlamlıdır. Halk dalkavukluğu yapmak “gizli ajandanız” yoksa abeste iştigal’den başka bir şey değildir.Rüzgarın yönüne göre pozisyon almak, ilkesizlerin turnusol kağıdıdır. Yel değirmenliğine soyunmanız bile döne döne rüzgar gülü olmanızdan başka sonuç getirmez.
Her şeyin ilacı olan zamanın, güneşin balçıkla sıvanamayacağı gerçeğini, hiç şaşırmadan, her zaman ve mutlaka gösterdiği insanlığın yaşı kadar eskidir.
22 temmuz seçimlerinde turuncu rengi hangi parti kullandı dersiniz?