Prim yüzsüzlerine yaptırım yok, eziyet eczacıya!
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); İstanbul’da eczanelerin reçete kolilerinin teslimi sırasında, yakın zamana kadar eczacıların yanlarında çalıştırdıkları elemanlara ait sigorta prim borcu olup olmadığına dair, SSK Müdürlüklerinden alacakları bir belgeyi de yanlarında getirmelerini istemekte idi. Sonraları istemediler, herhalde eczacıların tamamına yakınının düzgün ödeme yaptığını görünce vazgeçtiler sandım. Ancak yakın zamanda bazı eczacı Odalarının internet sitelerine bakınca, SSK ve Bağ-kur’a prim borcu yoktur çilesinin devam ettiğini gördüm. Bundan amaç, herhalde SGK’nın kurumun emeklilerine verdiği maaş ve tüm sigortalılar ve hak sahiplerine ait sağlık giderlerini karşılamak için temel girdi olan bu kaynağın kaçaklarını önlemek olmalıdır. Bilindiği gibi, sosyal güvenlik kurumları son yıllarda sağlık harcamalarından kaynaklanan, hükümetçe karşılanan ve yetkili ve ilgililerin hiç de hoş olmayan bir şekilde karadelik diye tabir ettiği parasal açıkları vermekte idi. Halbuki 1949’da işçi sendikaları ve işverenlerin katkılarıyla kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu ülkemizin genç nüfusa sahip olması ve henüz emeklisinin olmaması nedeniyle prim fazlası vermekte idi. Bu fazla paralar kurum yararına fonlarda değerlendirilmek yerine, zamanın iktidarları tarafından yandaşlarına düşük faizli krediler olarak kullandırıldığından, bir kısmı da geri dönmeyen bu paralar kurumun ödeme dengelerinin bozulmasına ve giderek kurumun giderlerini karşılayamaz hale gelmesine sebep olmuştur. Ayrıca seçim kazanma adına hayata geçirilen erken emeklilik yasalarıyla da kurumun kıt kaynakları yok edilmiş ve aktüeryal dengeleri bozulmuştur. Zamanında kurum kaynaklarını tüketen hükümetler, kurumun ihtiyacı olduğunda bu kaynakları geri vermediler. Bunlar da yetmezmiş gibi, senelerdir hiç yatırım yapmadıkları, artan ihtiyacı karşılayacak eleman kadrolarını da yaratmayarak Kamu hastanelerini hizmet veremez, rekabet edemez hale getirdiler. SS kurumlarına ait hastanelerin kötü sağlık hizmeti vermesinin suçunu iyi işletilemediğine bağlayıp, hastaneleri ve tüm mal varlıklarını bedelsiz olarak Sağlık Bakanlığı’na devrettiler. Özel hastanelerin önü açılıp, halkın buralara yönlenmesi sağlanırken, üniversitelerin ve devlet hastanelerinin SGK ’dan olan alacakları bir kalemde silinmekteydi. Sağlıkta ve eğitimde bu değişimleri savunanların, bizlere örnek gösterdikleri ülkelerden Şili, Yunanistan ve eski sosyalist doğu blok’u ülkeleri de bu politikalardan vazgeçmektedirler. En son Macaristan’da ekonomik reform diye dayatılan yükseköğretimin paralı olması, muayene ve hastaneye yatan hastalardan günlük ücret alınmasını öngören düzenlemeler için, ülkede 300 bin kişinin imzası ile istenen halk oylaması sonucu, katılanların yüzde 83’ünün oyuyla yasalar iptal edilmiştir. Peki, ülkemizde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olan Sosyal Güvenlik Kurumu prim alacaklarını tahsilde eczacılara uyguladığı titizliği tüm prim alacakları için göstermekte miydi? Buna evet demek imkansızdır. Haziran ayı sonunda yasa gereği 50 bin YTL ’den fazla ve altı aydan fazla gecikmiş prim borcu olan yüzsüzler açıklandı. Bu tabloya baktığımızda bu kapsamda SSK’ya prim borcu olan toplam 9 bin 445 şirket vardır. Bunların toplam prim borcu da 2 milyar 115 milyon YTL’dir. Bu listenin en başında da 52 milyon YTL ile eski bir bakana ait olan Yeşim Tekstil gelmektedir. Aynı eski bakana ait Nergis Tekstil’in de 23 milyon 54 bin YTL gecikmiş prim borcu vardır. İkinci sırayı ise İstanbul Belediyesi’ne bağlı İETT Genel Müdürlüğü almış. İstanbul Belediyesi çok az taraftarı olan Belediye Spor’a milyarlarca para buluyor ama prim borcu için para bulamıyor. Aynı şekilde Kocaeli, Batman, Şanlıurfa, Zonguldak, Adana Büyükşehir, Kırıkkale, Mardin, Ordu, Aydın ve Bağlar belediyeleri milyonlarca YTL’ lık prim borcu olan kurumlardır. Birçoğu da AKP’li başkanlara sahiptir. 8 milyon 838 bin YTL prim borcu olan YİMPAŞ Mağaza Sanayi, yurtdışında dini alet edip Türk vatandaşların paralarını iç ettikleri yetmezmiş gibi burada da AKP korumasında prim yüzsüzlüğünü sürdürmektedir. İlk 50 şirketin 32’si belediyelerden oluşmaktadır. (Hürriyet, 26 Haziran 2007) Bu bahsettiklerimiz 50 bin YTL’nin üzeri miktarda ve altı ayı aşmış prim borçlarıdır, geneline baktığımızda tablo daha karamsardır. Devletin toplam vergi ve sigorta alacakları, faiz ve cezasıyla 75 milyar YTL’ye yaklaşmıştır. İşverenlerin SSK’ya 6.4 milyar YTL’si prim aslı, 5.1 milyar YTL’si gecikme zammı olmak üzere toplam 11.5 milyar YTL borcu vardır. Söz konusu alacakların 32.9 milyar YTL’sini Bağ-Kur’luların prim borcu oluşturmaktadır. Ayrıca Bağ-Kur’luların zamanında tahsil edilemeyen vergi borcu da 16 milyar YTL’dir. Ayrıca bu kesimin tahsil edilememiş vergi cezaları ve gecikme faizleri tutarı da 13 milyar YTL’dir. Ülke ekonomisinin iyi olduğunu söyleyen kesimlere esnafın bu hali ne ifade ediyor merak ediyoruz. (ATO; Cumhuriyet, 3 Mart 2008) SGK’nın açıklarına “karadelik” diyenler öncelikle bu prim tahsilatlarını yapsınlar. Bu işin görünen yüzü. Bir de görünmeyen yüzü var. O da kayıt dışı ekonomi. Bugün 69 milyona yaklaşan nüfusumuzun, 49 milyondan fazla kişisi çalışma çağındadır. İstihdam edilen 21 milyon kişinin sadece 13.5 milyonu sosyal güvenliğe sahiptir, geri kalan çalışanların yüzde 46’sı olan 10 milyon kişi sosyal güvenlikten yoksundur. Kayıt dışındaki kayıp vergi ve prim miktarı 26 milyar YTL olarak hesaplanmaktadır. Ülkemizde işsiz sayısı 2 milyon 350 bindir, bunların yüzde 40’ı lise ve üniversite mezunu eğitimli genç insanlardır. (Hürriyet, 7 Mart 2008) Ayrıca iki milyon insan da iş bulmaktan umudunu kesmiş, iş aramayanlarla bu sayı dört milyonun üstüne çıkmaktadır. Ülke öyle bir hale getirildi ki, milyonlarca işsiz var. Bunun önemli bir kısmı da okumuş işsizler, bu şartlarda insanlar iş olsun da nasıl olursa olsun diyerek kayıtsız ve can güvenliğinden yoksun çalışmaya razı olmaktadırlar. Davutpaşa’da onlarca insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olan maytapların patlaması sonucu ortaya çıkan tablo çok acıklıdır. Hem işyerlerinin güvenliği yoktur, hem de çalışanların sosyal güvenliği bulunmamaktadır. Tuzla tersanesindeki ölümlerin de ortaya çıkardığı, aynı tablonun bir kez daha gözler önüne serilmesidir. Ülkede insanlar kelle koltukta, sosyal güvenlikten yoksun, karın tokluğuna çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Siz yeni iş sahaları açmayıp ailelerinin büyük sıkıntılar içinde okuttukları pırıl pırıl gençleri işsiz bırakarak sorunlu hale getireceksiniz, var olan devlet kurumlarını satacak veya kapatacaksınız İşsiz ordusuna yenilerini katacaksınız. Bu işsiz bıraktığınız insanlara seçim zamanı yeşil kartlar dağıtıp ücretsiz sağlık hizmeti vereceksiniz, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almayacaksınız, kayıt içinde olanlarından size yakın belediyeler ve kuruluşların en az altı ay gecikmiş 50 bin YTL’nin üstündekiler sadece 2.1 milyar olan primi tahsil etmeyeceksiniz. Sonra ortaya çıkıp IMF ve Dünya Bankası baskısıyla “SGK’da karadelik var” deyip -ki o sağlık hizmetini verdiğiniz insanlardan topladığınız dolaylı veya dolaysız vergilerden aldığınız paralardır bunlar-, SSGSS tasarısını tüm tarafların feryatlarına kulak tıkayarak yasalaştıracaksınız. Emeklilere sefaleti, çalışanlara da mezarda emekliliği gösterip, insan sağlığını paran kadar sağlığa indirgeyerek sağlık kuruluşlarını ve üniversiteleri köhneleştirip, yandaşlarına ait özel hastanelere her tür kolaylığı göstereceksiniz. Sonra da eczacılara -ki vergi vermede oldukları gibi prim ödemede de en önde oldukları açıktır- eziyet olsun diye, “prim borcu yoktur” yazısı getirmesini söyleyeceksiniz. Buna kargalar bile gülmez, ağlarlar.