DAHA ADİL BİR PROTOKOL
DAHA ADİL BİR PROTOKOL
Her yıl kamu kurumlarının ilaç alım koşulları TEB ile Maliye Bakanlığı arasında imzalanan bir protokol marifetiyle düzenlenir. 2005 yılına kadar yapılan sözleşmeler hep bilinen içerik ve koşullarda gerçekleşti.
2005 yılı “yeni bir protokol” imzalanması bakımından bir başlangıç SSK’nın Sağlık Bakanlığına devri ve SSK’lı hastaların ilaçlarının serbest eczanelerden karşılanmasının gündeme gelmesi imzalanan protokolün rutin bir protokol olmaktan çıkardı. SSK’nın ihale sistemi ile ilaç alması ilaç şirketlerinden % 30-40’lara varan iskontoların alınması ve benzeri uygulamalar Maliye Bakanlığı ile TEB arasında yapılan protokolün taraflarını bir anda değiştirdi. Çok taraflı yeni bir protokol gerçeği ortaya çıktı.
Maliye Bakanlığı yeni sözleşme döneminde ilaç sektörünü oluşturan tüm taraflardan kamu kurumlarına iskonto yapılmasını istiyordu. Kimdi bu taraflar; İlaç firmaları, ilaç dağıtım kanalları ve eczaneler.
Tarafların yapacağı iskonto oranları üzerinde aylarca süren tartışmalar yapıldı. Bu tartışmalar sürecinde protokol taslağındaki iskonto oranlarında gelgitler yaşandı. Yüzde 1 iskonto yapması öngörülen ilaç dağıtım kanalları iktidarın desteğine mazhar olup, otomatik olarak devre dışı kalınca geriye taraf olarak ilaç firmaları ve eczaneler kalıyordu!
Birbirini kovalayan pazarlıklar sonucunda eczacılar için 3,5 iskonto, ilaç firmaları içinse yüzde 4 ile 11 arasında değişen iskonto oranında uzlaşıldı.
İskonto Oranları
– Tüm jenerik ilaçlarda % 11
– 6 tam yılını doldurmamış orijinal ilaçlarda % 4
– 6 yaşından büyük orijinal ilaçlarda %11
– Perakende satış fiyatı 3,24 YTL ve daha az olanlarda ise %4 olarak kararlaştırıldı.
Bu uygulama ile aktif 4550 ilacın yüzde 93,54’dü yani 3906 ilaç iskonto kapsamına alınıyordu.
İlaç firmalarının yapacağı iskonto’nun kimin tarafından denetleneceği, protokol koşullarında iskonto yapmayan ilaç firmalarına ne gibi yaptırımların uygulanacağına ilişkin bir hüküm yer almadığı için fatura eczacıların sırtında kaldı. Yapılan tüm uyarılara rağmen ne TEB ne de Maliye Bakanlığı bu sorunu çözecek iradeyi gösteremedi!
Uygulama ile birlikte sorunlarda başladı. İşler planlandığı gibi yürümedi. İlaç firmaları söz verdikleri gibi iskonto oranlarını 01.01.2005 tarihinden itibaren uygulamadılar. Her biri farklı zamanda uyguladı. Bir kısım ilaç firmaları ise protokol kurallarını ihlal ederek iskonto oranları ya hiç yansıtmadılar ya da düşük oranda yansıttılar öyle ki; yüzde 11 iskonto yapılması gereken ilaçlar 0 iskonto ile eczanelere gönderildi. Uygulamada 0 ile 11 iskonto aralığında 57 çeşit iskonto oluştu. Altı yaş grubu ilaçlarda hazırlanmış bir liste olmadığı için her firma bildiğini okudu. En az 300-500 kalem ilaçta iskontolar ya hiç yapılmadı ya da eksik yapıldı. Ortaya çıkan kaos’un faturasını da yine eczacılar ödedi.
Pazarın yüze 42’ni oluşturan ilaçlarda eczacılar Kamu kurumlarına ilaç firmalarından daha çok iskonto yapmak zorunda kaldılar.
SSK’dan trilyonlarca liralık alacağını tahsil edemeyen ilaç şirketleri 2005 yılı protokolü ile düze çıkarken, kabak eczacıların başına patladı. 2005 yılı protokolü eczacılar için tam bir fiyasko oldu. Ayrıca kazanılmış haklara dönük ciddi hak kayıpları da gündeme geldi.
İlaç fiyatları geri çekilerek bu sorun çözülebilirdi ve onca karmaşa yaşanmazdı.
2006 YILI PROTOKOLÜ
2006 yılında bu kez kademeli iskonto oranı protokol görüşmelerine damgasını vurdu.
Eczaneler Cumhuriyet tarihinde ilk kez cirolarına göre kategorize edildiler. Yine aylarca süren pazarlıklar sonucunda eczaneler cirolarına göre 4 grupta kategorize edildi.
Yapılan yeni düzenleme gereği eczane iskonto oranları, 2005 yılı satış hasılatı (KDV hariç) baz alınarak;
– 220.000 YTL.’ye kadar olan eczaneler % 3
– 220.000 YTL. İle 440.000 YTL. aralığında olan eczaneler % 3,5
– 440.000 YTL. ile 550.000 YTL. Aralığında olan eczaneler % 4
– 550.000 YTL. Üzerinde olan eczaneler ise % 4,5 olarak belirlendi
Ve 2006 yılı protokolü imzalandı; Ama sözleşme kurallarını uygulamada, bütçe uygulama talimatını yorumlamada yine her kurum kendi bildiğini okudu. Emekli Sandığı ayrı, Bağ-Kur ayrı, SSK ise apayrı bir telden çalmaya başladı.
Geri ödeme sorunu büyüyerek devam etti. Yeşil kart uygulaması serbest eczanelerin finanse ettiği bir hizmete dönüştü. Eczaneler Hilal-ı Ahmer Cemiyeti gibi çalışmaya başladı.
Serbest eczanelerden karşılanan SSK hizmeti ekonomik ve sosyal açıdan bir yıkıma dönüştü.
Küçük ölçekli eczaneler için tam bir yıkım oldu. Eczacı mesleğini, yaşam kalitesini daha da önemlisi sağlığını kaybeder hale geldi.
– İlaç teşhisi yedi bela bir sorun haline geldi
– Teşhis uygulamasında bırakın eczayı, hekimleri bile çileden çıkaran uygulamalar ve haksız kesintiler yapıldı.
– Reçete teşhisleri uygulamada tam bir trajediye dönüştü
– Sorunlu provizyon sistemi bir başka trajedi..
– Ödemeler, kesintiler neyin hangi döneme ait olduğunu bilmek deveye hendek atlatmaktan daha zor hale geldi.
– Bir yıl geriden gelen reçete kontrolleri, kesintiler bundan kaynaklanan gecikmeli faiz uygulamalarının faturalarını da yine eczacılar ödedi.
– Reçete ve rapor eksiklikleri, alınamayan ilaçlar ise hasta ve hasta yakınlarının payına düşen uygulamalardı.
Geri ödemeler ise sorun olmaya devam eti.
2007 YILI PROTOKOLÜ VE SORUNLAR
Şimdi. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun nalıncı keseri gibi her şeyi kendine yontuğu bir mantık kurgusu üzerine inşa edilmiş protokol taslağı var önümüzde.
İlaçta tasarrufu temel amaç olarak hedefleyen, sağlığı ikinci planda tutan bir anlayışın ürünü olarak gündeme gelen bu protokol hem eczacının sağlıklı bir ilaç hizmeti üretmesini, hem de vatandaşın sağlıklı bir ilaç hizmeti almasını engelleyecek bir protokol taslağıdır.
2007 protokol taslağı hukuk devleti anlayışına ters hükümler taşımaktadır. Protokolün pek çok maddesi sözleşme hukukuna aykırılıklar içermektedir.
Eczacı odalarında bilgiye ve belgeye dayalı yazılı belge isteyen, haksız karar veren eczacı odalarını ve TEB’ni yasal sorumluluklar altına sokan bu protokol Sosyal Güvenlik Kurumu’nun haksız ve hukuka aykırı tasarruflarını ise görmezden gelmektedir.
Kurumun;
– Protokol hükümlerine aykırı davranışlar tespit ettiğinde, yazılı ihbarda bulunarak inceleme ve soruşturma nedeni ile eczanenin ödemelerini durdurabilmesi,
– Genel Sağlık sigortası hükümlerinin uygulanmasını gerekçe göstererek, eczanenin yürüttüğü hizmet ve işlemler ile ilgili olarak defter, belge ve bilgileri inceleyebilmesi, ibrazını isteyebilmesi,
– Geciken reçete kontrolleri nedeniyle ortaya çıkacak kurum alacaklarını eczaneye ödeme yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte mahsup edilmesi,
– Geciken reçete kontrolleri nedeniyle tek kuruş faiz ödemeyen bir kurumun, kendi kurumsal eksikliğinin faturasını faiz yükü olarak eczacıya ciro edilmesi,
– Eczacı odalarının Sosyal Güvenlik Kurumu’nun emir komutası altında çalışan örgütler olarak görülmesi,
– Kurum açısından giderilmesi güç kayıpların doğma olasılığının bulunması durumunda protokolün herhangi bir bildirimde bulunulmadan tek taraflı olarak fesih edilmesinin,
İki taraflı bir sözleşme hukuku içinde yer alması hukukla, demokrasiyle, hukuk devleti kavramlarıyla açıklanabilir mi?
Yargısız infaz yapılarak, henüz inceleme aşamasında eczane ödemelerinin durdurulması, Kurum açısından giderilmesi güç kayıpların doğma olasılığı üzerine protokolün tek taraflı olarak fesih edilmesi…
Demokrasi ile yönetilen dünyanın kaç ülkesinde yurttaşına böyle bir sözleşme metni dayatılabilir ?
İlaçta tasarrufun faturasını eczacıya ödetmek isteyen, sözleşme hukukuna, hukukun genel kurallarına aykırı pek çok hükmü içeren ve eczacıya tek taraflı olarak dayatılmak istenen bu protokol kabul edilemez.
Taraflar bakımından eşit ve daha adil bir protokole ihtiyaç var. Eczacı tabanının beklentisi de bu yöndedir.
TEB ve eczacı odalarına düşen sorumluluk, bu beklentileri karşılayacak politikalar üretmek ve eczanın hukukuna sahip çıkmaktır. Buna uygun örgütsel tutum ve davranış içinde olmaktır.
Umarız bu beklentilerimiz karşılığını bulur.