GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK – IV
Herkes dilediğini yazma ve söyleme özgürlüğüne sahip ama düşünce özgürlüğünü, insani ve etik değerleri, tüketmeden kullanmak çok önemli. Siyasetin ezberini bozmak yerine korkular üzerinden siyaset üretme alışkanlıklarımız hala sürüyor. Bu arada niyet okuyucuların sayısı da bir hayli arttı. Söyleyecek sözü olmayanların başvurduğu bir yöntemdir niyet okuyuculuğu. Biz kendi adımıza bu ezberin bozulmasından yanayız. Korkular üzerinden değil, halkın ve eczacının gerçek gündemi üzerinden siyaset üretmenin, bizi geleceğe taşıyacağını düşünüyoruz.
Biz yazılarımızda bir dönem öncesi Çağdaş Eczacılık Hareketi’ne karşı birbirleriyle ciddi düşünsel zıtlaşmaları olan grupların yaptığı seçim ittifakının tutarsızlığından söz ediyoruz. Yalan yanlış hiçbir şey söylemiyoruz. Gerçek olanı yazıyoruz. Değerli meslektaşlarım “Onlar mazide kaldı” diye yanıt veriyorlar. İyi de mazide kalanla, geçmişte yapılan yanlışlarla hesaplaşamayan bir örgüt, bir hareket ya da bir kişi geleceğini nasıl sağlıklı kurabilir? Geçmişte yapılan hataların üstünü örterek doğru ve sağlıklı bir gelecek kurulabilir mi?
Mehmet Domaç’la geçmişteki ilişkilerinden dolayı Çağdaş Eczacılık Hareketi eleştiriliyor. Doğru, Domaç’la bir geçmişimiz vardı. Bunu hiç ikileme düşmeden kabul ediyoruz. O döneme ilişkin doğru ya da yanlış yapılanların tümüne sahip çıkma cesaretini de gösteriyoruz. O geçmişte emek kürsüleri vardı, eczacı emeğine sahip çıkmak vardı. Sonrasını herkes biliyor. Çağdaş Eczacılık Hareketi, iki dönem önce Mehmet Domaç’la hesaplaşarak yollarını ayırdı ve eczacı kamuoyu ile bunu paylaştı. Şimdi Domaç’ı kendisine gelecek yapanlar düşünsün…
Biz Çağdaş Eczacılar ilerici, demokrat, özgürlükçü ve sol bir gelenekten geliyoruz. Bu düşüncelerimizle dünyanın, Türkiye’nin ve eczacılık mesleğinin geleceğine dair politikalar üretiyoruz. Bizim harcımızda gericilik, ırkçılık ve milliyetçilik yok. Biz, solun evrensel değerlerini savunuyoruz. Barışa, eşitliğe, kardeşliğe, demokrasiye, özgürlüklere, insanca yaşam hakkına, temel hak ve özgürlüklere, din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm insani değerlere sahip çıkıyoruz. Meslek alanımızda da bu politikalara özen gösteriyoruz. Çağdaş Eczacılar adına yönetimlerde olduğumuz dönemlerde tüm meslektaşlarımızın hukukuna (birini diğerinden ayırmadan) sahip çıkıyoruz. Tüm meslektaşlarımıza eşit mesafede duruyoruz. Mesleki sorunlara da, toplumsal sorunlara da aynı duyarlılıkla yaklaşıyoruz. Türkiye Eczacılık Hareketi içinde en dinamik, en örgütlü hareketiz. Eczacılık Hareketi üzerine ölü toprağı serildiği bir dönemde aklımızın ve bilincimizin erdiği, enerjimizin tükendiği noktaya kadar meslektaşlarımızın çığlıklarının sesi ve soluğu olduk, olmaya devam edeceğiz. Bunu eylemimizle de söylemimizle de ortaya koyuyoruz. Eksikliklerimiz elbette ki var ama şu gerçeği kabul etmeliyiz ki Türkiye Eczacılık Hareketi içinde sesi, soluğu çıkan bir elin parmağı kadar eczacı odasından biridir İstanbul Eczacı Odası. Eczacı kamuoyunun takdiri ve beğenisi de böyle kazanılıyor.
Beş bin üyesi olan bir eczacı odasının kepenk kapatma eylemini firesiz başarabilmiş olması kolay bir iş midir? Peki ya 14 Ocak Büyük Eczacı Mitingi…
İstanbul Eczacı Odası’nın internet sitesini 2 yıldır takip ediyorum. Çağdaş Eczacılara muhalif ve bu eylemleri sürekli eleştiren meslektaşlarımın sık sık eylem çağrıları yaptıklarını da biliyorum. Bir gün Mecidiyeköy’de İstanbul Eczacı Odası önünde toplanma eylemi, ertesi gün kepenk kapatma eylemi, olmadı eczane kepenklerine kendilerini zincirle kilitleme eylemi, açlık grevi eylemi benzeri pek çok eylem önerilerinin sahibi oldular. Eczacı meslektaşlarımı bu eylemlere ortak olmaya çağırdılar. Başarılı olamayınca da dönüp birbirlerini eleştirdiler. Bunların hepsini yaşadık, biliyoruz. Ama o çok eleştirdiğiniz Çağdaş Eczacılar örgütlü ve deneyimli kadroları ile Türkiye Eczacılık Tarihi’ne geçecek bir eylemi gerçekleştirdiler. 8 bin eczacı Kadıköy İskele Meydanı’na sığmadı.
16 Eylül Pazar günü eczacı meslektaşlarım özgür iradeleri ile bir karar verecekler. Eczacılık tarihinin kilometre taşı olan bu eylemi de akıllarının bir yerine yazarak… Büyük Eczacı Mitingi üzerine çok şey yazıldı. Ancak şu noktanın altını çizmeme izin verin. Bu miting kim ne derse desin eczacılık hareketi için önemli bir kazanımdır. Mesleğimiz üzerine hesapları olan tüm çevrelere verilmiş çok önemli bir mesajdır. Tek tek meslektaşlarımın enerjisinin, tepkisinin toplumsal bir sinerjiye, toplumsal ve örgütlü bir tepkiye dönüşmesidir. Ya başaramasaydık ne olurdu?
Sağlık Bakanı’nın dediği gibi 3-5 kişinin ya da TEB Merkez Heyeti’nin beklediği gibi 300-500 kişinin eylemi olsaydı sonuç tam bir fiyasko olmaz mıydı? O zaman meslek alanımıza ilişkin gündemde olan pek çok yasa ve tasarının çorap söküğü gibi birbirini takip edeceğinden kuşkusu olan var mı? Eyleme sahip çıkar gibi görünüp sonuçları üzerinden mitingi eleştirmenin, gerçeği ters yüz etmenin kime ne yararı olacak?
Büyük Eczacı Mitingi, çağdaş, idealist, ulusalcı, dayanışmacı bir grupla aidiyet bağı olsun ya da olmasın tüm eczacıların ortak başarısıdır. Buna hep birlikte sahip çıkmalıyız. Bir eylemlilik sürecinde tabanının nabzını tutmak, onu zamanında ve doğru bir şekilde harekete geçirmek, hareketin kitleselleşmesi bakımından çok önemlidir. İşte İstanbul Eczacı Odası ve tüm Türkiye’deki Çağdaş Eczacılar, Büyük Eczacı Mitingi ile bunu başarmıştır. Bu gerçeğin de altını çizmek önemlidir.
“Eylem ne başarı sağladı” diye soruyor meslektaşlarım. İlaç Kurumu Yasa Tasarısı ile ilgili gelişmeleri hatırlayın. Tasarının ilk şeklinde ne eczacının adı geçiyordu ne de ilacın. İlaçtan “tıbbi ürün” diye söz ediliyordu. İlaç ve eczacı birbirinden soyutlanmış, İlaç ve Eczacılık İşleri Genel Müdürü’nün adı değiştirilmiş, 1262 Sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Yasası gibi temel bir yasa yerine daha iyisi konmadan kaldırılmak isteniyordu. Bu ve benzeri gelişmeleri engelleyebilmek için örgütlü bir desteğe ihtiyaç vardı. İşte Büyük Eczacı Mitingi, İstanbul Eczacı Odası’na böylesine bir hareket alanı sağladı. Tasarı önce geri çekildi. Sonrasında yapılan muhalefetin etkisiyle, “tıbbi ürün” kavramı ilaçla yer değiştirdi ve iktidar sözcüleri 1262 Sayılı Yasa’ya dokunmayacaklarına dair kamuoyu önünde açıklama yapmak zorunda kaldılar. Örgütlü ve kitlesel eylemler, politika ve hareket alanımızı genişletir, siyasi iktidarlar ve hesapları olan çevreler üzerinde baskı oluşturur. Hak arama mücadelesinin önü de böyle açılır. Tasarı gündemde ve dikkatlerimiz tasarı üzerindedir.
Eczacılık mesleğinin sorunlarına kamuoyunda duyarlılık sağlamak ciddi bir çabayı gerektirir. İstanbul Eczacılık Kongresi böyle bir çabayla başarılmış, binlerce eczacının, farklı meslek gruplarının, sanatçıların, bilim adamlarının, üniversitelerin katıldığı mesleki ve sosyal bir etkinlikti. Bu kongrede ilaca, meslek alanımıza ve sağlığa ilişkin pek çok sorun gündem edildi. Miting, kongre ve benzeri etkinlikler örgütlü kadroları olan bir hareketin ancak üstesinden gelebileceği emek yoğun işlerdir. Çağdaş Eczacılar, ilaç, eczacılık ve sağlık alanında yaşanan sorunları bir dizi eylem ve etkinlikleri ile toplumsallaştırmayı başarabilmiş bir harekettir.
Önümüzde zorlu bir süreç var. İlaç ve meslek alanımızla ilgili pek çok yasa tasarısı gündemdedir. “6197 Sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yasa Tasarısı” bunlardan biridir. Eczacılık mesleği üzerine hesapları olan tüm çevrelerin gözü bu tasarının üzerindedir. Eczaneleri serbest piyasa düzenine entegre etmek isteyen bu çevrelerin hesaplarını boşa çıkarmak mesleğimizin geleceği açısından çok önemlidir. Sahibi ve mesul müdürünün eczacı olduğu bağımsız eczane modeli, bizim olmazsa olmazlarımızdan biridir. Ayrıca 6197 Sayılı Yasa, mesleki disiplin ve planlama açısından da önemlidir. Eğitimden başlayarak meslek alanında ciddi bir planlamaya ihtiyaç var. Ama kırmızı çizgilere dikkat…
Gündemde İlaç Kurumu Yasa Tasarısı var. Tasarıda ilaç, sağlık ve meslek alanımıza ilişkin pek çok olumsuzluğu içinde taşıyan, ilacı küresel sermayenin denetimine sunarak eczacıdan soyutlayan düzenlemeler yer alıyor. Uygulanan neo-liberal politikalarla bağlantılı olarak gündeme geliyor bu tasarılar.
Neo-liberal politikalar biz eczacıların geleceğini de tehdit ediyor. Meslek alanımız da hızla farklılaşıyor. İlaç pazarının serbest eczaneler arasındaki dağılımı oldukça adaletsiz bir gelişme gösteriyor. Eczane ekonomileri arasındaki uçurum giderek derinleşiyor. Serbest eczane pazarı da ilaç ve dağıtım alanına benzer bir tekelleşme süreci yaşıyor. Türkiye genelinde 8 binin üzerinde eczane ciddi bir risk altındadır. Küçük ve orta ölçekli eczaneler doğal bir seleksiyon süreci yaşıyorlar. “Türkiye ilaç pazarının serbest eczaneler arasında dağılımı” üzerine yaptığımız araştırma serbest eczaneler arasındaki farklılaşmanın ve tekelleşmenin boyutlarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Küçük ve orta ölçekli eczaneleri kendi gelecekleri ile baş başa bırakamayız. Onlara sahip çıkmak, eczacılara ve eczacılık mesleğine sahip çıkmak demektir. Serbest piyasa düzeninin meslek alanımızda yarattığı bu farklılaşmaya bir çözüm üretmek durumundayız. Eczanelerimizi serbest piyasanın insafına terk edemeyiz. Sosyal Güvenlik Kurumu ayaktan hasta reçetelerinin adil dağıtımı üzerinde bir politika üretmenin, bir planlama yapmanın zamanıdır.
Sevgili meslektaşlarım,
Sahibi ve mesul müdürünün eczacı olduğu bağımsız bir eczane modeli, eczanelerin ülke ihtiyacına ve nüfusa göre planlanması ile adil bir reçete dağıtım sistemi mesleğin geleceğini planlamada çok önemli iki sac ayağıdır. Protokol, SUT, TUT gibi günlük rutinde karşımıza çıkan sorunlar elbette ki önemli. Ancak geleceğimizi ilgilendiren temel yasalardaki değişikliği gözlerden ırak tutmamalıyız. Gündemde olan yasa ve tasarılar çok önemli, bunları dikkatle takip etmeliyiz. Örgütlü gücümüzle bu süreçte doğabilecek olumsuzluklara karşı mücadeleye etmeye de hazır olmalıyız.
Son söz,
Önümüzdeki Pazar günü İstanbul Eczacı Odası’nın seçimleri var. Farklı gruplar demokratik bir şekilde yarışıyorlar. Seçimlerden sonra sorunlarla yüklü ve zorlu bir süreç bizi bekliyor. Bu sürecin üstesinden gelebilmek için seçilecek yönetimin meslektaşın birliğini ve desteğini arkasında hissetmesi çok önemli. Sadece yönetimin bu desteği hissetmesi yetmiyor meslek alanımızla ilgili hesapları olan çevrelerin de bu mesajı alması önemlidir. Düşüncelerimiz farklı olabilir. Farklı gruplarla gönül bağımız, aidiyet bağımız olabilir. Ama bu kritik süreçte deneyimi ve birikimi ile eczacı kamuoyunun güvenini kazanmış bir yönetimin iş başında olması çok önemlidir. Çağdaş Eczacıların yönetici ve örgütlü kadrolarıyla, birikimleri ve deneyimleriyle bu güveni hak ettiklerini düşünüyorum.
Pazar günü bu sağduyu ile davranacağınızı umuyorum. Çağdaş Eczacılara sandıkta hep birlikte sahip çıkmalıyız.
Eczacılar ve eczacılık mesleği sahipsiz değildir. Çağdaş Eczacılar var…