2004’TEN BUGÜNE YAŞANAN SORUNLAR VE SÜRECİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ – 1
İlaç, eczacılık ve sağlık alına yansıyan, hizmetin niteliğini değiştiren dönüşüm politikaları 2004 yılı ile başladı. DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti 2001 kriziyle sarsılmaya başlamış, imzalanan yeni İMF programı da koalisyon hükümetinin devamını sağlamaya yetmemişti. Yapılan 2002 genel seçimlerinde iktidar el değiştirmiş, yerini tek başına AKP iktidarına bırakmıştı. AKP iktidarı döneminde de ekonomi politikalarda esaslı bir değişiklik olmadı. Koalisyon hükümeti döneminde İMF’nin öngördüğü program olduğu gibi sürdürüldü. Küresel kapitalist dünyadan esen neoliberal rüzgar etkisini sürdürmeye devam etti
AKP iktidarı eliyle sürdürülen neoliberal politikalar en belirgin şekilde sağlık alanında boy gösterdi.Doğrusu bu politikaların sağlık alanındaki izlerini 1990’lı yıllarda görmek mümkün..Programın o dönem ki adı ‘Sağlıkta Mega Reform Projesiydi’. Siyasi konjönktür gereği bu program uygulanamadı. Ama ülke gündemindeki yerini hep korudu.
İMF ve Dünya Bankası destekli bu program gelişmekte olan tüm ülkelerde uygulamaya konan tek tip bir sağlık programıydı. Programın özü ise; sağlığın özelleştirilmesi, neoliberal politikalar doğrultusunda serbest piyasa düzenine entegre edilmesiydi. İşte bu program 2004 yılında AKP iktidarı eliyle hayata geçirildi.1990’lı yıllarda adı ‘Sağlıkta Mega Reform Projesi’ olan program adı AKP iktidarı döneminde ‘Sağlıkta Devrime’ dönüşmüştü!
Sağlıkta devrim, hizmetin niteliğinde toplumdan yana köklü değişikliklerin gündeme geldiği, hizmetin herkesin ihtiyaçlarına göre ve parasız olarak sunulduğu, nitelikli bir kamusal sağlık hizmetinin üretilmesi demektir. Yapılan işin özü ise hizmetin özelleştirilmesi ve paralı hale getirilmesiydi!
Paran kadar sağlık hizmeti modeli sağlıkta devrim olarak yutturulmaya çalışıldı!
2004 yılında sağlıkta gündeme gelen bu transformasyon politikalarının, ilaç ve eczacılık alanına da ciddi etkileri oldu. Sağlıkta yaygın özelleştirme politikalarını, SSK eczaneleri ve ilaç fabrikalarının tasfiyesi izledi. Sağlıkta dönüşüm politikalarının gereği olarak yapılan bu tasfiye süreci, dönemin TEB yönetimi tarafından “SSK ilaç pazarını serbest eczanelere kazandırdık” diye lanse edildi. Bu tasfiye süreci sonrasında emekli sandığı, bağ-kur ve ssk sistemleri sosyal güvenlik kurumu şemsiyesi altında birleştirildi. SGK ismi o tarihten başlayarak literatürümüze yerleşmeye başladı. Ve devlet adına ilaç alım koşullarını belirleyen, ilaç ve sağlık alanını düzenleyen, kurallar koyan bir kurum haline geldi.
Yeni dönemde SGK, provizyon sistemi, protokoller, sürekli değişen kurallar sıkça gündemimizde yer almaya başladı.
2004 Yılında başlayan sağlıkta dönüşümün önemli sac ayaklarından biride ilaç fiyat kararnamesiydi. İlaç ve eczane alanını doğrudan etkileyen bu kararname ile maliyet esasına dayanan fiyatlandırma sistemi yerini referans fiyat sistemine bıraktı. İlaç fiyatları euro ’ya
endekslendi. Referans fiyat uygulamasının eczane ekonomilerine ciddi bir maliyeti oldu. Eczanelerde bedelsiz kamulaştırma dönemi başladı.
İlaç fiyat kararnamesiyle eczacı kârlılığı tarihinde ilk kez değiştirildi. İlaç fiyatlarına göre kademelendirildi. Yüzde 25 olan eczacı kârlılığı fiyatı 0-10YTL olan ilaçlarda %25,10-50YTL
İlaçlarda %24,50-100YTL arasında %23,100-200YTL’de %16 ve 200YTL ve üzeri ilaçlarda ise %10’a düşürüldü. Eczacı kârlılığının kademelendirilmesini, eczanelerin cirolarına göre kademelendirilmesi izledi. Bu da eczacılık tarihinde ilk kez gerçekleştirilen bir uygulamaydı!
1980’li yılardan itibaren uygulanan neoliberal politikalar serbest eczaneleri kendi içinde zaten farklılaştırmıştı. SGK protokolü ile var olan bu farklılaşma bir bakıma resmileşmiş oluyordu!
SSK’lıların serbest eczanelere yönelmesi eczaneler arası farklılaşmaya yeni bir boyut kazandırdı. Piramidin alt ve üst dilimlerindeki farklılaşma daha da derinleşti. Ve bu süreç 10 binin üzerindeki eczaneyi fiili iflasın eşiğine getirdi! 23 bin eczanenin olduğu bir ülkede yarıya yakın eczanenin seleksiyonu meslek alanında karşımıza çıkan en ciddi sorunlardan biriydi! Sağlıkta dönüşüm bu yıkım sürecini daha da tetikledi!
SGK ile yapılan protokol süreçleri 2004 yılından başlayarak sürekli sorun üretti.SGK provizyon sistemi kendi başına bir sorun oldu.Sürekli değişen kurallar ilaç alım hizmetinde ciddi sorunlara yol açtı.Bu sorunların yaşandığı ve sorun oluşturduğu alanlar ise serbest eczanelerdi!Bu sorunlar yetmiyormuş gibi paralı hale getirilen sağlık hizmetleri nedeniyle vatandaştan alınan, muayene ücretlerinin tahsildarlığı görevi de eczacılara yüklendi!Eczacılar tarihinde yine bir ilki daha yaşamak zorunda bırakıldı..Dünya da eşi benzeri görülmemiş bir uygulamanın muhatabı oldu.Bu uygulamanın altında da yine dönemin TEB Merkez Heyeti’nin imzası vardı!
Öyle anlaşılıyor ki sağlıkta dönüşüme uyum sadece AKP iktidarının değil, TEB’in de politikası haline gelmişti.
2004 yılı ile ilaç ve eczacılık literatürüne giren bir uygulamada ikili fiyat sistemi oldu. Artık üretilen her ilacın piyasada iki fiyatı vardı. Perakende satış fiyatı ve kamu fiyatı! Sosyal güvenlik şemsiyesi altında olanlar ilaçları kamu fiyatından, olmayanlar ise daha fazla para ödeyerek perakende fiyatından satın almak zorunda kaldılar. Bu uygulama birincisi etik değildi, ayrıca sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan vatandaşları da cezalandırıyordu. İkili fiyat uygulaması da sistemin ürettiği sorunlardan biri oldu.
2004 yılı ile başlayan sürecin ürettiği önemli sorunlardan biride sanayi iskontosu sorunu oldu. Devlet en büyük ilaç alıcısı olarak sektörü oluşturan bileşenlerin her birinden kamuya iskonto yapmalarını istiyordu. Sektörün bileşenleri ise eczaneler, ecza depoları ve ilaç sektörü olarak tanımlanıyordu. Protokol görüşmeleri başlangıçta bu eksende sürdürüldü. Ancak AKP iktidarına yakın bir dağıtım tekelinin çabaları sonucu ecza depoları özel bir iltimasla bu uygulamanın dışında tutuldu. Sektör bileşenleri olarak geriye eczaneler ve ilaç sektörü kaldı.
Protokol görüşmeleri sonucunda ilaç sektörünün kamuya %4 ile %11 arasında değişen oranlarda iskonto yapması kararlaştırıldı. Sanayii iskontosunun faturalandırılması işleminin de yine eczaneler üzerinden yürütülmesine karar verildi. Bu kararın altında da yine dönemin TEB Merkez Heyetinin imzası var! SGK ile imza altına alınan protokolün altında ilaç sektörünün imzası yoktu. Özel bir uygulama ile ilaç sektörü de yasal sorumluluğunun dışında tutulmuştu! Devlet ilaç sektörü ile geçmişte olduğu gibi ayrı bir prıtokol yapabilir yada ilaç fiyatları yapılan iskonto oranlarında geri çekilerek bu sorun, sorun olmaktan çıkarılabilirdi. Sistemi eczaneler üzerinden yürütmeyi alışkanlık haline getiren SGK bürokratları bununda kolay yolunu bulmuşlardı. Uygulama eczaneler üzerinden yürütüldü. Faturası da eczacılara çıktı. Sanayii iskontosu nedeniyle eczaneler kamuya %2-3 oranında ek bir iskonto yapmak zorunda bırakıldı.
Dönemin TEB yönetiminin AKP iktidarının politikalarına ve sağlıkta dönüşüme uyum adına sürdürdüğü politikaların soncu olarak eczacılar sanayii iskontosunun yükünü taşımak zorunda kaldılar. Bu konuda TEB Yönetimi’nin tarihi sorumluluğu hiçbir şekilde göz ardı edilemez. Bu politikaların semeresi 2007 genel seçimlerinde görüldü!
İlaç firmaları yasal sorumluluk taşımadıkları için sanayi iskontosunu bildikleri gibi uyguladılar. Uygulamada %0-11 arasında 57 çeşit iskonto oranı ortaya çıktı. Sanayii iskontosunu hiç ödemeyen firmalarda oldu. Eksik ödenen, hiç ödenmeyen iskontoların faturasını da eczacılar ödemek zorunda kaldı.2009 protokol görüşmelerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın ve SGK bürokratlarının sanal dedikleri sanayi iskontosu uygulamada eczanelerin sırtında ciddi bir yük olarak varlığını sürdürdü.
Özetle 2004 yılında başlayan sağlıkta dönüşüm politikaları ile sistemin ilaç ayağına serbest eczaneler yerleştirildi, ağırlıklı yükünü eczaneler çekti. Sistem serbest eczaneler üzerinden yürütüldü ve böylece sağlıkta olduğu gibi eczanelerde de yıkım süreci başlamış oldu!…
Devam edecek…..