KARAYAZI
ALNIMIZA BİR “KARAYAZI” DAHA HEM DE KIRMIZI ÇİZGİLİSİNDEN
“Benim balonlarım vardı” diyordu İbo. İbo’da kim diye soracaksınız şimdi. Yetmişli yılların hayli popüler bir şarkıcısı. Allah rahmet eylesin irikıyım bir adamcağızdı, “Benim balonlarım vardı” da en sevilen şarkısı Ne mutlu bize ki, artık bizimde benzer bir şarkımız var. “Benim kırmızı çizgilerim vardı”! Aslında bizim balonlarımız da var, bir tırnak attınmı, patlayıp, içinde bol havadan başka bir kerametin olmadığı anlaşılacak, ama bugün konumuz o değil!
Yeni şarkımızı sayın T.E.B. başkanı söyler, biz vokal mi yaparız, yoksa “Yurdum eczacılarından sesler” korosu olarak mı seslendiririz bilemiyorum. Birde elimizde kırmızı çizgilerimizi sallayarak pop listlere girecek bir klip yaptık mı, değmeyin keyfimize!
Dergimizin geçen sayısının başlığı “kırmızı çizgilerimiz”di. T.E.B. ve oda başkanlarımız sağlık bakanını ziyaret etmişler, 6197 sayılı yasa tasarısı ile ilgili kırmızı çizgilerimizi vurgulamışlardı.
Bakan söz vermiş, kırmızı çizgilerinize sahip çıkacağım diye, mutlu olduk, rahatladık TEB başkanımızın bakana “2009 daki FIP kongresini, inşallah birlikte açarız” dediğini de duyunca, işte dedik, örnek bir siyasi iktidar, meslek örgütü birlikteliği!
Tüm bu görüşmeler olurken, Anadolu’muzun yoksul ama gururlu, ayrıyeten de, Allah’ın “Yürü ya ilçem” dediği bir yerde, görkemli bir hastane inşaatının kabası bitirilmiştir. Bazı kötü niyetli eczacılar, “Karayazı” nın bakanın seçim bölgesi olduğunu, 6197 sayılı yasanın, eczacıların istemi doğrultusunda çıkması karşılığında bir küsur yıl önce başkan tarafından, kimselere danışılmaksızın bakana söz verildiğini söyleseler de, başkan Pamukkale’ de açıkladı,ikibinli rakımlarda, yoksul bir yer arıyorlarmış ki, “Karayazı” denk gelmiş! Onca ince eleyip sık dokuduktan sonra, bir de ne görmüşler, “Karayazı” meğersem bakanın memleketi değil miymiş! Kimbilir, belki de mesleğin hal-i pur melaliyle, ilçenin isminin benzerliğinden, kan çekmiştir!
Peşin satanla, veresiye satanın yan yana görüntülendiği tabloyu anımsayanlar, 6197 sayılı yasa ile ilgili hiçbir somut gelişme olmadan bitirilen kaba inşaatı duyunca, T.E.B. nin trilyonlarının nasıl yönetildiği konuşunda karamsarlığa kapılıyorlardı
Mesleğimizin karayazısı, tam teşekküllü bir “Karayazı”’ya daha kavuşuyordu!
Sayın bakan oda başkanlarımıza söz verdide mi tutmadı, biz mi söz verdiği vehmine kapıldık ya da bakanla başkan arasında kaynama konumundamıyız bilemiyorum ama, gelecek yıllardaki toplantılarımızda gözlerimiz yaşararak izleyeceğimiz nur topu gibi bir hastanemiz olacak! Novagenix’e kardeş gelecek ama onu da Çocuk Esirgeme Kurumuna vereceğiz!
Bizim TEB. meslek sorunlarını bırakıp, sürekli hayır işlerine yatırım yaptığına göre, meslek sorunlarımız için Yardım Sevenler Derneği’ne başvursak çok mu garipseniriz acaba?
Kırmızı çizgilerimizin biri baştan gitti, diğerinin ne olacağı belli değil, turuncu kavuniçi, sarı çizgilerimizi ise, engin pazarlık yeteneğimizle masaya oturmadan terk etmişiz!
Olsun, “Karayazı” mızın kaba inşaatı bitmiş, kadrolu müteahhitlerimiz ince işler için sıra bekliyor!
Hazır işi öğrenmişken, diğer yasalarımızı da gündem etsekte, hepsi, yol,okul,köprü ve dahi cami olarak geri dönse! Türkiye bayındırlık tarihindeki şerefli yerimizi alsak!
En haklı ve daha önemlisi en güçlü olduğumuz bir dönemde, AB adayı Türkiye’ye döndük, gelen vuruyor, giden vuruyor, hiçbir kıymeti harbiyemiz. yok. Kıymeti harbiyemiz yok ama kırmızı çizgilerimiz var!
Peki ne yapacağız bunca rengarenk çizgiyi? Acaba, ileride genç meslektaşlarımızın görebileceği resimlerimizin üzerine, gözlerimizi kapatacak kırmızı çizgiler çeksek, yinede tanırlar mı bizi? Ya da, “Körmüydünüz be adamlar”? diye sorduklarında, “gözlerimizde kırmızı çizgiler vardı, göremedik” desek inanırlar mı?
Hastanenin dış cephesini kırmızı çizgilerle kaplamak da fena fikir değil aslında. Hem elde kalan son malzemeyi de kullanmış oluruz, hem de ileride buğulu gözlerle bakıp, “buda bağa bi ders olsun” diyebiliriz!
“Karayazı” mıza bir de mescit, yok yok heybetli bir cami yaptırdımıydık bilumum yasalar vız gelir tırıs gider!
Ayrıca mesleğimize hak vaki olduğunda da, cenaze namazı için yer aramayız. Ben bir taşla üç kuş diye buna derim işte!