“FORYOU” VE DE “FORMED” YÜRÜDÜK EY HALKIM UNUTMA BİZİ!
“FORYOU” VE DE “FORMED” YÜRÜDÜK EY HALKIM UNUTMA BİZİ!
Sekizbin kişi kol kola yürüdük, haykırdık, düdük çaldık, halay bile çektik. Neoliberalizmin, “her koyun kendi bacağından asılır” ninnisiyle uyutulmuş, kadercilik şampiyonu bir toplumun eczacılarının üçte biri, hadi bilemedin dörtte biri, tertipli, düzenli vede görkemli bir eylem yaptılar, sorunlarını kamu oyuyla paylaşabilmek için. Peki paylaşabildiler mi yeterince? Ne gezer diyeceğim de, dilim varmıyor bu denli güzelliklerle dolu bir eylemi eleştirmeye.
Biz üzerimize düşeni yaptık da, paylaşma işleminin başarılabilmesi için, medya denen ticaret erbabının da azıcık ilgisi gerekiyor. Neden ilgilensinler ki, siyasetçi değiliz, reklam vermiyoruz, eylemi belden yukarımızda belden aşağımızda giyimli yapıyoruz, Gaffur pijaması giymemişiz, kavga gürültü yok, üstelik fincancı katırları da ürkebilir, öyleyse koyver gitsin, ne halleri varsa görsünler!
Tüm medyanın da günahını almayalım, istisnaları da yok değil, ama kaide bozulmuyor.
Hoştur bizim medyamız. Kimilerinin ulusal medyası, bizim gibilerininse yaygın medyası, madalyonların bir yanını görür, sahiplerinin dışındaki sesleri duymazlar.
Tüm milli değerlerimizi haraç mezat sattık, satıyoruz, ortalık sütliman!
AB nin, ABD nin, IMF nin komutlarını, başımızda çuval harfiyen uyguluyoruz, ama en bağımsız biziz!
İhracat patlıyor, patlamaktan yalama olmuş ithalat, 50 milyon dolar dış ticaret açığı yok!
Dünya ekonomik forumuna 2500 kişi katılıyor, bu haberdir, 150.000 kişinin katıldığı dünya sosyal forumu haber değeri taşımaz.
Spor futboldan, futbol üç İstanbul kulübünden ibarettir.
Amatör liglerdeki en mütevazı kavgalar en ince detayıyla görüntülenir, sevgiler, dostluklar esgeçilir.
Geçtiğimiz günlerde Bursaspor ve Ankaragücü taraftarları birlikte Anıtkabir’i ziyaret etmişler, tribünde birlikte oturup, takımlarını birlikte desteklemişlerdi. O görüntülerde bizim yürüyüşümüz gibi, dostçaydı, düzenliydi, olumlu mesaj içeriyordu. Maazallah Pelitlispor’un diğer futbolcularını olumlu etkileyebilirdi!
Başı açık eczacılarla, türbanlı eczacılar yan yana yürüdüler, ortak sorunlarını duyurabilmek için. Haber değeri bulmadı. Oysa iki tanesi kapışsa, sekiz sütuna manşet olmaz mıydık?
Madalyonun diğer yüzünü çevirmeyenler utansın, gelin biz yapalım çevirme işlemini.
Öncelikle, kepenk kapatma eyleminden sonra, bir gözyaşarması krizine daha girdim. On eczacı odasının desteklediği bir eyleme ülke eczacılarının dörtte biri katılıyor. Eczane teknisyenleri de en az eczacılar kadar sorunlara sahip çıkıyorlar. Bıçağın kemiğe dayandığı kesin de olsa, sosyoloji biliminin araştırması gereken bir katılım ve başarı oranı. En önemli yararı mı? Artık, ortak sorunlarımız için birlikte hareket etmeyi başarabilen, ergen bir toplum olduğumuzu biliyoruz.
Tam bu noktada, sosyoloji biliminin araştırması gereken bir konu daha çıkıyor karşımıza. Bu ergen toplum, özgür ve demokratik seçimler sonucu, eczacı yer ile yeksan olmuşken, siyasi iktidarlara övgüler düzmeyi görev edinebilen bir anlayışı Mehmet Domaç’ları nasıl olupta getirebiliyor en yüksek örgütünün başına?
Kepenk kapatma eylemi ve büyük eczacı mitingi, birlikteliğimizi ve gücümüzü dosta düşmana gösterdi. Doğal ki bu gücü sağlık ve eczacılık sorunlarının çözümüne tahvil etmemiz gerekiyor.
Sahada ne kadar başarılı olursak olalım, masaya doğru insanları oturtamadığımız sürece, başarının çok uzaklarda olduğunu fark etmek zorundayız.
Eczacının internet ve bürokrasi manyağı olduğu, siyasi iktidarlarla Sevr andlaşmalarının yapıldığı, “Foryou” ların, “Formed” lerin pıtrak gibi bittiği, ilacın adının bile “tıbbi ürün” olarak değiştirilmek istendiği bir dönemde, Türk Eczacıları Birliği ve özellikle de sayın başkanı ne yapıyor biliyorsunuz. Bir televizyonun “Parayı veren düdüğü çalar” programında üç maymunun masallarını anlatıyor. Kimi kötü niyetli kişiler, siyasi parti liderlerine seçim öncesi, ben hala buradayım mesajı verdiğini söylüyorlarsa da, o tarafı bizim konumuz değil!
Bizim bunca güçlü olduğumuz, siyasi iktidarlarınsa seçim öncesi hassasiyetlerinin üst düzeyde olduğu bir dönemde, bunca soruna rağmen, bunca suskunluğun da bir açıklaması olması gerekmez mi?
Bir de, öncelikle Türk Eczacıları Birliği’ne üye veren ve de destek olan odalar, bir başka TEB vardır, TEB içinde söylemlerini, TEB’nde derinleşmeye başladığı iddialarını azıcık araştırsalar kötü mü olur?
İnternet gelgitleri, çıldırtan bürokrasi, ödeme sorunları derken biz eczacılarda akıl kalmadı.
İlacı da ebedi istirahatgahına uğurlayıp, tıbbi ürüne, dilimizi yutup hoş geldin demek üzereyken zırr telefon mesajı.
TEB Başkanı Mehmet Domaç, televizyonda “AKILCI İLAÇ kullanımı” ile ilgili soruları yanıtlayacak!
“En büyük başkan, bizim başkan” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Bu yıl TEB genel kurulu var, toplanıp seçim bile yapacağız. Ana sütü gibi helal oylarını vereceklere küçük bir hatırlatma. Bu genel kurullar ve de seçimler varya, onlar “Foryou” hatta Foryour Family, For your children, vede Formed, For your med!
O da olmazsa son çare başkan için milletvekili duasına çıkmak! Hangi partiden diye sormayın, rahat olun. Yaşamayacağı tek sorun uyum sorunudur!