Bu kimin krizi?
İtirafa bakın dostlar itirafa: “Şok içindeyim. 40 yıldır işlediğini sandığım model meğerse hatalıymış.”
– Kim söylüyor bunu?
Alan Greenspan. FED eski başkanı.
– Eee n’olmuş?
Ne mi olmuş? Yahu adam dünya neo-liberalizminin koro şefi. 40 yıldır tıkır tıkır işlediğini sandığı sistem de “serbest piyasa ekonomisi”.
Hani 12 Eylül’le birlikte tanıştığımız, Özallı, Çillerli, Tayyipli yılların gözbebeği… İnsanlığın tek umudu yüce ideoloji… Meğer hepsi yalanmış…
– Lafı dönüp dolaştırıp yine ideolojiye getirdin ya…
Yahu ben değil, Amerikalı kongre üyesi sıkıştırıyor adamı; “yani ideolojiniz yanlıştı mı demek istiyorsunuz?” diye…
Yanıt da ıkına sıkına geliyor büyük şeften: “Evet, gerçekliğe uymuyorsa…”
– Demek öyle, gerçekliğe uymuyorsa ha! Bu kadar kolaydı yani… O ideoloji uğruna dünyanın son 40 yılını cehenneme çevirdiniz. Şimdi sizin de, ideolojinizin de cehennem olup gitme vaktidir artık…
***
Lakin sakın aldanmayalım dostlar; olup bitenler bir avuç yeni yetme “CEO”nun, açgözlü spekülatörün işi değil… Ne de türev piyasalarda finans mühendisliğine soyunmuş harika çocukların…
Çok daha fazlası…
Onlar sadece piyondu. İnançsız, değersiz, bilgisiz, zavallı piyonlar.
Onlar ne yaptıysa efendilerinin izniyle yaptı. Piyasaya parayı basıp, tarihin en büyük kredi köpüğünü yaratan efendilerinin.
Peki ya efendiler? Onlar patlayacağını bile bile neden göz yumdular balonun bu kadar şişirilmesine?
Bile bile diyorum, çünkü adam 40 yıl önce açık açık yazmış. “FED’in piyasaya pompaladığı aşırı kredi borsaya sıçradı ve muazzam bir köpük yarattı… 1929’da spekülatif dengesizlikler öyle bir düzeye ulaşmıştı ki neticede ABD ekonomisi çöktü.”
İşte böyle diyor Greenspan, 1967’de “Altın ve Ekonomik Özgürlük” başlıklı denemesinde.
Demek ki bal gibi biliyor gerçeği.
Öyleyse FED’in başına geçince ne oldu? Ne oldu da yardımcısı Bernake ile birlikte Friedman’ın çizgisine geldiler? 2002’de onun onuruna düzenlenen bir konferansta “Haklısınız. Biz yaptık. Üzgünüz. Ancak sayenizde bir daha yapmayacağız” dediler.
***
Peki onlar ne yapmış, Friedman ne demişti?
Onlar, “biz yaptık” derken 1929 krizindeki FED yöneticilerini kastediyordu.
Friedman ise 1957’de yazdığı bir kitapta 1929 krizini FED’in sıkı para politikasına bağlamış ve “Doğru politika olsaydı depresyon olmayacaktı” demişti.
İyi de sormazlar mı adama: 1967’de krizi “muazzam bir spekülatif köpük neticesi” diye tahlil ederken, Friedman’ın 10 yıl önce yazdıklarından habersiz miydin?
Allah aşkına, sizin hangi sözünüze inanacağız? Hangisi gerçek? 1967 mi? 2002 mi? Yoksa 2008 mi?
67’de yazılanlar ortadayken 2002’de neden birden Friedman’ın peşine takıldınız?
Monetarizmin teorisyeni, çağımızın en ateşli serbest piyasa savunucusu bu zat-ı muhtereme bağlılığınızı sergilemek için neden onca zaman beklediniz? Thatcher kadar, Pinochet kadar, hatta Özal kadar bile olamadınız mı?
Peki şimdi ne oldu? 2008’de neden 40 yıllık ideolojinize sırt çevirdiniz? Şimdi de Keynes’i mi pazarlayacaksınız bize? Yoksa sizin bir ideolojiniz hiç olmadı mı? Sahi, emperyalist sistemin borusunu üflemekten başka ne işe yararsınız siz?
***
Dostlar biliyorsunuz;
Saklamaya çalıştıkları gerçek kapitalizmin ta kendisidir ve krizler onun doğasında vardır. Marx daha 19. yüzyılda formüle etmiş düzenin ruhundaki çelişkileri.
Kapitalizm yani artı değer sömürüsü üzerine kurulan sermaye birikimi süreci, kendini yeniden ve yeniden üretmek zorunda.
Oysa kapitalizmin kendi iç dinamiğinden kaynaklanan birçok nedenle ortaya çıkan “üretim fazlası / talep yetersizliği” sonucu, bu zincir orta yerinden kopuyor.
Üretilen mallar satılamayınca yani malın içindeki kârın / artı değerin ayrılması süreci aksayınca, yeni artığın oluşumu da gecikiyor.
Bunun doğal sonucu olarak yatırımlar aksıyor, maliyetler ve işsizlik artarken, ücretler azalıp talep düşüyor. Buyrun size bir kısır döngü…
Peki ne yapmalı? Çok basit: Artı değerin yeniden üretim sürecinde oluşan gecikmeleri, kredi köpüğü ile doldurmalı.
Yani pantolon uyduramadık gömlek verelim misali reel ekonomide sıkıntı varsa yaşasın “küreselleşme!” Para sermayenin serbest dolaşımı ve yoksul ülkelerin talanı üzerine kurulu bir sermaye birikim süreci… Yanında ayak direyenlerin, uyum sağlayamayanların yok edildiği “Yeni Dünya Düzeni” de cabası.
Zaten “Tarih Bitti”. Kapitalizmin alternatifi kalmadı! Ulusal ekonomileri atarsın çöp sepetine, devletin ne işi var zaten ekonomide… Özelleştirmeler, türev piyasalar, türlü çeşit spekülasyonlar, borsa-faiz vs. yoluyla kâr transferleri… Alan memnun satan memnun… Hoş geldiniz küresel köyümüze…
İyi de nereye kadar?
***
Zaten üretilmiş servetlerin talanı üzerine kurulu sermaye birikim modeli bir noktada tıkanacak; açık değil mi?
Gelecekte üretileceği varsayılan artı değere güvenerek verilen kredilerden oluşan köpük bir gün sönecek; belli değil mi?
Üretimi, planlamayı, kalkınmayı dışlayan bu sistem bir gün çökecek; aşikâr değil mi?
İşte şimdi, bu günlerdeyiz dostlar. Üretim fazlası krizini aşmak için başvurulan, parasal-küresel politikaların da iflas ettiği günlerde…
Yani, artık kaçacak yerleri yok. Deniz bitti. Dünya ekonomisi bu faturayı ödeyecek. Ödeyecek ve tarihin bize öğrettiği odur ki bu kriz de aşılacak…
Kapitalist sistem, kapasite fazlasını bir şekilde yok ederek kendini yeniden üretmeye devam edecek, sermaye birikimi sürecek.
Peki, bir cümlede özetlenen bu sürecin insanlık için anlamı ne?
Onu da bir kelimeyle özetleyelim: korkunç bir “yıkım”.
Kapitalizmin tarihi, üretim fazlasının yok edildiği savaşların, büyük ekonomik buhranların, toplumsal alt-üst oluşların da tarihidir. Ve bu tarihin hiç değişmeyen bir gerçeği vardır ki; faturayı hep emekçiler öder.
Bu kez de öyle olacak…
Daha şimdiden piyasaya pompalanan trilyonlarca dolar, kurtarılan şirketler, kamulaştırılan batık bankalar neyin ifadesi ki? Bu politikaların dünya halklarına durgunluk, yoksulluk, işsizlik olarak yansıyacağını herkes biliyor.
Yine herkes biliyor ki, bunlar daha başlangıç. Dünya ekonomisinin yeniden ayağa kalkması çok daha sancılı olacak, çok canlar yanacak…
Ve dünya halkları kapitalist-emperyalist sistemin gerçek seçeneğini yaratana kadar bu böyle sürüp gidecek…
***
Lafın sonuna geldik dostlar.. Gerçekten çok ilginç haberler geliyor:
-Almanya’da işverenler deyim yerindeyse bir tür planlı ekonomiyi konuşmaya başlamış…
-Sarkozy, Avrupa ekonomisinin yeniden düzenlenmesi için bir plan sunmuş…
-Bir zamanlar komünist ülkelerde olduğu gibi, 5 yıllık kalkınma planlarından söz edilir olmuş…
-Medvedev, ekonomide ABD sisteminin iflas ettiğini ve yeni bir sistem gerektiğini ileri sürmüş…
-Bloomberg, “en büyük köpük küreselleşmeymiş” demiş…
-Adam Smith’in “görünmez el”ini görmüşler. İçinde, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” yazıyormuş… İlahiler eşliğinde kurucusu olduğu “liberal iktisat ve kapitalizm” müzesine kaldırmışlar…
-Keynesyen teoriler tozlu raflardan indirilmiş; piyasalara devlet müdahalesi ile daha güvenilir bir ekonomik model gelecekmiş…
Ve nihayet;
-Chavez, “kapitalist sistemi yeniden inşa etmek mümkün değil, bu tıpkı, okyanusun dibini boylamış Titanik’le yolculuk yapmaya çabalamak gibi bir şey” demiş…
Ve son söz: “Das Kapital” yok satıyormuş!