TEB 38. Dönem 2. Bölgelerarası Toplantısı, Hissettiklerim, Duyamadıklarım
Ecz. Sevgi Kavak
54 eczacı odası başkan ve temsilcilerinin, öncelikle mesleki ve ekonomik sorunlarımızın çözümü için bir araya geldiği bu toplantıda, herşeyin güllük gülistanlık olduğunu duymak beni şaşırttı. 12000 eczanenin aylık gelirinin 3400 TL civarında olduğu söylenmeseydi, 30 yıldır beklenen bu yasa ile yöneticilerimizin bütün sorunlarımızı çözeceğine inanır ve başarılarını kutlardım. 54 oda başkanından sadece yarısının
söz aldığı toplantıda İstanbul Eczacı Odası başkan ve temsilcilerinin bu pembe tablonun diğer yüzünü göstermeleri yöneticileri rahatsız etti.
Tüm yöneticilerimizin siyasi mesajlarını anlamlı buldum. Ülkemizdeki ve eczanelerimizdeki yangını yorumlamaları bende ilerde siyasette atılacakları hissini yarattı. Hatta bazı başkanlar siyasi parti toplantısındaymış gibi heyecanlandı. Yadırgamıyorum, son yıllarda iki miletvekili çıkarmış örgütümüzün yönetici ve başkanlarıdır, tabi ki milletvekili seçileceklerdir. Toplumun en güvenilr meslek örgütüdür. Benim kabulenmediğim, meslek örgütünü basamak olarak kullanmaları, bunu düşünüyorlarsa bu ortamı kendi imkanları ile oluşturmalarıdır.
Toplantıya damgasını vuran yönetmelik oldu. Yönetmelikte yardımcı eczacılık ve ikinci eczacılık çok konuşuldu. Yıllık ciro veya reçete sayısı da konularında da çözüm düşünüldü. “Eczacı emekliliği” konusu ise hiç konuşulmadı. Evet eczacı emekli olmalıdır. İğneyi kendimize batıralım. 80 yaşında eczacı (adı bende saklı) eczane açmamalı. Eczacı mutlaka 67 yaş veya 68 yaşında, Avrupadaki gibi emekli olmalıdır. Diyelim ki eczanesinden kopamıyor, sahibi olabilir ikinci eczacı müdürü olmalıdır. Yoksa eczacı, var olan 19 eczacılık fakültesi ve kuruluşu hazırlanmış 12 eczacılık fakültesinden mezun olacak eczacılara istihdam yaratamaz ve genç eczacıların önünü açamaz. Hazırlanan yönetmelikte, başkanlarımızın söylediklerine göre, ancak 300 civarında eczane ikincini eczacıya ihtiyaç duyacaktır, süreçte işsiz eczacılar artacaktır.
Bağkur emekli maaşı ile yaşamını sürdüremeyecek olan eczacılar kendilerini hiçbir zaman emekli olmaya hazır göremez. Ancak Türk Eczacıları Birliği’nin, kuruluş amaçlarından biri olarak gösterdiği, “Yardımlaşma Sandığı” bu konuda devreye girmelidir. Kurulduğu günden bugüne kadar eczacı emekli maaşı ödeyebilecek yeterli birikimin oluştuğunu sanıyorum. Kaynakların yerinde kullanılması ile bu hiç de zor olmaz. Zira yine bu toplantıda TEB’in ithal ilaçta 10 aylık satışının 352 milyon TL olduğunu öğrendim.
Bu ve benzeri kaynaklar siyasete harcanacağı yerde eczacının gelecek kaygısını ortadan kaldıracak emeklilik projesine yönlendirilmelidir.
Ancak bu sayede eczacı, gelecek kaygısı olmadan mesleğini yeni eczacılara gönüllü olarak devredebilir. Aksi takdirde genç eczacılar kendilerine alan bulamazlar.
İkinci çok önemli konu eczacının eğitimidir. Bağımsız kaynaklardan, bilimsel ve tarafsız olarak verilecek, eczacının mesleki bilgi birikimine katkı sağlayacak eğitim sertifikalandırma, kredilendirme yolu ile eczacıyı güncellemelidir. Eczanelerimizde herşeye talibiz, kilinik eczacılık diyoruz, farmasötik bakım istiyoruz ama yapılan araştırmalarda toplam eczacı sayısının %10’u meslek içi eğitim ve toplantılarına katılıyor, bunun mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Ancak meslek içi eğitim toplantı ve gezileri amacından sapmamalı, toplum sağlığı ve mesleki gelişim dışına kaymamalıdır.
Erdoğan başkanımızın “eczanelerin vitrinlerine bakamıyorum” sözü çok doğrudur. Mutlaka eczanelerimizi ve vitrinlerimizi, totemlerimizi temizlememiz gerekiyor.
İlaç dışı kategoriye yönelen meslektaşlarımız, eczanelerinin beyazlığına (beyaz sağlığın ve temizliğin simgesidir) çok önem vermelidirler.
Vitrinlerimiz beyaz, eczane ismi ve eczaci isminin dışında başka bir sey olmamalı, temiz olmalıdır, En önemlisi etik temizliktir.
Sevgilerimle,
Eczacı Sevgi Kavak
İstanbul Eczacı Odası 38. Dönem TEB Delegesi