BÜTÇE UYGULAMA TALİMATI İLE NEREYE?
BÜTÇE UYGULAMA TALİMATI İLE NEREYE?
10 Şubat 2005 tarihinde başlayan muamma hız kesmiyor. Gelinen son nokta, 15 Mayıs 2006’da yürürlüğe girecek olan Bütçe Uygulama Talimatı (BUT)…
BÜTÇE UYGULAMA TALİMATI İLE NEREYE?
10 Şubat 2005 tarihinde başlayan muamma hız kesmiyor. Gelinen son nokta, 15 Mayıs 2006’da yürürlüğe girecek olan Bütçe Uygulama Talimatı (BUT)…
20 Aralık 2005’te uygulamaya konan maddeler, yaklaşık 5 ay sonunda tekrar değişiyor:
· 20.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren 18 no.lu Tedavi Yardımı Tebliği’nin EK-2/A listesinin Açıklamalar başlıklı bölümünün 9. maddesinde yer alan “Üst solunum yolu enfeksiyonlarında reçeteye antibiyotik yazılabilmesi için, teşhisin bakteriyel farenjit, tonsillit, tonsillo-farenjit, sinüzit ya da otitis media olduğunun reçetede belirtilmesi gerekir. Tonsillit ve farenjitte penisilin, penisilin türevleri (kombine preparatları hariç), eritromisin ve birinci kuşak sefalosporin haricinde antibiyotik yazılması için kültür-antibiyogram sonucu istenir.” hükmü 15.05.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmıştır. (EK-2/A)
Beş ay önce bu maddeye uyum sağlayabilmek için hekim arkadaşlarımız ve hastalarımız da en az biz eczacılar kadar sıkıntı yaşadılar. Yazılan antibiyotiği kurumun karşılaması için hastalığının uygun olmadığını öğrenen hasta, soluğu hekimin yanında aldı. Hastasına uygulamak istediği ilaç tedavisinin, koyduğu teşhisle kurum tarafından uygun bulunması için –elindeki olanaklarla yapamayacağı– kültür-antibiyogram gerektiğini öğrenen hekim, çareyi teşhisini tedavisine uygun hale getirmekte buldu. Bu dönemde, eğer yapılabiliyorsa, teşhislerle ilgili istatistiksel verilerin çok saparak, bronşit, sinüzit ve otitis media, vb. hastalıklarda ciddi bir artışa karşılık, tonsillit ve farenjitte ciddi bir düşüş olduğu gözlenebilir.
Eczacılar, zihinlerindeki “bu maddenin tamamının yürürlükten kaldırılması, ÜSYE teşhisi ile antibiyotik yazılabilmesini mümkün kılacak mıdır?” sorusuna cevap aramakta…
· Pnömoni, bronşektazi, osteomiyelit teşhislerinde, hekim gerekli gördüğü takdirde 10-14 günlük tedavi dozunda antibiyotik reçete eder. Diğer endikasyonlarda 5-7 günlük antibiyotik tedavisi uygulanır. (Madde 12.1)
Bu madde ile, hastasına koyduğu tanıya uygun antibiyotik tedavisine 5-7 günlük dozun yeterli olmayacağını düşünen hekim, yine çareyi teşhisini tedavisine uygun hale getirmekte mi bulacak?… Ya da 5-7 günlük antibiyotik tedavisi ile sağlığına kavuşamayan hasta, tekrar hekime başvurup, hekimi ve sistemi ikinci bir defa meşgul mü edecek?… Böylece, uygun doz ve sürede kullanılacak antibiyotik ile bir defada tedavi edilecek olan hasta, daha uzun zamanda ve daha pahalıya mı tedavi olacak?…
· “Osteoporozla ve kırık oluşumu ile ilgili diğer risk faktörleri bulunan lomber bölgeden posteroanterior veya lateral yapılan KMY ölçümünde total L2-4 (veya L1-4) veya femoral bölgeden yapılan KMY ölçümünde total femur veya femur boynundan elde edilen “T” değerlerinden herhangi birinin -1,5 ile -2,5 arasında olduğu hastalarda, kullanılacaktır” maddesi çıkarıldı.
Bu maddenin yürürlükten kaldırılması ile, bu maddeye uygun raporu olan hastaların raporları da 15 Mayıs 2006 tarihinde geçerliğini yitirmiş olacak. Bu hastalara, bu durum kim tarafından ve nasıl anlatılacak? Bu hastaların 15 Mayıs 2006’dan önce görmekte oldukları osteoporoz tedavisi yanlış mıydı?
· Yanık tedavilerinde, anemilerde, reflüde ve GIS ülserlerinde hekim tarafından tedavi süresi belirtilmek kaydıyla en fazla bir aylık dozda ilaç yazılabilir. (Madde 12.1.c)
Beş ay önce, anlayamadığımız bir nedenle yedi günlük tedavi dozunda vermek zorunda kaldığımız ilaçların ödenme koşulları, tekrar eski haline getiriliyor.
Ayrıca, Ginkgo Biloba ekstresi içeren ilaçlar, ödenecek ilaçlar listesinden çıkarıldı. Etodolak 400 mg, artık uzman hekimler tarafında reçete edilebilir oldu. Pantoprazol, esomeprazol, rabeprazol içeren ilaçların ödenme koşulları, zor bir prosedüre bağlandı. Bu ve benzeri birçok değişiklik (EK-2/A) sonucunda, eczanelerimizde bulunan ilgili ilaç stoklarını eritmek için yeterli zaman yine verilmedi. Bu değişikliklerin maddi külfetini karşılamak, yine biz eczacılara kaldı.
Aynı zamanda, eşdeğer ilaç bedellerinin ödenmesinde, en ucuzunun %30’una kadar olan sınır, %22’ye düşürüldü. Böylece pek çok ilaç, ödenme aralığı dışında kalırken, pek çoğunun mevcut fiyat farkı daha da artacak. Bunun sonucunda, ilaç firmalarının, ilaçlarının ödenebilir fiyat aralığı içinde yer alması için fiyatlarını düşürme yoluna gitmeleri durumunda, elimizdeki ilaçlar nedeniyle uğrayacağımız zarar, yine biz eczacıların sırtına mı yüklenecek?
Kurumların reçete provizyon programlarında, aynı Bütçe Uygulama Talimatına tabi olmalarına rağmen, aynı ilaçlara birbirinden farklı fiyat farkları çıkmasının sebebi de sorgulanması gereken konular arasında değerlendirilmelidir.
Farklı iskonto uygulaması, eczanelerin birbirleri ile rekabet edebilir hale geleceği öngörüsünün aksine, eczaneler arasındaki dengesiz gelir dağılımını artıracaktır. Zira, Türkiye’deki serbest eczanelerin %0,9’u, yıllık cirolarına göre ilaç pazarının eczaneler arası dağılımından %27,5’lik bir paya sahip olduğu, Çağdaş Eczacılar Derneği İstanbul Şubesi’nin çıkardığı “Çağdaş Eczacı” dergisinin Nisan 2006 sayısında, Ecz.Rafet ŞAHİN tarafından hazırlanan yazıda, çarpıcı biçimde ortaya konmuştur.
Bütçe Uygulama Talimatının bu kadar sık değiştirilmesi, eczacının takibini çok zorlaştırmakta ve maddi zarara uğramasına neden olmaktadır. İlaç alımı yaparken, reçete karşılarken, kısaca eczacılık mesleğini icra ederken yaşadığımız bu tedirginlik, geleceğimize güvenle bakmamızı engellemektedir. Reçete teşhislerinin, e-reçete uygulaması hayata geçirilene kadar, kodu ile birlikte yazılması ve provizyon programlarının girilecek bu kodları dikkate alarak işlem yapmaları, eczacının BUT hükümlerindeki değişiklikleri takibini kolaylaştıracaktır.
Asıl sorgulanması gereken nokta, bu kadar kısa zamanda, geriye dönüşler de içeren değişikliklerin gerçek nedenleridir. Beş ay önce yanlış olduğu düşünülen hükümlerin, aslında doğru olduğu mu anlaşılmıştır?…
Sonuç olarak; Bütçe Uygulama Talimatı hazırlanırken, halk sağlığı ve ilacın etkin kullanımını, devlet bütçesindeki ilaç ödeme yükünün hafifletilmesinin üzerinde tutulmalıdır. Çözüm, halkın ilaç alımını sınırlamak, eczacıyı gereksiz karmaşa ve kesintilerle yıpratmak değil, sağlık zincirinin tüm halkalarını güçlendirecek doğru bir sağlık politikasının belirlenmesi ve uygulanmasına çalışmaktır.