Direniş Komiteleri’nden ‘Karık’a
Direniş Komiteleri’nden ‘Karık’a
28 MAR 2013 Birgün
İBRAHİM AYDIN
Karık, TAKSAV Sine Yol Kolektifi’nin çektiği son belgesel filmin adı. Film, Direniş Komiteleri pratiğini Uşak’ın Büyükkayalı köyü üzerinden, dönemin tanıklarının ağzından anlatıyor. Sine Yol Kolektifi üyesi Nurşen Bakır “Köyü dolaştım, uzun uzadıya, detaylı bir şekilde köylülerden köyün müthiş devrimci tarihini dinledim. Köylüler, tüm köyün birlik olup onlara eziyet eden faşistleri nasıl köyden kovduklarını, komünlerle nasıl üretim yaptıklarını, Direniş Komiteleri kurduklarını, halk odalarını, halk pazarlarını hep bir ağızdan anlattılar. Ertesi gün köyden ayrılırken Devrimci Yol’un ruhunu belgeselle anlatıp anlatamayacağımızdan pek emin değildim, fakat kendi adıma şunu söylemeliyim ki Devrimci Yol ruhunu Büyükkayalı’da bir kez daha bulmuştum” diyor.
Kolektif üyesi Nurşen Bakır ve Cem Yıldırım’la “Karık” üzerine konuştuk.
»Türkiye’deki sosyalizm mücadelesinin bir dönemine damga vuran Devrimci Yol’un tarihine kamera tutma düşüncesi nasıl oluştu?
Uzun yıllardan sonra döndüğüm Türkiye’de politik tartışmalarda en garipsediğim konulardan biri solculara yöneltilen ağır eleştiriler oldu. Birçok insan ağız birliği etmişçesine solun ve solcuların hatalarına sık sık dem vuruyordu. Sanki ülke, uzun yıllardır sol iktidarlar tarafından yönetilmiş de başımıza gelenlerden onlar sorumluydu… Solcular şöyleler, böyleler, onların yüzünden başımıza bunlar gelmişti sanki…
Genç bir devrimci yolcu olduğum yılların ve bu yılların hayatımdaki öneminin bu kadar kötülenmesini hazmedemedim diyebilirim. İnsanın kendi tecrübesinin, tarihinin hiçleştirilmesi, anlamsızlaştırılması ve bu linç politikası, sanırım başka ülkelerde yabancı olarak yaşamaktan bildiğim bir duruma benzerliği açısından da beni öfkelendirdi. Belki bu yüzden kendi tarihimizi, kendi tecrübemizi anlatmanın önemli olduğunu düşündüm.
Hafıza kayıtları tekrar hatırlanıp anlatıldıkça, hatırlanıp anlatıldığı haliyle beyinde yeni bir kayda dönüşüyormuş. Yani neyi, nasıl anlattığınız, anlatma niyeti ve onun politikası, hatırlanan, anlatılan olgu olabiliyor. Türkiye’ye geldiğim ilk yıllarda popüler olan bir dizi vardı. Bilgi Üniversitesi’ndeki birçok öğrencim izliyordu o diziyi: “Hatırla sevgili”. Orta sınıf değerlerinin merkeze oturtulup, 68 Hareketi’nin anlatıldığı bu diziye öğrencilerim, o dönemin kahramanlarının fikirleri, ideolojilerinden çok onların aşk hayatlarından dolayı merak sarmışlardı. Sanırım o dönemin liderleri bugünün gençlerinin hafızasına öylesine, tek boyutlu, derinliği olmayan insanlara dönüştürülerek kaydedildiler. İster istemez o dönemin solunu ve sonrasını da bu kayıtlar üzerinde değerlendireceklerdir. TAKSAV Sinema Atölyesi’ne katılan gençlerle bu konuları epey tartıştık. Bir Devrimci Yol belgeseli yapma fikri veya en azından Devrimci Yol’un ruhunu biraz da olsa anlatabilme isteği bu tartışmalar sonucu oluştu diyebilirim.
»Devrimci Yol’un mücadele pratikleri içinden neden Direniş Komiteleri örneğini seçtiniz?
Direniş Komiteleri, Devrimci Yol’un siyasetini en iyi ifade eden kavram. Ülkede var olan faşist güçlere karşı halktan gelen direnişi devrimci, sosyalist bir yapılanmaya kanalize etmekte Direniş Komiteleri başarılı oldu. Büyükkayalı köyünde Direniş Komiteleri’nin bu kadar başarılı olduğunu görmek Devrimci Yol’un politik analizlerinin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha bize hatırlattı. Günlük hayatın faşist unsurlardan temizlenip, devrim doğrultusunda gün gün, bilinçli bir yapılanmanın oluşturulması için seferber olunması ve müthiş bir birliktelikle, enerjiyle hayatın daha anlamlı, daha yaşanılır bir hale dönüştürülmesi bizi heyecanlandırdı. Tabii direniş komiteleri ve devrimci yol siyasetinin diğer kavram ve mücadeleleri bir belgeselle anlatılamasa da biz kendi adımıza bir yerden başlamak istedik.
»Direniş Komiteleri’nin hayata geçtiği birçok örnek olmasına rağmen neden Uşak’ın Büyükkayalı köyü?
Büyükkayalı köyü, verdiği mücadele ve bu mücadeledeki başarısı açısından bakıldığında yeterince “ün” yapmamış bir köy. Oğuzhan Müftüoğlu’na Devrimci Yol’un biraz da olsa ruhunu anlatmak istiyoruz dediğimizde bize Büyükkayalı’yı önerdi. Aslında belgesel fikri üzerine konuşurken Büyükkayalı köyünden haberdar bile değildim. Sanırım birçok Devrimci Yol’cu arkadaşımız da değildi. Bunu gösterimlerden sonra bizimle yapılan konuşmalarda daha da fark ettik. Oğuzhan Müftüoğlu’nun önerisi üzerine Ocak 2012’nin ikinci haftasında Büyükkayalı köyüne gittim, orada yaşayan Devrimci Yol’cu köylülerle tanıştım. Köyü dolaştım, uzun uzadıya, detaylı bir şekilde köylülerden köyün müthiş devrimci tarihini dinledim. Tüm köyün birlik olup onlara eziyet eden faşistleri nasıl köyden kovduklarını, komünlerle nasıl üretim yaptıklarını, Direniş Komiteleri kurduklarını, halk odalarını, halk pazarlarını hep bir ağızdan anlattılar. Ertesi gün köyden ayrılırken Devrimci Yol’un ruhunu belgeselle anlatıp anlatamayacağımızdan pek emin değildim, fakat kendi adıma şunu söylemeliyim ki Devrimci Yol ruhunu Büyükkayalı’da bir kez daha bulmuştum.
Büyükkayalıların hikâyelerinin fazla biliniyor olmaması, ciddi kayıplar vermeleri, ağır eziyetler ve büyük acılar yaşamalarına rağmen devrimci olmaktan pişmanlık duymamaları, mücadelelerinin onurunu halâ yaşıyor olmaları bir belgesel yapmak için fazlasıyla yeterliydi. Aynı zamanda böyle adı duyulmamış daha ne kadar devrimci köy var diye düşündürtmesi, dolayısıyla Devrimci Yol’un bir halk örgütü olduğunu yansıtması açısından da Büyükkayalı’ nın iyi bir örnek olduğunu düşündük.
»Büyükkayalı köyü sizin bu çalışmanızı nasıl karşıladı, köylüleri kamera karşısında konuşturmak zor oldu mu? Ne türden zorluklarla karşılaştınız?
Büyükkayalı köyü devrimci olmaktan, sosyalist olmaktan dolayı çok eziyet görmüş bir köy. Acılarını hiçbir zaman anlatamayız, anlatmaya çalışmak da pek anlamlı olmayabilir. Biz sadece halâ yanlarında olduğumuzu, varlıklarının, mücadelelerinin, devrimciliklerinin unutulmadığını, yaralarımızı ancak birlik olursak iyileştirebileceğimizi ve hep yanlarında olacağımızı hissettirmek istedik. Ne kadar başarılı olduk bilmiyorum. Fakat köylüleri kameraya konuşturmakta çok başarılı olduğumuzu düşünmüyorum. Bunda bizim payımız nedir bilmiyorum. Bildiğim, şu anda var olan politik atmosfer ve arkamızdan yürütülen negatif propagandanın çok tesiri olduğu… bazı resmi kişilerin hakkımızda bilgi toplamaya çalıştığı, köylülere bizimle ilgili sorular sorduğu. Köy imamının da cemaatine bizimle ilgili negatif telkinlerde bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca köyün en yüksek noktası olan minareden görüntü almak için izin istediğimizde bize izin vermedi. Politik amaçlı kişiler olduğumuzu söyledi. Kaldı ki belgeselde de bahsedildiği gibi o cami ve minare devrimciler tarafından yapılmış. Tüm bunları ve geçmişte yaşadıkları kayıpları, işkenceleri, hapis cezalarını da dikkate aldığımızda köylülerin bizimle konuşma konusunda çekimser olmaları anlaşılır. Yine de bizi dışlamadılar, yardımcı olmaya çalıştılar. Bir çoğu bizi uzaktan izlemeyi tercih etti. Umarım yaptığımız bu belgesel Büyükkayalılara onlardan ilham alarak mücadelemize devam ettiğimizi anlatma imkânı verir.
»Çalışmanız Emniyet ve Jandarma tarafından da engellenmek istenmiş….
Sürekli takip edilip gözaltında olduğumuzu biliyorduk. Köyde bulunduğumuz sürece köy dışında jandarmanın araç içinde beklediği bize söylendi. Fiili bir engel olmadı fakat köylülere dolaylı olarak verilen gözdağıyla da bir nevi bizi engellemiş oldular.
»Belgeselde Direniş Komiteleri çalışması içinde yer alan insanlar geçmişten konuşurken oldukça pozitif konuşuyorlar. Geçmişten bugüne ne kalmış, ne tür gözlemleriniz var?
Köy yaşadıklarını unutmuş değil. Evet, çok baskı ve eziyet görmüşler fakat devrimciliklerinin onlara kazanımları o kadar pozitif ve belirleyici ki o günleri konuşmak, hatırlamak onlara mutluluk veriyor. Köy halkının halâ paylaşımcı olduğundan, tarla işlerinde birbirlerine yardım ettiklerinden, kendi köy hayatlarını ilgilendiren konulardaki sorunları aralarında konuşarak ve görüşerek halletmeye çalıştıklarından, mevzuları idari, hukuki makamlara mümkün olduğunca taşımadıklarından bahsettiler. Sorunları birlikte çözerek yaşamak, devrimci günlerden edindikleri bir duyarlılık. Kanımca devrimci mücadele içinde bulunmak, hayata bu perspektiften bakmak Büyükkayalılara bilgelik getirmiş. Hüseyin Kahraman’ın söylediği gibi “Her insanın bir ezgisi vardır”. İnsanın ezgisinin tecrübesi, düşüncesi, duygularının yoğunluğu oranında evirildiğini düşünürsek, işte bu ezgi Büyükkayalı’da insanlığın iyiliğine, güzelliğine doğru evirilmiş.
»Belgeseli çektikten sonra birçok yerde gösterim yapıldı. Ne tür tepkiler aldınız?
Biz bunları bilmiyorduk dedi izleyiciler. Hüzünlendik, güldük en çok da düşündük, dedi. Hem geçmişte yaptıklarımız, hem de şu anda geldiğimiz yeri sorgulamamızı, gözden geçirmemizi sağladınız, dediler. Belgesel’de konuşan Büyükkayalı Fikret Evran, Uşak gösteriminde belgesel hakkında “Fare dağ doğurmuş” diyerek güzel bir iltifat yaptı. Yine bir başka izleyici belgeseli Bertolucci’nin “1900” isimli filmi ile mukayese etti. Belgeseli başarılı bulduğunu belirtti. Benim için anlamlı bir iltifattı. Hatta belgeselin bir devrimci eğitim filmi olarak kullanılmasını önerdi. Bunları duymak devrimcilerin, sosyalistlerin yaşadığı kötülükleri unutturmuyor fakat hala umut olduğunu hissettiriyor.
TAKSAV’da bir sinema kolektifi
»Peki, biraz da Sine Yol Kolektifi’nden söz eder misiniz?
Sine Yol Kolektifi, İstanbul TAKSAV’ da sinemaya meraklı farklı disiplinlerden arkadaşların film izleyip tartışan bir sinema atölyesi olarak başladı. Sinemayı eğlence olarak değil, emekten yana eylem biçimi ve sinemasal üretim konusunda benzer kaygı ve hedefleri paylaşan bir toplama evrildi. TEKEL direnişi sırasında tartıştığımız biçimlerin görsel anlatımını yapmak için yola çıktık ve “TEKEL 51” bunun bir ürünüydü. Sonraki süreç ise Ordu valisinin ordu sınırları içerisine mevsimlik kürt fındık işçilerinin giremiyeceği mealinde bir açıklaması neticesinde tekrar yola çıktık. “Yola Düştük” Kürt mevsimlik işçilerin, yola çıkış nedenlerini, yolculuklarını ve yaşadıklarını dinleyen, gören ve gördüğünü aktaran bir belgesel oldu. Sine Yol adını da o zaman aldık, “Karık” da dahil olmak üzere yaptığımız tartışma ve belgesellerde yeralan Sine Yol kolektifi bileşenleri, kendi yaşam, çalışma koşullarının uygunluğu ve tartışma süreçleri neticesinde dahil oldu.
»Sine Yol Kollektifinin başka ne tür projeleri var?
Aslında tartıştığımız şeyler var. “Karık” belgeselinin bizlere göstermiş olduğu kolektif üretim biçimleri üzerine tartışmaya başladık. Sonuçta çevremizde büyük bir özveri ile kurulan gazete ve kooperatifler var. Kolektif bir mücadele ve üretim biçimi olarak karşımızda duruyor ama görünürlüğü yandaş medya tarafından engelleniyor veya karşı propaganda ile olumsuzlanıyor. Buralarda her gün ve her gün mücadele veriliyor. Buradaki pratik süreçlerin de
görünür kılınması ve aktarılması gerekmekte.
Sineyol Kolektifi üyeleri kimdir?
Nurşen Bakır: Bilgi Üniversitesi Sinema TV Bölümü Eski Öğretim Görevlisi. “Found footage” ve deneysel sinema üzerine ders verdi. 2008 yılında İstanbul TAKSAV’da başladığı sinema atölyesine, İzmir TAKSAV’da devam etmektedir.
Cem Yıldırım: İstanbul TAKSAV da sinema atölyesi katılımcılarından, BirGün çalışanı.
Eren Eryol: İstanbul TAKSAV da sinema atölyesi katılımcılarından, Mimar Sinan Üniversitesi fotoğraf bölümü öğrencisi.
Gizemsu Kiracı: İstanbul TAKSAV da sinema atölyesi katılımcılarından, Stajyer avukat