İEO VE İTO’DAN YATAN HASTA İLAÇLARINDAKİ KAOS
İEO VE İTODAN YATAN HASTA İLAÇLARINDAKİ KAOSA KARŞI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
Yatan hasta ilaçlarının hastanelerden karşılanması uygulamasının getirdiği sorunlarla ilgili olarak bugün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bir basın açıklaması yapıldı. İstanbul Eczacı Odası ve İstanbul Tabip Odası tarafından düzenlenen basın açıklamasında uygulamanın başladığı 1 Ocak’tan itibaren yaşanan karmaşanın hasta mağduriyetlerine yol açtığı belirtilerek uygulamanın sağlıkta özelleştirme politikalarının bir parçası olduğu vurgulandı.
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, üniversite ve kamu hastanelerinde özellikle kanser hastalarının ilaçlarının karşılanamadığını belirterek “Piyasadaki binlerce ilacın hastane eczanelerinde bulundurulması imkansız gözüküyor” dedi. Ertelemenin de çözüm getirmeyeceğini belirten Aktan, sorunun artarak devam edeceğini kaydetti. Daha sonra söz alan İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Semih Güngör de aşağıda tam metnine yer verdiğimiz basın açıklamasını okudu. Eczacı, hekim, sağlık çalışanları ve hastaların destek verdiği eylem “Sağlık haktır satılamaz” sloganıyla sona erdi.
HASTANELERDE İLAÇ KRİZİ ÖZELLEŞTİRMENİN BAHANESİ Mİ? Yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerinin hastaneler tarafından karşılanması zorunluluğu getiren düzenlemenin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2008’den itibaren, üniversite ve kamu hastanelerinde yaşanan hasta mağduriyetleri ciddi boyutlara ulaşmıştır. AKP iktidarı sağlık hizmetini özel hastanelerin eline bırakmanın bir adımını daha yılbaşı itibarıyla atmıştır. Yatan hastaların ihtiyacı olan ilaçların tamamının hastane eczanesinden temin edilmesini dayatmak 6000 çeşit ilacı sürekli bulundurmasını istemek, kamu hastanelerinde hizmetin durmasını istemek demektir. Özellikle üniversite hastanelerinde ilaç ve tıbbi malzeme temin edilememesi nedeniyle bazı servislerde ameliyatlar durma noktasına gelmiş, hastalar ilaçlarına ulaşmak için uzun süre beklemek zorunda bırakılmıştır. Bazı hastanelerde ise hastalar ilaçlarını ancak parasını kendileri ödeyerek dışarıdan temin edebilmektedirler. Gerçekler bilinçli olarak çarpıtılmaktadır. Bu uygulama başlayıncaya kadar yatan hastaların ilaçları kamu ve üniversite hastanelerinde eczacı odalarının reçete dağıtım büroları tarafından hastanın yatağına kadar ulaştırılmaktaydı. Uygulamayla birlikte bu bürolar kapatılmaya başlanmıştır. Düzenli yürüyen bu sistem felç edilmiştir. Bu hizmeti veremeyeceği başından belli olan hastane eczanelerinin süreç içerisinde belirli sermaye gruplarına bırakılması amaçlanmaktadır. Başta eczacı olmak üzere personel eksikliği giderilmeden, hastane ambalajlı ilaç üretimi hayata geçirilmeden yürürlüğe sokulan düzenleme ile sağlık hizmetleri sunumunda yeni bir kaosla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Kamusal sağlık hizmetlerinin bir bütün olarak sunulması zorunluluğundan hareketle yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerinin hastanelerce karşılanması esasında doğru bir yöntemdir. AKP hükümetinin ilk iktidar döneminde kapatarak Sağlık Bakanlığı’na devrettiği SSK hastaneleri de yıllarca hizmetin bu şekilde verilebileceğini göstermiştir. Ancak AKP iktidarının uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ülkemizde devlet ve üniversite hastanelerinin kamusal niteliği özü itibariyle ortadan kaldırılmıştır. Bu hastanelerin ihtiyaçlarının taşeronlar aracığıyla dışarıdan hizmet satın alma yöntemiyle giderilmeye çalışılması, döner sermaye gelirlerine ve SGK ve Yeşil Kart ödemelerine bağımlı kılınması bunun bir göstergesidir. Hastanelerin birçoğunun kendi açıklamalarıyla milyonlarca YTL alacaklarını alamadıkları ya da ilaç ve tıbbi malzeme depolarına yönelik önceki ödemelerindeki aksaklıklar ve borçlar yüzünden ihale açamadıklarını ifade etmeleri sorunun en önemli boyutunu oluşturmaktadır. Özellikle üniversite hastanelerinde sağlık hizmeti durma noktasına gelmiştir. Başta beyin cerrahisi ve ortopedi ameliyatları olmak üzere birçok ameliyat yapılamamaktadır. Yatan hastaların “bekleme hali” ve yakınlarının ilaç ve tıbbi malzeme temininde yaşadıkları sıkıntılar ölümcül sonuçlara yol açmadan giderilmelidir. Sosyal güvencesi olduğu halde ve bir kamu kurumunda tedavi olma çabasındaki hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerini ayrıca ceplerinden karşılamaları nasıl bir sağlık sisteminin bizlere öngörüldüğünü göstermeye yeterlidir. Kâr-zarar eksenli ve piyasa merkezli sağlık sisteminin, ister Bakanlık ister hastane yöneticilerinden kaynaklı her finansal tıkanıklığı hasta mağduriyeti ile sonuçlanacaktır. Yapısal olarak devlet ve üniversite hastanelerimiz kamusal bir işleyiş ve finans yapısına yeniden kavuşturulmadıkları sürece, her ihale döneminde ve SGK’nın geri ödemelerinde yaşanacak tüm aksamalarda hastaların maddi ve manevi olarak zarar göreceği sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu düzenlemenin böyle bir kaos yaratacağının öngörülmemiş olması olanaksızdır. Bu durum, acil sağlık hizmeti alma zorunluluğunda olan hastaların özel hastanelere yönlendirilmesi sonucunu doğuracaktır. Ayrıca Kamu Hastane Birlikleri Yasası ile hastanelerin bölüm bölüm özel işletmelere devrinin gündemde olduğu bir dönemde, ilaç ve tıbbi malzeme hizmetinin de hastanelerce karşılanması zorunluluğunun getirilmesi, bu hizmeti finansal sıkıntılar nedeniyle yerine getiremeyecek olan kamu hastane eczanelerinin özelleştirilmesi için bir gerekçe oluşturma tehlikesini barındırmaktadır. İlaç ve tıbbi malzeme temin edemeyen hastaların özel hastanelere yönelmeleri, uygulamanın kamusal değil, piyasacı bir sağlık hizmeti anlayışına hizmet ettiğini göstermektedir. Parası olanlar yıllarca prim ödedikleri ve ödeyecekleri Sosyal Güvenlik şemsiyesinden vazgeçip harcamalarını cepten karşılamaya çalışmakta, parası olmayanlar ise kaderiyle baş başa kalmaktadır. Acilen yapılması gereken, hasta mağduriyetlerinin ve özel hastanelere kaynak aktarımının önlenmesidir. Hastane eczanesinde olmayan ilaçların temini için ihaleler tamamlanıncaya kadar eczacı odalarınca sürdürülen yatan hasta reçetelerinin dağıtımı uygulaması sürdürülmelidir. Üniversite ve kamu hastaneleri içine sokuldukları ekonomik açmazdan çıkarılmalı, hizmetlerin taşeronlarca değil kamusal ve bütünlüklü bir anlayışla sürmesi sağlanmalıdır. Hastane eczaneleri yetkin hale getirilmeli, eczacı istihdamı sağlanarak ilaç hizmeti hastane içinde de eczacı danışmanlığında verilmelidir. Yolsuzluk ve israfı önlemek için yatan hastalara verilecek ilaçların firmalar tarafından hastane ambalajında üretilmesi sağlanmalı, bu ilaçlar İlaç Fiyat Kararnamesinde yapılacak bir değişiklikle ayrı olarak fiyatlandırılmalıdır. Ayrıca güncel tıkanıklığın giderilmesinin yanı sıra yapısal olarak bu sorunlara hiçbir zaman yol açmayacak bir sağlık sisteminin tesis edilmesi bir zorunluluktur.> |