Birey araçlaştırılıyor
Klinik araştırmalarda toplum yararını bireyden üstün tutan düzenlemeler öngören tasarıda hamile, loğusa ya da emzikli kadınlar üzerinde tıbbi denemeler yapılabileceği belirtiliyor. Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği ile İstanbul Tabip Odası, önceki gün Sağlık Bakanlığı'nın AB mevzuatına uyum çerçevesinde hazırladığı Beşeri Tıbbi Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik tasarısı hakkında bir basın toplantısı düzenledi.İstanbul Haber Servisi – Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Yönetim Kurulu, "Beşeri Tıbbi Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik" tasarısındaki en temel yanlışlığın toplum yararını birey yararından üstün tutan 5. maddesi olduğuna dikkat çekerek "Bu madde, bireyin toplum yararı hedefinde araçlaştırılmasının, evrensel etik ilkelerle belirlenmiş sınırların çok ötesinde ağır riskleri almak zorunda bırakılmasının yolunu açmaktadır" denildi. Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği ile İstanbul Tabip Odası, önceki gün Sağlık Bakanlığı'nın AB mevzuatına uyum çerçevesinde hazırladığı Beşeri Tıbbi Ürünlerin Klinik Araştırmaları Hakkında Yönetmelik tasarısı hakkında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Arın Namal, taslağın 5. maddesinin araştırmacıya yüksek riskli araştırmalar yürütme konusunda cesaret aşılayacağını belirterek "Çocuklar ve kısıtlı kişiler (zihinsel özürlü, komada, demans hastası gibi) üzerinde yürütülecek araştırmalar ile üzerinde tıbbi denemelerde bulunulacak çocuğun ya da kısıtlı kişilerin yararı, toplumun yararının gerisinde konumlandırılmaktadır. İnsan denekler üzerinde yürütülen tıbbi araştırmalarda, deneğin sağlığı ve çıkarları, bilimin ve toplumun çıkarlarının gerisine itilemez" dedi.
HAMİLE VE LOĞUSALARDA RİSK
Tasarıda hamile, loğusa ya da emzikli kadınlar üzerinde, sağlıkları bakımından ciddi risk olmadığı sürece tıbbi denemelerde bulunulabileceğinin belirtildiğini anımsatan Namal, "Bu grubun rutin tedavisi ve denenmiş ilaçları varken üzerinde araştırma yapmak çok tehlikeli olabilir. Ayrıca gebe, loğusa ve emzikliler üzerinde yürütülecek tıbbi denemelerde, başlangıçta eşten de onay alınarak, ileride davacı olma hakkı da elinden alınmış olmaktadır" diye konuştu.
'ÖZEL'İN GETİRDİĞİ SAKINCALAR
İnsan üzerinde yapılan deneylerde evrensel etik ilkelerinden taviz verilmemesi gerektiğini dile getiren Namal, ayrıca Sağlık Bakanlığı'nın üniversite hastanelerinde kurulmuş olan etik kurullarının il sağlık müdürlükleri bünyesine kaydırılacağını anımsatarak şöyle devam etti: "Bununla, klinik araştırmaların özel hastanelerde yürütülmesine izin verilmesine olanak verilecek ve önemli sakıncalar da beraberinde gelecektir. Üniversiteler, siyasi atamaların dışında olmak durumunda olan özerk kurumlardır, insan üzerinde tıbbi araştırmaların, insanın onuruna ve bedenine zarar vermeyeceği şekilde yürütülmesini gözetmek üzere oluşturulan etik kurulların özerk yapısının koruması son derece önemlidir. Etik kurulların içinde projeleri inceleyen araştırma etik kurullarında sivil kişilerin bir an önce yer alması gerekir."
ETİKTE TEOLOGA YER YOK
Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Demirhan Erdemir, etik kurullarda din adamlarının olması yönündeki tartışmalarla ilgili olarak ise "Bugün Amerika'da ve Avrupa'da etik kurullarda teologlar bulunmaktadır. Eğer din adamları etik kurullarda yer alacaksa bu kişiler üniversitelerdeki aydın, demokrat, laik din adamları, ilahiyatçılar olmalıdır" açıklamalarını yaptı.
(CUMHURİYET – 29.01.2008)