Yeni yıla merhaba….
2012 yi uğurlarken, geçen yılın dünyada , ülkemizde ve mesleğimizde getirip götürdüklerini değerlendirmek adettendir.
Dünya yine acılar, felaketler, savaşlar, açlıklarla boğuştu. Üstelik bu felaketlerin çoğu bölgemizde yaşandı, yaşanıyor.
Türkiye bu ateş çemberinin kıyısında, hatta içine atladı, atlayacak. Artık “Patriot” larımız var. Chekhov”’un dediği gibi, oyunun birinci perdesinde görülen o silahın ikinci perdede patlamamasını umuyoruz.
Savaş çığlıklarının giderek arttığı 2012 yılında olduğu gibi, yeni yılda da bizler inadına barışı savunmaya devam edeceğiz.
Uluslar arası sermayenin dayatmalarına karşın tüm dünyada toplumsal direnişler öne çıkıyor. Başta sağlık olmak üzere sosyal hakların kısıtlanması emeğin ucuzlatılmasına karşı direnişler artarak sürüyor. Halklar tepkilerini sokaklarda dile getirirken ülkemizde hak arayanlar bol bol biber gazı ile püskürtülüyor. Toplumsal muhalefet bastırılıyor.
Sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi kamu hizmetleri karlı yatırım alanları olarak özel sektöre devrediliyor ve bu alanlarda serbest piyasa kuralları geçerli oluyor.
Özel sektörün maksimum kar elde etmek için az istihdam, çok iş mantığı sağlık alanında da hakim oluyor. Tıbbi bakım süreci bir hastaya yaklaşık olarak 4-8 dakika olacak şekilde hızlanıp tedavi yöntemi ise hastanın sigortası tarafından seçilir duruma geliyor.
Hasta katılım payları giderek artarken geri ödeme kuralları her gün değişiyor, kısıtlanıyor.
Alt yapı sorunu çözülememiş olan medula sistemi ile elektronik reçeteye geçilmesi, yeni yılda hastaları ve eczacıları daha da büyük zorlukların beklediğini gösteriyor.
Eczacılığın sorunlarına çözüm getirmesi için yıllardır beklenen 6197 sayılı yasadaki değişiklik sonuda 2012 yılında gerçekleşti. Ancak dağ fare doğurdu. Yasa değişikliği mevcut sorunlara çözüm üretmek yerine bir çok yeni problemleri doğuracak görünüyor.
Mevcut eczanelerin durumunu korumak dışında meslek mensuplarına hiç bir bir avantaj sağlamayan bu yasayı çıkaran yöneticileri düşünecek olursak hiç de şaşırtıcı değil.
Ancak yasanın hayata geçmesini sağlayacak olan yönetmelik bir türlü yayınlanamıyor. Yasanın belirsizlikleri yönetmelik ile giderilmeye çalışılıyor ancak o kadar çarpıklığı düzeltecek bir yönetmelik yapmak mümkün olamıyor. Geciktikçe gecikiyor.
Herşeyin hızla değiştiği, yıkıldığı, yer değiştirdiği bu dönemde sadece eczanelerin yerlerinde sabit kalmaları isteniyor.
Kentsel dönüşüm adı altında şehirler yıkılıp yeniden yapılıyor. Yeni rant alanları yaratılıyor. İstanbul bir şantiyeye dönmüş durumda, iş makineleri ve buldozerler arasında yaşamımızı devam ettirmeye çalışıyoruz. Bir günde şehir planları değişiyor, meydanlar, yeşil alanlar, yayaların yürüdüğü yollar yok oluyor., Şehir merkezlerinden uzakta yeni yaşam alanları oluşuyor. Her şey araç trafiğine göre planlanıyor, yeni yeni otoyollar ve alt/üst geçitler trafik sorununu çözemediği gibi şehri çirkinleştiriyor, dokusunu bozuyor.
Ancak bunun böyle gitmeyeceğini bilerek, gelen günlerin daha mutlu olduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle iyi yıllar diliyorum.
Ecz. Nurdan Demirkan
27.12.2012