12 Eylül Yargılanıyor mu?
12 Eylül Yargılanıyor mu?
12 eylül 1980 darbesinin üzerinden 33 yıl, darbecileri koruyan anayasa maddesinin referandumla kaldırılmasının üzerinde ise 3 yıl geçti.
12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştirenlere yargı yolu, 12 Eylül 2010’daki referandumda, geçici 15’inci maddenin kaldırılmasıyla açılmıştı.
Türkiye, 1980 Darbesi ile tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşadı.
– 650 bin kişi gözaltına alındı ve 90 günlük gözaltı sürelerinde ağır işkence gördü.
-1 milyon 683 bin kişi “komünist, Alevi, Kürt, dinci, şeriatçı” şeklinde fişlendi.
– 210 bin davada 230 bin kişi Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılandı.
– 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi. 50’si asıldı.
– 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü; 299’u cezaevinde yaşamını yitirdi. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
– 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı,
– 30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti; 14 bini yurttaşlıktan çıkarıldı
Darbecileri koruyan anayasa maddesinin ortadan kaldırılması ile darbecilerin yargılanmasını isteyenler adliyeleri doldurdu.
Darbe mağdurları, sadece Evren’in değil tüm sorumluların yargılanmasını istedi. Emniyet ve MİT görevlilerinin arasında bulunduğu 514 isim hakkında suç duyurusunda bulundu.
İşkence yapmak, insan öldürmek gibi iddialarla suçlanan devlet görevlilerinin isimleri sıralandı. İşkence suçunun insanlığa karşı işlenen suç olduğu faillerinin cezalandırılması talep edildi.
Bu isimlere ek olarak başta İstanbul’da Birinci ve İkinci Siyasi şubeleri ile Ankara Siyasi Şube olmak üzere birçok ildeki emniyet müdürlüklerinde farklı kademelerde görevli 418 polisin ismi sayıldı; yargılanmaları istendi.
Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde 1980 sonrasında işkenceye maruz kalan 300 kişi dönemin askeri yetkilileri ve cezaevi yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu.
Diyarbakır cezaevi; ölümü kurtuluş görmenin başka bir adıymış, dediler. Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar, bu topraklar üzerinde ve hiçbir coğrafyada bir daha asla yaşanmasın, dediler ve adalet istediler.
12 Eylül davasının iki sanığı, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yaşları ve var olan rahatsızlıkları nedeniyle sanık sandalyesine oturmadı.
Evren ve Şahinkaya ilk kez “şüpheli sıfatıyla” 6 Haziran 2011’de ifadeye çağrıldı. Avukatları, müvekkillerinin sürekli sağlık sorunlarını gösteren hastane raporlarını mahkemeye sunmuştu Savcı Evren’in kaldığı lojmana giderek ifadesini aldı. Evren’e işkence ve ölümlerle ilgili soru sorulmadı. Savcıların “Pişman mısınız” sorusunu da “Pişman değilim. Ülkenin şartları yönetime el koymamızı gerektiriyordu” diye cevapladı.
Kenan Evren’e “cumhurbaşkanım” diye hitap eden savcılar, 12 Eylül’ün karanlık yüzünü oluşturan işkenceler, idamlar, gözaltında kayıplar, faili meçhul cinayetler, baskı ve yasaklarla ilgili herhangi bir soru yöneltmedi.
12 Eylül Davası’na Evren ve Şahinkaya gelemedi ama, 105 yaşındaki Berfo Ana geldi.
Berfo Ana 12 Eylül’de gözaltında işkenceyle öldürülerek bedeni kaybedilen oğlunun kemiklerini Kenan Evren’den istemek için ambulansla Kars’tan Ankara’ya geldi.
Berfo Ana. “31 yıldır evimin kapısını kilitlemiyorum. Belki bir gün çıkar gelir, kapıyı kilitli bulmasın diye açık tutuyorum. Oğlumun tek bir kemiğine bile razıyım” diyordu.
Berfo Ana oğlunun kemiklerine bile kavuşamadan öldü
Darbeciler suçu işledi ama sonrasında kurulan her iktidar darbeyle hesaplaşmadığı sürece onun mirasçısı olmuş sayılır.
Bugün darbeleri yargılamaya devam ediyoruz. 12 eylül ve sonrasındaki faili meçhul cinayetler ve gözaltındaki kayıplardan hesap sorulmadan darbeler ile hesaplaşılamaz.
28 şubat darbe girişimi ile ilgili olarak 103 kişi yargılanıyor. 28 şubatın madurlarından biri ise faili meçullerin en çok yaşandığı dönemin başbakanı Tansu Çiller. Kendisini 1996 da Susurluk kazasından sonra ortaya çıkan kontrgerilla üçgenindeki, kırmızı bültenle aranan katili savunurken hatırlıyoruz
Devletin sonraki kadroları darbecilerin yaptığı pek çok şeye sahip çıktı ve sahip çıkmaya da devam ediyor. Bugün insan haklarından, sendikal hakların ayaklar altına alınmasına, üniversite özerkliğinin yok edilmesine, yasaklar ve seçim kanununa kadar hayatımızı karartan bütün uygulamaların kökeninde 12 Eylül vardır.
Evren ve Şahinkaya, yurtdışına çıkma yasağının kaldırılması için verdikleri, dilekçelerinde, kararın “saygınlıklarına zarar verdiğini” savundu. İki sanık, “vatana ve millete faydalı olmuş, seçkin kişiler” olduklarını belirterek, aklandıklarını görerek ömürlerini tamamlamak istediklerini ifade etti.
Şili’de darbeci diktatör Pinochet’nin cezalandırılamadan ölümü, yaşayan darbeci ve insan hakları ihlalcilerinin biran evvel yargılanmasının önemini tekrar gözler önüne seriyor.
İşkence suçu insanlığa karşı işlenen suçtur failleri cezalandırılmalıdır.
Kenan Evren’in de Pinochet gibi, ceza almadan ölmesini istemiyoruz.
Ecz. Nurdan DEMİRKAN