Fevkalâde
1 Temmuz 1957 . Türk Eczacıları Birliği’nin kuruluşunun üzerinden henüz 1 yıl geçmişken ilk defa Fevkalade Kongreye (Olağanüstü Kongre) gidilmişti. O dönem 7 yönetim kurulu üyesinden oluşan Merkez Heyetinin başkanı, ikinci başkanı ve veznedarı 17 Nisan 1957 tarihinde istifa etmiş, yedek üyelerin görevi kabul etmemesi üzerine ilk Olağanüstü Büyük Kongre 1 Temmuz 1957 günü gerçekleştirilmişti.
Neden istifa kararı alındığını biraz sonra anlatacağım. Ondan önce 38. Olağan Büyük Kongre sürecinde çokça eleştirilen TEB’in Büyük Kongre delege sisteminden bahsetmek istiyorum.
TEB’in kurulduğu günlerde toplam 8 tane bölge eczacı odası var. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Konya, Samsun, Bursa ve Gaziantep. Büyük Kongrede İstanbul 7, diğer odalar 5’er delegeyle temsil ediliyor. O zamanki haliyle 6643 sayılı TEB kanununa göre; “Âzası iki yüze kadar olanlar beş, iki yüzden fazla olanlar yedi mümessil ve aynı miktarda yedek seçerler” hükmü geçerli. Türkiye genelindeki eczane sayısının o yıllarda 1000 civarında olduğu göz önüne alınırsa delege sayısının belirlenme yönteminin beklentileri karşılayacak nitelikte olduğu söylenebilir. Örneğin 1959 TUİK verilerine göre en çok üyesi olan İstanbul Eczacı Odası’na bağlı (bölgedeki diğer illerle beraber) 375 eczane bulunuyordu. Aynı şekilde Ankara’ya bağlı 120, İzmir’e bağlı 178, Adana’ya bağlı 85, Konya’ya bağlı 48, Samsun’a bağlı 104, Bursa’ya bağlı 96, Gaziantep’e bağlı 64 eczane hizmet vermekteydi.
Daha sonra 1966’da Eskişehir, 1967’de Antalya ve 1970’te Diyarbakır Eczacı Odaları kuruldu. TEB Merkez Heyeti 19.04.1972 tarihli toplantısında merkeze bağlı odaların sayısının 20‘ye çıkarılmasını kararlaştırdı ve ardından Kayseri, Erzurum, Kahramanmaraş, Isparta, Denizli, Zonguldak, Trabzon, Tekirdağ ve Sakarya Eczacı Odaları kuruldu. Bugün 54 tane bölge eczacı odası faaliyet gösteriyor.
1985’te 6643’ün 5. maddesi değiştirilerek yasaya “sınırları içinde kayıtlı en az 150 üye olan her ilde eczacı odası kurulması” hükmü eklenmesinden sonra günümüze kadar 25 yeni eczacı odası daha kuruluyor. Aynı tarihte yapılan değişiklikle yeni oda kurulması Merkez Heyeti’nin takdirindeyken, “Merkez Heyetinin önerisi üzerine Büyük Kongrece karara bağlanacak” şekilde düzenleme yapılıyor.
90’lara gelindiğinde üye sayısı bir hayli artan İstanbul Eczacı Odası iki yüzden fazla üyesi olan odaların delege sayısını 7 ile sınırlayan düzenlemenin demokrasi ilkelerine aykırı olduğunu ileri sürerek önce TEB Merkez Heyeti Başkanlığına başvuruyor. Bu istek, TEB Merkez Merkez Heyeti’nce reddedilince İstanbul Eczacı Odası bu işlemin iptali dileğiyle açtığı idari davada, Ankara 6. İdare Mahkemesi, belirtilen hükmün Anayasa’nın 135. maddesine aykırı olduğu görüşüyle, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyor.
Anayasa Mahkemesi’nin 6643 sayılı TEB yasasındaki delege sayısının hesaplanması yöntemiyle ilgili maddeyi Anayasaya aykırı bularak oyçokluğuyla 1991’de iptal etmesi üzerine 1995’de yasa değiştiriliyor. 6643’ün 51. maddesi “İkiyüze kadar azası olanlar,beş, Beşyüze kadar azası olanlar,beş mümessile ilave olarak ikiyüzden fazla her tam yüzelli aza için birer, beşyüzden fazla azası olanlar, yedi mümessile ilave olarak beşyüzden fazla her tam beşyüz aza için birer delege seçecek” şekilde yeniden düzenleniyor.
Daha sonra bu davayı emsal gösteren İstanbul Diş Hekimleri Odası benzer gerekçelerle Türk Diş Hekimleri Birliği’nin delege sistemine açtığı davada Anayasa Mahkemesi 1995’de itirazı oyçokluğuyla reddediyor. Yine benzer gerekçelerle İstanbul Tabip Odası da Türk Tabipler birliği’nin delege sistemine dava açıyor ve ilgili hüküm oy çokluğuyla Anayasaya aykırılık nedeniyle iptal edilerek yeniden düzenlemeye gidiliyor.
Anlaşılan, İstanbul’daki meslek odalarının birçoğu 1950’li yıllarda kurulan ve o günün koşullarına uygun olarak düzenlenmiş olan birlik delege yapılarına itiraz ediyor.
İstanbul Eczacı Odası’nın açtığı davada Anayasa Mahkemesi’nin verdiği gerekçeli kararda “yönetim ve işleyişinin de demokratik kurallara aykırı olamayacağı” belirtiliyor ve “Demokratik seçimin en önemli niteliği, adil bir katılım ilkesine dayalı serbest, eşit ve genel oy esasını içermesidir. İtiraz konusu kuralın, sayısı kaç olursa olsun iki yüzden fazla üyesi olan eczacı odalarının Büyük Kongre’ ye katılmasını 7 temsilciyle sınırlandırması ve böylece en önemli organın oluşumuna adil katılımı önlemesi, eczacı odalarının iç işleyişinde, demokrasiye aykırı düşen bir düzenlemedir.” ifadelerine yer veriliyor.
Karara muhalif kalan bir grup üye karşı oy yazısında ise “Özellikle çok fazla üyesi bulunan odaların üye sayılarına göre büyük kongrede temsil edilmelerinin büyük yerlerin kongreye hâkim olmaları sonucunu da doğuracağını ve bu durumun demokratik yönetim ilkeleriyle bağdaşmayacağını” savunuyor.
Yine karşı oy kullanan diğer üyelerin görüşü ise “İtiraz konusu kuralın iki yüzden fazla üyesi olan ve tüzelkişiliğe sahip eczacı odalarını Büyük Kongreye yedi temsilci gönderme zorunda bırakmasının, bir ölçü olduğunu, sadece bu belirlemenin seçime adil bir katılımın önlenmesi ve antidemokratik bir karışma olarak nitelendirilemeyeceği ve yasal düzenlemelerin getirdiği kuralların Anayasa’ya aykırı olmadığı sürece sadece en ideali oluşturmamaları nedeniyle iptal edilemeyeceği” şeklinde oluyor.
Bu konu bugünkü haliyle Anayasa Mahkemesinin önüne gelse görüşler ve çıkacak karar elbet değişebilecektir. Ancak 1995’te yapılan iyileştirmeye rağmen bugün TEB Büyük Kongresinde 8284 üyeli bir odanın 376 üyesini 1 delege temsil ederken, yeni kurulan 150 üyeli herhangi bir odanın da 30 üyesini de 1 delege temsil ediyor.
Ayrıca 38. Büyük Kongrede seçimi kaybeden grubun listelerinde yer alan İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Gaziantep, Trabzon, Tekirdağ, Malatya, Mersin, Van, Erzurum, Amasya, Kocaeli Eczacı Odalarının bugünkü toplam eczane sayısı 12.650, toplam üye sayısı da 19.230’dur.
Varın, hangi gerekçenin daha doğru olduğuna, ya da doğrunun ne olduğuna; demokrasinin de çoğunluğun azınlığa iktidarı mı, azınlığın çoğunluğa iktidarı mı, adil katılım ve temsiliyet mi, ya da “istenilen yerde inilen bir tramvay” mı olduğuna siz karar verin.
Şimdi gelelim 1957’de TEB Merkez Heyetinin neden istifa kararı aldığına.
Sebep, ilaç fiyat tarifesinin (majistral tarife) TEB’in dönemin ilgili bakanlığıyla vardığı mutabakattan farklı olarak yayımlanması ve Merkez Heyeti başkanının deyimiyle “kuşa çevrilmesi” üzerine, Merkez Heyeti üyelerinin topluca istifa ederek kamuoyunda bir etki yaratmak istemesidir. Ancak 7 üyeden 4’ü sonradan vazgeçmiş, ancak Büyük Kongre esnasında istifa dilekçelerini Kongre Divan Başkanlığına sunmuştur.
Yani eczacıların gelirlerinin o yıllarda büyük bir bölümünü oluşturan majistral ilaçların fiyat tarifesini hazırlamak ve Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) onayına sunmakla yükümlü olan Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti üyeleri “belki görev başında değil de görevi bırakarak bir katkı veririz” düşüncesiyle istifa etme yolunu seçmiştir.
İstifa dilekçesinin her bir cümlesini çok değerli bulduğumdan dilekçeyi olduğu gibi aktarmayı gerekli görüyorum. Bir benzerlik yakalayabilene ne alâ..
Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti
Umumi Katipliğine
6643 sayılı kanunla kurulan Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları takriben bir senedenberi memleket ve meslek hizmetine girmiş bulunmaktadır. Kanunun tayin ettiği mehiller dahilinde bütün memleket sathında teşkilâtını kurabilmek ve hizmetlerini ifa edebilmek hususunda, vazifeli bütün meslekdaşlarımızın sarfettiği cansiperane ve fedakârane gayretleri numunei imtisal olacak cidden şayani takdir bir mertebedir.
Bu kanun, teşkilâtta hizmet gören meslekdaşlara çok mühim meslekî vazifeler tahmil etmiş bulunmaktadır. Kanunun 4. maddesinde zikredilen vazifeler meyanında bilhassa şu hükümler yer almış bulunmaktadır: (Azasının maddî ve manevî hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve devletin menfaatleriyle en iyi bir şekilde telife çalışmak, hususî ihtisas komisyonlarına hazırlattıracağı ilâç fiat tarifelerini Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletinin tensip ve tasdikine arzetmek, azasını muayyen bir refah seviyyesine ulaştıracak gerekli iş sahaları bulmaya, iş kanunlarile içtimaî kanunların ve bunlara müsteniden çıkarılan nizamname ve talimatname hükümlerinin tatbikatında meslek ve meslekdaşın hak ve menfaatlarını korumaya çalışmak, resmî makamlarla karşılıklı iş birliği yaparak bu makamların yardımını temine çalışmak ve saire …).
Kanunun tahmil ettiği bu vazifelerin ifasında tarafımızdan çok büyük gayret sarfedilmiş olmasına, kanun hükümlerinin icrasına, bilhassa Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletinin memur edilmiş bulunmasına, sayın vekilimizin bütün hüsnü kabulüne rağmen mesleğimize müteallik mevzuat ve hakların anlayışında, kanunu tatbik mevkiinde bulunan ilgili makamlarla aramızda görüş ayrılığı bulunması yüzünden bizim anladığımız manada hizmetlerimizin ifasına imkân hasıl olamamaktadır.
Meslekdaşlarımızın büyük itimat ve teveccühü ile getirilmiş olduğumuz bu meslek hizmetinde fayalı olmak muhal olmuştur.
Aziz mesleğimizin hal ve istikbali endişe verici bir mahiyet arzetmektedir. Alelhusus, mesleğimizde vukua gelecek sarsıntının halk sağlığına intikal edecek akisleri çok elim olacaktır.
Meslekdaşlarımızın itimad ve teveccühlerinin büyük değerini müdrik olmamakla beraber, bizlere ait olmuyan sebeplerden tevellüt edecek akıbetlerin ağır mes’uliyetini takabbûl edemiyeceğimizi bildirir, hizmetlerimizden affımızı saygı ile rica ederiz.
17 Nisan 1957
Merkez Heyeti Veznedarı Merkez Heyeti 2. Reisi Merkez Heyeti Reisi
Rıdvan Özerler Pertev Ertem Salâhattin Tandal
Havanhaber.org sitesinden alıntıdır.