“Tahdit” Tekekkürden İbarettir
Murat Gümüş’ün ‘ “Tahdit” Tekerrürden İbarettir’ başlıklı yazısı aslen İstanbul Eczacı Odasının yayın organı “Havan” Dergisinin Kasım 2012 tarihli 67. sayısında yayımlanmıştır.
https://www.istanbuleczaciodasi.org.tr/upload/pdf/20121126_havan_67_web.pdf#page=29
“TAHDİT” TEKEKKÜRDEN İBARETTİR
“Muhterem arkadaşlarım, eğer antidemokratik kanunları, numara sırasiyle tasnif etmek icabederse baş numarayı alacak olan Eczacılar Kanunudur. Bu kanunun müzakeresine başlamış bulunuyoruz…”
Zonguldak milletvekili Rifat Sivişoğlu “1953 yılındaki 964 sayılı Eczacılar ve Eczahaneler Hakkındaki Kanun”un yerini alacak tasarı üzerideki görüşmelerine bu sözlerle başlarken, çeyrek asırdır yürürlükte olan Kanunun “tahdit”, yani eczanelerin sayıca sınırlandırılmasıyla ilgili hükümlerinden bahsediyordu.
1927-1953 yılları arasında yürürlükte olan 964 sayılı Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kanun ile eczane sayıları 10 bin kişiye bir eczane düşecek şekilde sınırlandırılmıştı. Ancak ülkemiz coğrafyasında uygulanan ilk eczane sınırlaması bundan da önceye dayanıyordu.
İlk “Gedik”ler
“Tekel, imtiyaz” anlamında kullanılan “gedik”, Osmanlı Devleti’nde esnaf sayısının bölgelerin ihtiyaçları doğrultusunda sınırlandırılarak, denetimin kolaylaştırılması, üretilen mallardaki kalitenin arttırılması, rekabetin ve işsizliğin azaltılması amacıyla kullanılan bir yöntemdi. Osmanlı devletinde eczacılık da esnaflık olarak kabul edilmekteydi ve diğer esnaflarla birlikte Evkaf Nezaretine [Vakıflar Bakanlığı] bağlıydı.
İstanbul’da 24 Temmuz 1831 günü çıkan Pera (Beyoğlu) yangınında Beyoğlu’daki eczanelerin de büyük bir kısmının yanmasının ardından Eczacı Calléja Bey’in Hekimbaşı Mustafa Efendi’ye yaptığı başvuru sonunda Beyoğlu’da yeniden faaliyet gösterecek olan eczanelerin sayısı 25 ile sınırlandırıldı. Beyoğlu’da başlatılan eczane gediği uygulaması bir süre sonra tüm İstanbul’a yayıldı (1).
Artık, eczane sayısının sınırlı olduğu bölgede eczane sahibi olabilmek için eczane açma hakkının satın alınması, yani ruhsatın devredilmesi gerekiyordu. Devir için çok yüksek bedeller istenmeye başlanmıştı. Genç eczacılar ise gedik uygulamasından şikayet ediyorlar ve istedikleri yerde eczane açabilmeleri için sınırlamanın kaldırılmasını istiyorlardı (2).
17 Mayıs 1852 tarihinde yürürlüğe giren eczacılıkla ilgili ilk yasal düzenleme niteliğindeki Nizamname-i Eczacıyan-ı der Memalik-i Osmaniye ile eczacılık diğer esnaflardan ayrılarak “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nezareti”ne bağlanmıştı. Eczacılığı bağımsız bir meslek olarak kabul eden ve diplomasız kişilerin eczane açmasını yasaklayan Nizamnamenin 18. maddesi ile eczane sayısının sınırlandırılması (gedik) uygulaması devam etmiş, yeni eczane açılması nüfus artışına bağlanmıştı. Gedik verme yetkisi ise Tıbbiye Nezaretine (Sağlık Bakanlığı) bırakılmıştı (1).
Tanzimat’ın ilanından ve yabancı devletlerle ticaret anlaşmalar yapılmaya başlandıktan sonra, öteden beri sürüp gelen tekelci uygulamaların sanat ve ticaretin gelişmesinde zararlı olduğu düşünülmüş, 1860 yılında esnaflıkta “gedik” uygulaması kaldırılmıştı. Eczacılıktaki gedik uygulaması ise 2 Şubat 1861 tarihinde yürürlüğe giren Beledi İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamname’nin (Réglement sur l’exercice de la pharmacie civile) 4. maddesinde yer alan “Eczacı dükkanlarının adedi mahdut [sınırlı] değildir” ifadesi ile 30 yılın ardından kaldırılmış ve eczane sayılarının sınırlandırılmasına son verilmişti (1). Ancak yine de Nizamnamenin 11. maddesi uyarınca eczaneler arası uzaklığın 1000 arşın (750 metre) olması gerekmekteydi. (3) Nizamname’de ayrıca eczacı dükkanlarının ancak diplomalı eczacılar tarafından açılabileceği (1. madde) ve bir eczacının ancak bir eczacı dükkanı açabileceği belirtilmişti (7. madde) (2).
Bu Nizamname eczacılar arasında çeşitli tartışmalara da neden olmuştu. Bunlar;
- “1. madde tam olarak uygulanacak olsa bütün aktarların kapatılması gerekecektir. Çünkü bunları işletenler eczacı diplomasına sahip bulunmadıkları halde her türlü ilacı satmaktadırlar.
- Eczanelerin serbestçe açılmasına müsaade eden 4. madde memleket şartlarına uygun değildir. Eczane sınırlamasının bulunmaması eczane adedinin çok artmasına, bunun sonucu olarak da haksız rekabete, ilaç kalitesinin düşmesine ve eczanelerin giderek mali yönden güçsüzleşmesine neden olacaktır.
- 6. madde ile belirtilen husus, yani eczane açmak için eczacıdan kendine ait bir sermaye ve kendi malı olan alet ve edevat istenmesi de memleket şartları ile bağdaşmamaktadır. Eczacı başkasının sermayesi ile de eczane açabilmelidir.” (2)
Bu Nizamnameden sonra eczane sahipleri, yeni açılan eczaneler nedeniyle yaşayamaz hale geldiklerini ileri sürerek, eczane sayısını serbest bırakan hükme karşı çıkmış, bu uygulamanın kaldırılması için uzun süre mücadele etmiş, ancak etkili olamamışlardır (2).
1861’den cumhuriyete kadar eczane sınırlaması olmamasına rağmen yine de İstanbul’da İstanbullu olmayanların eczane açmasına izin verilmez. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra yürürlüğe giren Kanun-i Esasi’nin (Anayasa) 2. maddesiyle İstanbul’un imtiyazının ortadan kaldırılmasına ve 17. maddesiyle de eşitlik ilkesinin yer almasına istinaden bazı eczacılar İstanbul’da eczane açmak için başvuru yapmışlardır. Ancak başvurular herhangi bir yasal düzenlemeye dayanmadığı halde şu gerekçeyle reddedilir: “Başvurular yerine getirildiği takdirde, İstanbul’da mevcut eczanelerin sayısı artacak ve eczacılar arasında geçim derdi yüzünden rekabet başlayacaktır. Oysa eczacılık meslek ve sanatı, eczacılık ticareti diğer meslek ve sanatlara, başka ticaretlere asla benzemez. Eczacılıkta rekabet, memleketimizde görüldüğü üzere birbirinden müşteri kapmak ve güya ucuz ilaç yapmak suretiyle gayrı meşru bir tarza yönelirse, halk sağlığının nasıl etkileneceğini söylemeye hacet yoktur.” (1)
Yabancı uyruklu ve azınlığa mensup eczacıların 6 Mayıs 1864 tarihinde İstanbul’da kurduğu, ancak çalışmalarına 1868 yılında ara veren ve İstanbul Eczacı Cemiyeti (Société de Pharmacie de Constantinople, Dersaadet Eczacı Cemiyeti, Cemiyet-i Eczacıyan der Asitane-i Aliyye), 9 Haziran 1879 pazartesi günü üyelerinin katılımıyla bir toplantı yapar (4). Bilinen ilk eczacı meslek örgütü olan cemiyetin toplantısında Avrupa eczacılığından zaten geri olan Osmanlı eczacılığının giderek daha da kötü bir duruma gelmesi ve bu gerilemenin nedenleri üzerinde durularak gerilemenin nedenleri sıralanır. Bunlar:
“1 . Eczane sayısının sınırlandırılmamış bulunması
a. Reçete formüllerinde yer almayan etken ve yardımcı maddelerin ilaçların yapılarına girmesine
b. Fiyat dengesizliklerine neden olmaktadır.
2 . Eczacı olmayan bazı kişilerin de ilaç satımıyla uğraşmaları. Zehirli maddelerin eczacılar tarafından dahi reçetesiz verilmesinin yasaklanmasına karşın Aktarlar ve diğer Mısır Çarşısı satıcılarının bu maddeleri sorumsuzca her isteyene satmaları,
3. Spesialitelerin ortaya çıkmasıyla eczane lâboratuvarlarının eskisi kadar çalışmaması,
4. Araştırmaya yönelinmemesi,
5. Hammaddesi ülkemizde yetişmesine karşın hazır ilaçların Avrupa’dan dışalım yoluyla getirtilmesi.” (3)
1890’lı yıllara gelindiğinde İstanbul’da 260, Anadolu’da ise 100 kadar eczane bulunuyordu (2).
İkinci Meşrutiyetin ilanından hemen sonra İstanbul’da Türk ve azınlıktan 250 kadar eczane sahibi Ecz. Hamdi Bey, Ecz. Ethem Pertev Bey ve Ecz. Beşir Kemal Beyin öncülüğünde 20 Ağustos 1908 tarihinde toplanarak “Osmanlı Eczacı İttihad Cemiyeti (Union Pharmaceutique Ottomane) ismiyle bir cemiyet kurarlar. Cemiyet, 19 Kasım 1909’da Osmanlı Eczacılar Cemiyeti (Société des Pharmaciens de l’Empire Ottoman, Devlet-i Osmaniye Eczacıları Cemiyeti) adını alır ve daha sonraki yıllarda haksız rekabeti önlemek amacıyla eczanelerin sayılarının sınırlandırılması yolunda girişimlerde bulunur (4). Aşağıda Cemiyetin 1914 yılında dönemin Sağlık Bakanlığı’na yazdığı bir yazı aşağıda yer almaktadır.
“Sıhhiye Müdüriyeti Umumiyesi Delegasyon Heyeti Muhteremesine,
Efendim,
Şu günlerde tezayüt etmekte olan [artan] eczanelerin adedi ileride mecburi olarak husulü melhuz rekabeti gayri meşruaya [olası haksız rekabete] meydan verilmemesi için Şûrayı Devletçe derdesti tasdik bulunan Eczacılar Nizamnamesinde musarrah ve tahdide taallûk eden maddelerin muvakkat bir nizamname suretinde tatbikine [geçici bir nizamname ile sınırlamayla ilgili maddelerin eklenmesine] heyeti muhteremenizce Sıhhiye Müdüriyeti Umumiyesinden iltimas olunmasını [destek verilmesini] Cemiyetimizin fi 28 Şubat sene 329 tarihindeki [13 Mart 1914] seksen altıncı içtimai umumiî fevkalâdesinde tahtı karara almıştır [seksen altıncı olağanüstü yönetim kurulu toplantısında kararlaştırmıştır]. Tervici hususuna bezi ve inayet buyurulmasını istirham eyleriz.
Fi 11 Nisan sene 330 [24 Nisan 1914]
Kâtibi Umumî namına Osmanlı Eczacılar Cemiyeti Reisi
Nail Halit Ahmet Vefik” (5)
Ancak, Birinci Dünya savaşı ve onu izleyen Kurtuluş savaşı nedeniyle bu girişimlerden bir sonuç alınamaz.
1861 tarihli Beledi İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamname eczacı cemiyetlerinin değişiklik taleplerine rağmen 66 yıl yürürlükte kalır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da 1927 yılına kadar eczacılık yasası olarak işlev görür.
Cumhuriyet Dönemi ve 964 Sayılı Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kanun
Cumhuriyet döneminde eczacılar ve eczanelerle ilgili kanunların yeniden düzenlenmesi gündeme gelir. Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Refik Bey (Saydam) eczacılığın sorunlarıyla yakından ilgilidir. Dr. Refik Saydam 1924 Eylül ayında sınıf arkadaşı İsmail Hakkı Bey’e (Yeşilyurt) Sağlık sebepleri nedeniyle istifa eden Mehmet Enver Bey’in görevini teklif eder. İsmail Hakkı Bey o sırada Hıfzıssıhha Genel Müdürü Dr. Kemal Muhtar Bey’le sohbet fırsatı bulur ve Kemal Muhtar Bey Dr. Refik Bey’in teklifinin çok yerinde olduğunu söyleyerek İsmail Hakkı Bey’e okuması için yürürlükte bulunan 1861 tarihli Beledi İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamname’yi verir. İsmail Hakkı Bey 6 Kasım 1924’te Sağlık Müfettişi olarak göreve başlar (6).
İsmail Hakkı Yeşilyurt 1924 yılında İstanbul’daki eczanelerin durumunu şöyle anlatır: “O vakit İstanbul’da 318 eczane mevcut olup bunlar bahusus [özellikle] bazı bölgelerde birbirine pek yakın ve sık bulunuyordu. Meselâ: Gedikpaşa ve Kumkapı’da 13 eczane, Samatya ve Yedikule’de 9 eczane, Bakırköy’de 8, Şişhane yokuşunda 7 eczane, Ortaköy’de 7 eczane, Kasımpaşa’da 6, Beşiktaş bölgesinde 14 eczane mevcut idi. İşgal ve mütareke yıllarında şehrin nüfusu milyonu çok geçmişti. Fakat Milli Hükûmetin kurulması ve İstanbul’dan birçok vatandaşların göç etmeleri yüzünden İstanbul’un nüfusu çok azalmıştı. Bir taraftan şehrin boşalması ve diğer taraftan İstanbul’un merkezi hükûmet şeklinden çıkıp bir vilâyete munkalip olması İstanbul’da her sınıfta olduğu gibi eczanelerde de alışverişin yarıdan aşağı inmesine vesile olmuştu. Tarafımdan yapılan ilk teftişlerde birçok eczanelerde serum ve aşılar şöyle dursun, ‘kinin, iyot, alkol, gliserin, hintyağı ve santonin’ gibi kimyevî maddelerin de bulunmadığı ve hele bazılarının da işsizlik yüzünden eczanelerin bir iskeletten ibaret oldukları görülmüş ve usul dairesinde yapılan teftiş raporları birer birer Vekâlete [Bakanlığa] sunulmuştur. 964 numaralı kanunun tanziminde bu gibi raporların birer âmil [etken] olduğunu zannediyorum.” (6)
13 Haziran 1924 tarihli genel kurulda adını Türkiye Eczacıları Cemiyeti de olarak değiştiren Osmanlı Eczacılar Cemiyeti’nin ise talepleri şöyledir:
– Anadolu’nun muhtelif mahallerinde eczane yokken İstanbul’da yeni eczane açılmasına müsaade edilmemeli
– Bütün medeni memleketlerde olduğu gibi sağlam, kuvvetli ve eczacılığı suiistimal edeceklere ağıra mal olacak bir kanun yapılmalı
– On bin nüfusa bir eczane düşecek şekilde eczanelerin sayıları sınırlandırılmalı (7)
Nüfusun kriterinin on bin olarak belirlenmesi ise o yıllarda eczacılığın en ileri seviyede olduğu ülkelerden biri olan Almanya’nın örnek alınmasından kaynaklanır. 1926 tarihinde Türkiye Eczacıları Cemiyeti’nin yayın organı “Eczacı” gazetesinde durum şöyle anlatılır: “Avrupa’ya ve mesela eczacılık mesleğinin pek ilerlemiş olduğu Alman eczacılığına bakalım: En ufak şehrinden en büyük şehrine kadar nereye bakılsa eczanelerin büyük mahaller işgal ettikleri ve büyük müesseseler halinde bulundukları görülür. Büyük eczacılık sanayii teessüs etmiştir. Yüz binlerce kişi bu sayede geçiniyorlar. Fakat son 1925 istatistiklerine göre elyevm [tüm] Almanya’da 6213 eczane mevcuttur. Ve nüfusu umumiye nisbet olunursa on bin nüfusa 0,97 eczane isabet ediyor.” (7)
Türkiye Eczacıları Cemiyeti 1924 yılında Sağlık Bakanı Dr. Refik Bey’e yazdığı açık mektupta da mağduriyetlerini “İstanbul’da bulunan 315 eczaneden dördü veya beşi istisna edildiği takdirde mütebakisi [geriye kalanlar] havayici zaruriyelerini bile temin etmekten âcizdirler [karınlarını doyurmaktan bile acizdirler]” cümlesiyle ifade eder (4, 7).
Sağlık Bakanlığı’nca yürütülen çalışmalar sonucu 66 yıldır yürürlükte olan Nizamnameyi (Beledi İspençiyarlık Sanatının İcrasına Dair Nizamname) yürürlükten kaldıracak yeni bir kanun tasarısı hazırlanır. Tasarıda eczaneler 10 bin kişiye 1 eczane düşecek şekilde sınırlandırılırken, gerekli görülen bölgelerde Sağlık Bakanlığı açılacak eczane sayısını arttırmaya yetkili kılınmıştır.
Meclis’in Sağlık ve Adalet Komisyonlarından geçen tasarı 20 Ocak 1927 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşmeye başlanır. İlk sözü tasarının hazırlanmasında büyük emeği olan Sağlık Bakanı Dr. Refik Bey (Saydam) alır:
“… Bugün müzakeresine başlanılan kanun bundan altmış sekiz, yetmiş sene evvel yapılmış olan bir nizamnamenin yerine kaim olacaktır. Türkiye’de yeni sistemde tababet tahsili başladıktan kırk beş sene sonra yalnız İstanbul, o vaktin tabiriyle, bilâdı selaseye [Suriçi’yle beraber İstanbul’u oluşturan üç belde: Eyüp, Galata ve Üsküdar] ait olmak üzere ispençiyari nizamnamesi yapılmış ve o günden bugüne kadar o nizamnamenin üzerine hiçbir madde ilave edilmemiştir. Yetmiş seneden beri tıp sahasında, eczacılık ve ilim sahasında vücuda gelen terakkiyattan [ilerlemelerden] hiç birisi bunun üzerine konulmamıştır. Dünyada mümasil [benzer] olan milletler arasında, eczacılık hakkındaki kanunları tetkik ederken [incelerken] görüyoruz ki, bundan bir buçuk asır evvelden başlayan ve bugüne kadar ilmin ve fennin terakkisiyle beraber muhtelif vakitlerde ve muhtelif edvarda [devirlerde] muhtelif kanunlar yapılarak eczacılık sanatı mevcut seviyei terakkisine gelmiştir. Halbuki bu, bizde yapılmamıştır. Bununla beraber eczahanelerimizin ilmen ve fennen tarakki ettiği de gözümüzün önündedir. Buna sebep derecei tahsil meselesidir. Tahsile tabi olan sistem meselesidir.
Eczaneler iyileşmiş, fakat devlet noktai nazarından [bakış açısından], ilim noktai nazarından bunları lazım gelen kanun ve kaidelere tetabuk ettirmek için hiçbir maddei kanuniye [kanun maddesi] ve nizamiye tedvin edilmemiştir [derlenmemiştir]. Bugün Heyeti Celilenize [Yüce Heyetinize] bütün dünyanın kabul etmiş olduğu esasatı [esasları] fenniye ve ilmiye dairesinde ve memleketimizin ihtiyacına mutabık olacak ve Heyeti Celilenize bugün takdim ettiğim haritada gördüğünüz veçhile [nedenle], onu memleketin nefine muvafık [menfaatine uygun] olarak tadil ve tedarik edecek [değiştirecek] şekilde bir kanun takdim ediyoruz. Kanundan istihdaf ettiğimiz gaye [kanunla amaçladığımız] bir ticaret olmakla beraber sanatı tıbbın dakik [aksamayan] bir şubesi olan eczacılığı behemahal [mutlaka] bir çerçeve dahilinde ve elyevm [bugün] gayri mektup [yazılı olmayan] surette yapılmakta olan esasları da muhtevi olacak [içerecek] surette devlet kontrolü altında vücuda getirmektir. Esas, tahdit esası üzerinedir. Bittabi [elbette] maddelerde müzakeresi olduğu zaman Heyeti Celilenize maruzatta bulunurum. En mühim mesele, yetmiş seneden beri yapılmamış olan işleri bir kanunun çerçevesi dahilinde çıkarmak ve eczacılığı memlekette tam ve kâmil bir şekilde yaşatmaktır. Maruzatım bundan ibarettir.” (19)
Dr. Refik Bey’in açılış konuşmasının ardından maddelerin görüşülmesine geçilir. Henüz tahditle ilgili 18., 19., 20, 21., 22., 23. ve 24. maddelere gelemeden tartışmalar başlar. Konya milletvekili Mustafa Fevzi Bey Sağlık Bakanı Refik Saydam’a şu soruyu yöneltir:
“MUSTAFA FEVZİ BEY (KONYA): Bendeniz vekil beyden şu cihetin [noktanın] izahını arz ediyorum: Bir mahal için mürettep olan [düzenlenen] adetten fazla olarak açılması istida olunan [istenilen] eczahaneler hakkında talep kabul edilemez deniyor. Şu fıkrayı lütfen izah etsinler. Ticaret serbest değil mi?” (19)
Dr. Refik Bey (Saydam) memleketteki eczanelerin dağılımını gösteren bir harita açar. Buna göre, memlekette 21-22 bin kişiye 1 eczane düşmekte ve yaklaşık olarak toplam 600 eczanenin 300’ü İstanbul’da bulunmaktadır.
“SIHHIYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (Devamla): … Tahdit esası bu kanunun en büyük prensibi olarak görülmüştür. Ticaret serbesttir. Fakat efendiler, bu ne un ticaretidir, ne üzüm ticaretidir, ne de sirke ticaretidir. Bir sanattır, bir ilimdir. Hastaya bakmak ilminin bir şubesidir. Bundan dolayı hiçbir memlekette eczahaneler doğrudan doğruya bir ticaret müessesesi telakki etmemiştir [sayılmamıştır] …
İSMAİL KEMAL BEY (Çorum): İhtikârın [vurgunculuk] önünü almak mümkün olacak mı?
SIHHIYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): İhtikâr meselesi ayrı bir meseledir… Tarife için bir had [sınır] talep ediyoruz. Sonra ayrıca bir madde vardır. Eczacı eczayı fazla fiyatla satarsa ve şikâyet vaki olursa tecziyeye [cezalandırmaya] hakkımız vardır… Evvelemirde [her şeyden önce] ecza fabrikaları yapılacak, eczanız dahilen istihsaledilecek [üretilecek], bugünkü rayiciniz üzerine fiyatlar tespit olunacak, verdiğimiz had üzerine cetveller tanzim olacak ve eczahanelere tebliğ olunacaktır.” (19)
Tahditin niceliğini belirleyen 19. maddeye gelindiğinde önemli tartışmalar yaşanmıştır:
“MEHMET VASFİ BEY (Bolu): Efendim, burada bir tahdit vardır. Nüfusu on binden aşağı, meselâ dokuz bin beş yüz nüfusu olan bir yerde iki eczahane açılmaz mı?
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Efendim, tabii tahditten maksat odur. İki tane olamaz, bir tane olur.
MEHMET VASFİ BEY (Bolu): “Bir eczahaneyi On bin nüfusa tahsis etmek doğru olur mu?
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): On bin nüfuslu bir mahalde bir eczahane vardır, ikincisinin açılmasına müsaade etmiyoruz.
MEHMET VASFİ BEY (Bolu): Bir eczahane maksadı temin ve tatmin etmiyorsa ne yapacağız?
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Efendim, bir kasaba vardır ki, sekiz bin beş yüz nüfusa maliktir [sahiptir] ve bir eczahanesi vardır.
MEHMET VASFİ BEY (Bolu): Fakat bir kasaba vardır ki müctemidir [bir aradadır] ve nüfusu dokuz bin beş yüzdür. Orada ikinci bir eczahane niçin açılamıyor?
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Efendim, o bir prensip meselesidir. Bunda fayda vardır. Eczahanelerin nüfus üzerine tahdidi prensibi ile açılmasına müsaade ediyoruz. Heyeti Celilenize o yolda arz ediyorum. İsterseniz bu takyidat [kısıtlama] hakkında arzı malumat edeyim.
HAKKI TARİK BEY (Giresun): Efendim, daha on sekizinci maddenin müzakeresi icra edildi. Fakat müteakip maddelerde belki tashihi [düzeltilmesi]imkânı bulunabilir. Yalnız nüfus üzerine istinat etmek [dayandırmak] pek doğru olmayacaktır zannediyorum. Acaba bazı yerde birden fazla eczahane açmak lâzım gelmez mi? Bunu zannederim madde tayin ediyor. Vekâlet bu hususta salâhiyattar [yetkili]olmalıdır.
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Efendim, tahdit esasını niçin kabul ettik ve bütün dünya niçin kabul etmişler? Bu hususta biraz maruzatta bulunayım. (Muvafık sesleri)
HAKKI TARIK BEY (Giresun): Efendim, tahdit etmemelidir. Hıfzıssıhhaya [sağlığın korunmasına] ihtiyaç görülen yerlerde açmak lâzımdır.
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Bir mahalde marazı sarî zuhur edecek olursa [bulaşıcı hastalık baş gösterecek olursa] bütün hastahaneler ve eczahaneler vasıtasiyle lâzım gelen tedâbiri ittihaz etmek [tedbirleri almak] uhdelere [sorumlulara] düşen bir vazifedir.
HAKKI TARIK BEY (Giresun): Efendim! Sıtmalı yerler vardır.
SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Efendim! Demin Heyeti Celilenize arz ettim. Bu bir Ticaret meselesinden ziyade fen ve sanat meselesidir.
ALİ ŞUURİ BEY (Karasi): İnhisar [tekel] gibi.” (19)
Tahdit karşıtı görüşler üzerine Sağlık Bakanı Dr. Refik (Saydam) tahdit konusunu biraz daha iyi açıklamaya ihtiyaç duyar ve Avrupa’yı örnek gösterir:
“SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Memleketin bir tarafına toplanan eczahaneleri memleketin her tarafına tevzi [dağıtmak] için koyduğumuz bu esas bütün dünyaca kabul edilmiş bir esastır. Bugün Avrupa’nın on bir memleketinde tahdit esası kabul edilmiş ve bu tahdit esası üzerine eczahaneler icrayı faaliyet etmektedir. Her tarafta nef’i [yararlı] görülmüş bir esas kabul etmekte hiçbir mahzur yoktur.” (19)
Ancak Sağlık Bakanının açıklamaları tartışmayı azaltmaya yetmez. Farklı teklifler gelir:
“ABDULLAH AZMİ BEY (Eskişehir): Tahdit esasının eczahaneleri yaşatmak maksadına mübteni olduğunu [dayandığını] bendeniz Vekil Beyin sözlerinden anlıyorum. Bunu bir kanunla tahdit etmektense bekayı elyak Kanununa [layık olanın kalması: güçlü olanın hayatına devam etmesi anlamındaki doğa kanunu] terk etmek daha doğrudur.
MUHTAR BEY (Trabzon): …Vesait olan yerlerde, eczahane açılması kolay olan yerlerde eczahanelerin adedini on bin nüfusa değil, beş bin nüfusa müsavi tutuluyor [denk geliyor] . Onun için on bin nüfusa göre tahdit etmek rüfekanın da arz ettikleri veçhile [arkadaşların da belirttikleri nedenle] çok miktarda tahdidattır. Onun için ya başka türlü tahdit edilmeli veyahut bu miktarı hiç olmazsa yedi bin beş yüze indirmeli.” (19)
Dr. Refik Bey tartışmaların devam etmesi üzerine yerin coğrafi durumunun ve nüfus yoğunluğunun göz önünde bulundurulmasıyla sınırlamanın da üzerinde eczane açılmasına olanak sağlanmasına dair taslaktaki 20. maddeyi hatırlatır ve devam eder:
“SIHHİYE VEKİLİ DOKTOR REFİK BEY (İstanbul): Efendiler, bugün dünyada beş bin nüfusu üzerine eczahanesi bulunan bir memleket vardır, İtalya’dır. Nüfus itibariyledir. Diğer memleketlerin kâffesi [tümü] on bin üzerine kabul etmiştir. Beş bin nüfusa indiğimiz anıdan itibaren – demin de bir arkadaşın dediği gibi – o bekayı elyak meselesini ben kabul etmiyorum. Çünkü eczacılıkta bekayı elyak kanunu mevzuubahis olamaz. Çünkü aynı eczacı aynı safiyetle aynı eczayı vermek mecburiyetindedir. Bazı eczahanenin tozlu topraklı köşe başında oturması ve bilmediğimiz hangi karanlık işlerle işlemesiyle, öbür tarafta güzel ve iyi çalışan bir eczahane – ama öteki kapanmaz, ne yapar Allah bilir – beyefendi, ayda İstanbul’da beş yüz reçete yapan eczahane hiçbir zaman kasasını ay nihayetimde zararsız kapayamaz. Bunu tecrübe ve tetkik neticesinde Heyeti Celilenize arz ediyorum… Bugün en ufak bir kasabada beş eczahane, herhangi bir hudut yanında dokuz tane eczahane vardır. Nedir bunlar efendiler? Kaçakçılığın merkezidir, kokainin merkezidir. Maksadımız bunlardır efendim.
MEHMET VASFİ BEY (Bolu): … Avrupa’yı misal gösteriyorlar. Evet her hangi bir Avrupa şehrinde, vesaiti münakalesi [ulaşım araçları] mükemmel olan bir yerde bu kanun harfiyen kabil tatbiktir [uygulanabilir]. Fakat henüz merkezi hükümetimiz olan Ankara şehrinde bile vesait mükemmel değil iken, Avrupa’yı misal göstermek bendenizce muvafık olmaz. İşi memleketin ihtiyacı nisbetinde düşünmeliyiz… İhtiyaç hissedilirse ikincisi de açılabilsin… Veya olmazsa nüfusun yedi bin beş yüz olarak kabul edilmesini arz ediyorum.” (19)
24 Ocak 1927 günü tüm maddelerin görüşmeleri tamamlanır ve tasarı kanunlaşır. 6 Şubat 1927 tarih 558 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 964 sayılı Eczacılar ve Eczahaneler Hakkında Kanun’un tahditle ilgili bazı maddeleri aşağıdaki gibidir:
“Madde 18 – Bir mahalde bulunan eczanelerin adedi o mahallin nüfusuna göre tesbit olunur.
Madde 19 – Nüfusu on binden aşağı olan kasabalar ve karyelerde veya şehir ve kasabalar hududu içinde bulunmakla beraber şehir ve kasabalardan müstakil veya müfrez [ayrı] olarak bulunan mahallerde bir eczane açmaya müsaade olunub nüfusu on binden yukarı olan mahallerde beher [her bir] on bin nüfusa kadar bir eczane açılabilir. Bir mahallin sıhhî vaziyeti ve halkın hıfzıssıhhat ve tedavi ihtiyacı, nüfusu on binden aşağı mahalde bir ikinci eczane küşadına [açılmasına] lüzum gösterir mahallinin teklifi üzerine Sıhhiye vekâleti [Sağlık Bakanlığı] müsaade edebilir. Nüfus mikdarı, mahallî nüfus idarelerinden alınacak malûmata nazaran tayin olunur.
Madde 20 – Bu kanunun neşri akabinde [yayımından sonra]her şehir ve kasabada açılacak eczane adedinin ve açılması icab eden mıntakaların tayini, o şehir ve kasabanın coğrafî vaziyetine ve nüfusunun tarzı taksimine göre, vilâyet sıhhiye ve muaveneti içtimaiye müdürlüğü [il sağlık müdürlüğü] tarafından yapılacak proje üzerine, vilâyat idare heyetine aid olub tasdik için Sıhhiye ve muaveneti içtimaiye vekâletine gönderilir. Sonradan görülecek lüzum üzerine işbu krokilerin tadil ve tebdili [değişiklik yapılması] ayni usule tâbidir. Bu tevziat esnasında beher eczane arasında asgarî münasib bir mesafe bulundurulmaya itina olunur.
Madde 21 – Nüfusu kesirli olan yerlerde ihtiyaç bulunduğu takdirde bir eczanenin daha açılmasına müsaade olunabilir.
Madde 22- Yirminci madde mucibince her mahalde yapılacak taksimata nazaran nüfus adedine göre fazla mikdarda eczaneyi havi olduğu [bulundurduğu] anlaşılan şehir ve kasabalarda, eczane adedi müretteb olan [düzenlenmiş]miktara ininceye kadar, yeniden eczane açılmasına ruhsat verilmeyeceği gibi mevcudlarının yine ayni şehir veya kasaba dahilinde işlemek üzere devrine ve satılmasına ya vefat veyahud sair suretlerle kapatılmış olanların tekrar açılmasına da müsaade edilmez.
Madde 23 – İşbu kanunun neşri tarihinden itibaren bir sene müddet geçtiği halde bir şehir veya kasaba dahilinde mevcud eczaneler müretteb olan adede inmezse, bunlar o mahallin tevziat krokisine göre tefrik olunarak, fazla kalanların işlemesine ve açılmasına müsaade edilmez.
Madde 24 – Bir şehir veya kasabanın yalnız bir mıntakasında yirminci maddede tarif olunan kroki ve tevziata nazaran fazla görülen eczanelerden açılma tarihi itibarile en eskisi bırakılıb başkaları tevziat cedveline göre ayni bir ve kasaba dahilinde icab eden diğer mahallere nakledilir.”
Ancak 964 sayılı kanun, eczane sayılarını sınırlayıp eczacılara ayrıcalık sağlarken eczanelere gece nöbeti (50. madde), belirli bir kâr oranı ile çalışma (55. madde), yokluğunda yerine eczacı mesul müdür atama (49. madde) ve eczanesinin yakınında ikamet etme (53. madde) gibi zorunlulukları da getirmiştir.
Bu kanunla aynı zamanda eczane açmak isteyen bir eczacının Türk Vatandaşı olması ve 2 sene staj yapmış olması (1. madde) ve belirli bir maddi güce sahip olduğunu belgelemesi gerektiği (5. madde) hükümlerine de yer verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Eczane Sınırlamasının Uygulanması
964 sayılı Kanun’un tahdit ile ilgili hükümleri, 1928 yılında uygulanmaya başlanır. Sağlık müfettişi İsmail Hakkı Yeşilyurt ise 964 sayılı kanunun İstanbul’da uygulanmasını şöyle anlatmaktadır: “1928 senesi nisan ayında kanun tatbik edilmiştir. Bu tarihten evvel İstanbul’da yapılan nüfus sayımında şehrin nüfusunun 750 bin olduğu anlaşılmıştı. Bu hale göre İstanbul’da 75 eczane bırakılması lâzım gelirken şehrin dağınık ve geniş olması, halkın külfetten kurtulması ve meslekdaşların kısmen olsun himaye edilmesi düşünülerek 60 eczane ilâvesiyle şehirde 135 eczane bırakılmıştı. Esasen bu kanunun 19-20-21 numaralı maddeleri pek geniş şümullü [kapsamlı] olduğundan yine bu kanuna dayanılarak bilâhare açılan eczanelerle şehrin eczanesi 160’a çıkarılmıştır ki beş bin nüfusa bir eczane açılmış demektir.” (6)
Dönemin İstanbul Sağlık Müdürü Ali Rıza Bey’in de eczanelerin tahdidi ile ilgili bir röportajı şöyledir: “Eczanelerin tahdidi kanunu bundan hemen iki sene kadar evvel tatbik edilmiş ve o zaman ihtiyaçtan fazla olan eczaneler kapatılmıştı. Bu yalnız bizde tatbik edilmiş bir karar değildir. Her memlekette de eczaneler böyle tahdide tabidir. Tahdit kanunen yapıldığı cihetle [sebeple] kapanan eczanelerin tekrar açılması da mevzu bahis değildir. Şehirde mevcut eczaneler şehrin ihtiyacına kafidir. Binaenaleyh yeniden eczane açılmasına lüzum yoktur. İhtiyaç olduğu zaman bu mesele vekaletçe [Bakanlıkça] düşünülebilir.” (8)
Tahdidin uygulanmaya başlanmasıyla İstanbul’daki 300’e yakın eczaneden 90’ı kapatılmış, 18 eczanenin de yeri değiştirilmiştir. İzmir merkezde faaliyet gösteren 26 eczaneden de 8’i kapatılmış ve 1’inin yerinin değiştirilmiştir. 1928 yılında kapanan 224 eczaneden 223’ü, 1930 yılında 14 eczaneden 4’ü, 1931 yılında 8 eczaneden 2’si, 1932 yılında 7 eczaneden 2’si, 1933 yılında 9 eczaneden 1’i yasal zorunluluk nedeniyle kapanmıştır. Kapatılan eczanelerin çoğu eczacılık diploması olmayan, eczacılık müsaadesiyle çalışan veya gayrimüslim azınlığın işlettiği eczaneler olmuştur (1).
Sağlık müfettişi İsmail Hakkı Yeşilyurt 964 sayılı Kanun’un yararlarından da şu şekilde bahseder:
“964 Numaralı Kanunun Memlekete Yaptığı Hizmetlerin Kısmen Tadadı [sayılması]
A- Her meslek erbabı her şeyden önce geçinmek ister. Bu kanun ile buna ek olan talimatnamemiz hem mesleği anarşiden kurtararak kanuni bir çerçeve içerisine almış, hem de meslektaşlara bir çok ağır vazifeler yüklemekle beraber meslekdaşın geçinmesine sebep olmuştur.
B- Yine bu kanun sayesinde meslek inkişaf ederek [gelişerek] medarı iftiharımız olan Türk müstahzarcılığı meydana gelmiştir. Bu himaye olmasa idi eczacılarımız yaptığı mühtahzarların mukavva kutularını da yapamazlardı.
Bununla beraber daha meslek görüşünün köprünün ortalarında olduğunu unutmayalım.
C- Yine Türkiye Eczacılar Laboratuvarının tesisi bu sayede olmuştur. Bugün Türk eczacısı kullandığı müstahzardan vicdanen emin bulunmaktadır.
D- Bazı meslekdaşlarımızın dükkan sahibi olduklarını şükranla görüyoruz. Hiç olmazsa bir kısım arkadaşlar mal sahiplerinin tahakkümünden kurtulmuşlardır.
E- Bununla beraber son zamanlarda birçok mesleklerde ve hatta takacılık, dokumacılık, terlikçilik ve emsali şubelerde görülen milyonerler henüz mesleğimizde yoktur. Gönül arzu eder ki çok insani olan mesleğimiz erbabı da daha iyi refaha kavuşsun.
F- Meslekdaşların vefatile ailelerine yapılan yardımlar da yine bu sayededir. Doktor arkadaşlara nazaran bu yardımlar az olmakla beraber en dar bir zamanda yapıldığından şayanı şükrandır.” (6)
Tahdit Tartışmaları
Tahdit meselesi uzun yıllar basının gündeminde de yer alır. Eczacıların ilaçları yüksek fiyattan sattığı yönünde söylentiler başlar. Doktorlar tahdidin leh ve aleyhinde görüşler bildirmektedirler. Türkiye Eczacıları Cemiyeti genel sekreteri Nizamettin Bey (Diler) konu ile ilgili iddialara şöyle cevap vermiştir: “… Eczanelerin tahdidini bir gazete hiç yoktan kendisine me’sele yaptı. Kanun işi halletmiş, eczaneleri kapanan arkadaşlar, yeni işlere girişmiş iken, bu işi kurcalamaktaki hususi sebepleri anlayamadığımızı itiraf ederiz. Diyebilirim ki, yok yere açılan bu mes’ele doktorlarla eczacıların arasında sui tefehhümler tevlit edebilir mahiyettedir [yanlış anlaşılmalara yol açabilir] … Deniliyor ki ilâç üç eczanede ayrı fiatlarla satılıyor. Bu doğrudur. Ancak bu ilaçların terkibatı Fransız veya Alman kodeksine göre değişiyor. Mesela, ‘Aspirin’, bu maddeye Bayer fabrikasının verdiği bir isimdir. Hakikatte aspirin diye bir ilâç yoktur. Bayer, fazla reklâm sayesinde bunu tutturmuştur. Diğer fabrikalar, ayni maddeyi, evsafı kimyeviyesi [kimyasal niteliği] ayni derecede olmak üzere beşte bir nisbetinde ucuz satıyorlar…” (9)
Tartışmalar devam ederken tahdit nedeniyle dükkanları kapanan bazı eczacılar ıtriyat veya ecza depoları açmış, toptancı oldukları halde mevzuata aykırı şekilde perakende ilaç satışı yapmaya başlamışlardır. Bir kısım halk ise depolardaki ilaçların “daha taze ve ucuz” olması nedeniyle eczanelerden ziyade ecza depolarını tercih ettiklerini söylemişlerdir. Türkiye Eczacıları Cemiyeti ise konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklara başvurmuş, Sağlık Bakanlığı konu ile yakından ilgilenmeleri için müfettişlerine emir vermiştir (10). Sağlık Bakanlığı ecza depolarını da beş eczaneye bir ecza deposu düşecek şekilde tahdit ederek ve 5 eczanenin asgari sermayesi olan 25 bin liralık mal bulundurmayan depolar kapatılır.
Sağlık Müfettişi İsmail Hakkı Yeşilyurt bu uygulamayı şöyle ifade eder: “Ecza ticarethaneleri kanunu neticesinde ecza depolarının sayısı dörtte bire inmiş ve muhteviyatı ise birkaç misline çıkarak, her ecza deposunun en az 5 eczane ihtiyacını karşılaması esas tutulmuştur.” (11)
Tahdit tartışmaları yıllarca sürmüş, eczanelerin tahdidinin inhisar [tekel] şeklini aldığı iddia edilmiş, ilaçların çok pahalı olduğu ve bazı eczacıların haksız kazançlar elde ettiği yönündeki haberler basında geniş yer bulmaya devam etmiştir.
Tahdit meselesi artık Türkiye Eczacıları Cemiyeti’nin kongrelerinde de fikir ayrılıklarına neden olmaya başlamıştır. Yönetim kurulunun istifa etmesinin ardından Türkiye Eczacıları Cemiyeti’nin 570 üyesinin 170’inin katılımıyla 5 Ekim 1945 tarihinde İstanbul Etıbba Odasında (İstanbul Tabip Odası) gerçekleştirilen kongrede eski başkan Hüseyin Hüsnü Arsan eczanelerin tahdidine rağmen savaşın (2. Dünya savaşı / 1939-1945) başlangıcına kadar “eczacıların bir şey kazanmadıklarını, savaştan sonra da ancak birkaç eczanenin memleketin her tarafına yağan bereket yağmurundan istifade edebildiğini, eczanelerin tahdidi hakkındaki kanunun kaldırılmasına imkan olmadığını, Sağlık Bakanın da nüfus kriterine göre eczanelerin sayısını arttırmayı düşündüğünü, ancak tahdidin kaldırılmayacağını” söyler (12)
Kongrede söz alan Haydarpaşa Numune Hastanesi eczacısı İhsan Akif Oral tahdidin kaldırılmasını isteyerek şunları dile getirir: “Heyet niçin durup dururken istifa ediyor? Sorulduğu halde sebebini söylemediler. Bu heyet ne için Sağlık Bakanlığına kendini sevdiremedi? Hata bizim İdare Heyetimizdedir. Bizim zorla yapılacak işlerimiz yoktur. Tahdit kanunu kaldırılacaktır. Duramaz! Meselâ ben gelecek sene emekliye ayrılacağım. Eczane açamazsam ne yaparım, dileneyim mi? Gazetelerin neşriyatını niçin kabul etmiyoruz? Hükûmet yanlış bir iş yapmaz.” (12)
Diğer taraftan Anadolu’yu eczanesizlikten kurtarmak için getirilen tahdit istenilen sonucu vermemiştir. Eczaneler tahditle kapatıldıktan sonra 1929 yılında ülke genelinde 449’a düşen eczane sayısı 1949 yılına gelindiğinde 567’dir. İstanbul’daki eczane sayısı da 132’den 156’ye, Anadolu’daki eczane sayısı ise 317’den 411’ e yükselse de tahditle istenilen başarı yeterince elde edilememiş, 3 il ve 256 ilçe eczaneden yoksundur (1, 13).
Türk Eczacıları Cemiyeti ise eczane sayısının yeterince artmamasının nedeninin Kanunda aranmaması gerektiğini belirterek sorunu 2. Dünya Savaşı nedeniyle yaşanan ekonomik buhranın yaşanmasına, bazı bölgelerde halkın doktora ve tedaviye alışamamış olmasına ve en önemlisi Eczacılık Okulundan çıkan öğrenci sayısının yetersizliğine bağlamaktadır: “Daha fazla eczane açılmamış olmasının başlıca âmilleri arasında, mektebin bugün dahi kadro, bina ve levazım darlığı yüzünden ancak 80 öğrenci kabul edildiği ve 40-50’den fazla mezun verememesi sabit bulunduğu ve eczacı bulunmadıkça eczane açılamamasının tabiî olduğu…” (25, 26)
Bkz. Tablo-3: 1927-1949 yılları arasında Eczacılık Okulundan mezun olan öğrencilerin sayısı
1945-1946 yıllarında Sağlık Bakanlığı yapan Dr. Sadi Konuk 13 Mart 1946 yılında Etıbba Odasında (İstanbul Tabip Odası) eczacılarla bir toplantı yaparak eczanelerin tahdidi hakkındaki kanunda yapılacak değişikliklere ait memleketin ihtiyaçlarına uygun bir tasarının bir komisyon tarafından hazırlanacağını ifade eder (14).
964 sayılı Kanuna Eklenen 5320 sayılı Kanun
Sağlık Bakanlığı bu amaçla 964 sayılı Kanuna eklenecek bir madde ile eczacılara, eczanesi bulunmayan yerlerde eczane açarak 5 yıl süre kesintisiz hizmet verdikleri takdirde sınırlamaya takılmadan istedikleri yerde eczane açabilme hakkını verecek bir tasarı hazırlar. Tasarının T.B.M.M.’ye sunulması 16 Aralık 1948 tarihinde Bakanlar Kurulunca kararlaştırılır. Tasarı, Meclis Sağlık Komisyonunda dönemin Sağlık Bakanı Dr. Kemali Bayazıt’ın ve bakanlık temsilcilerinin katılımıyla incelenir. 964 sayılı Kanuna bir madde ekleyecek olan tasarıya son şekli verilerek tasarı T.B.M.M. Genel Kuruluna gönderilir.
T.B.M.M.’nin 31 Ocak 1949 tarihli Genel Kurulunda gündeme alınan tasarı hakkında iki milletvekili söz alır. Bunlardan ilki Sağlık Komisyonunda yer alan ancak komisyon raporuna ‘muhalefet’ şerhi düşen tek üye olan Muğla milletvekili Dr. Mithat Sakaroğlu’dur.
“Dr. MİTHAT SAKAROĞLU (Muğla): … Bugün; aradan 21 sene gibi uzun bir devre geçmiş olmasına rağmen Türkiye’de mevcut eczanelerin yekûnunda bâriz bir değişme olmadığı gibi, İstanbul’daki, mevzuubahis, eczane kesafeti [yoğunluğu] de ancak Ankara ve İzmir gibi iki şehrimizin nam ve hesabına seyrelmiş, diğer vilâyet ve kaza merkezlerimiz bundan hissement olamamışlardır. Hakikaten bugün İzmir’de 45 ve İstanbul’da da 150 eczane olmasına rağmen beş vilâyetimizde 270 küsur kazamız henüz eczaneye kavuşamamış bulunmaktadır. Diğer taraftan kanunun âmir olduğu ’10 bin nüfusa bir eczane’ hükmiyle; İstanbul, İzmir şehirlerimizin durumunu kıyaslarsak bugün bile bu şehirlerdeki eczane adedinin kanunun tâyin ettiği haddin iki misli raddesindeki bir seviyeyi muhafaza etmekte olduğu görülmektedir…” (20)
Dr. Mithat Sakaroğlu, zaten kazanacağını gözüne kestiren bir eczacının eczanesiz, verimli bir kazaya gidip çalışmak istemesine engel olan hiçbir kanuni hüküm olmadığını, istediği yerde eczane açma vaadiyle eczanesi olmayan yerde 5 yıl süreyle hizmet verecek eczacının bunu bir basamak olarak kullanacağını, gittikten sonra o yerin yeniden eczanesiz kalacağını, komisyonda dile getirilen ‘taşraya çıkan eczacının tekrar şehre dönmeyip çalıştığı yere yerleşme kararı alacağı’ görüşünün doğru olmadığını, bu kanunun ‘palyatif’ bir kanun olduğunu dile getirmiştir ve avukatlıktan bir örnek vermiştir:
“Dr. MİTHAT SAKAROĞLU (Muğla): … Geçirdiğimiz ve geçirmekte olduğumuz seneler bize şunu göstermiştir:
Bilhassa ticari sahada, bugün, köyden kasabaya ve kasabadan şehre kuvvetli bir akın vardır… Görülüyor ki, bugünkü mevcut kanunlara rağmen hükümran olunan sosyal şartlar eczaneyi ve eczacıyı Anadolu’ya çekemiyor. Nitekim bu, başka sahalarda da müşahede edilmiştir. Yakın bir zamana kadar hukuk tahsili yapmış birçok genç tanırım ki İstanbul’dan ayrılmamak için şirketlerde, Maliye tahsil şubelerinde ufak maaşlar mukabili kifafi nefs edip [karın doyuracak kadarına razı olup] durmaktaydılar. Fakat vaktaki [ne zaman ki] bunların adedi arttı ve büyük şehirlerde iş bulamaz oldular, o zaman Devlet kapısına memleketin neresinde olursa olsun kaydı ile müracaatlara başlıyarak tâyinlerinde sıra beklemeye koyuldular.” (20)
Dr. Mithat Sakaroğlu çözüm olarak ise 2 öneride bulunur:
1. Eczacı adedini ihtiyaç seviyesine çıkarmak ve eczacı mektebini zavallı halinden kurtarmak için tıp fakültesinden ayırarak buraya müstakil bir fakülte hüviyeti vermek
2. Eczacıları da hekimler gibi belediyelerin kuracağı eczanelerde zorunlu hizmete tabi tutmak
Ardından Balıkesir milletvekili Muzaffer Akpınar söz alır. Akpınar, tahdidin olumlu sonuçları olduğunu, İstanbul’daki eczane sayısının azalarak Anadolu’dakilerin arttığını, 5 il ve 272 ilçede eczane yoksa bunu eczacıların Anadolu’ya rağbet etmemesinden ziyade eczacılıkta iyi ve esaslı bir tedbir alınamamasına bağlamak gerektiğini, özel idarelerin ve belediyelerin eczane açılması için eczacıları teşvik etmesi gerektiğini, hayatı boyunca 20-30 bin lira sermaye toplayarak eczane açacak bir kimsenin memleketin en ücra köşelerine gidebilmesi için orada geçim korkusu olmaması gerektiğini ifade eder. Eczacının eczane olmayan yerde 5 sene çalıştıktan sonra istediği yerde eczane açabilecek olmasının cazip bir teklif olduğunu ancak yeterli olmadığını söyleyerek eczacı okulunun kadrosunun genişletilmesi gerektiğini belirtir (20).
Başka söz alan olmadığı için yapılan oylamanın ardından kanun tasarısının 1. müzakeresi tamamlanır, 7 Şubat 1949 tarihli ikinci müzakerede kanunlaşır ve 11 Şubat 1949 tarih ve 7129 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. Eczanesi bulunmayan yerlerde eczane açarak 5 yıl süre ile hizmet veren eczacıların sınırlamaya takılmadan istedikleri yerde eczane açabileceklerine dair 964 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkındaki 5320 sayılı Kanun maddesi aşağıdaki gibidir:
“EK MADDE — Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra eczanesi bulunmıyan il ve ilçelerle Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca kabul edilecek bucaklar da eczane açarak beş̧ yıl müddetle müstemirren [ara vermeden] çalışıp yapılacak teftişlerde iyi sicil almış̧ olan eczane sahiplerinin mevcut tahdide, bakılmaksızın arzu ettikleri il ve ilçelerde eczane açmalarına Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından müsaade verilir.
Kabul edilecek bucakların, bu kanunda görülen amaca uygun bir şekilde ve büyük şehirlerin belediye sınırları dışındaki ve bu şehirlerle kolayca münasebet temin edilemeyecek yerlerden olması şarttır.”
Ancak kanuna eklene bu madde de eczacıları Anadolu’ya çekmede yeterli olmaz. 5 yıllık maddi sıkıntılara katlanmanın zorluğu, eczane sayısında istenen artışın gerçekleşmemesine neden olmuştur. 5320 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan 26 eczaneden 2’si kapanmış, 2’si mali sıkıntılar nedeniyle el değiştirmiş, birçoğu da yerlerinin değiştirilmesi için Sağlık Bakanlığı’na başvurmuştur (1).
“Demokrasi” Hareketi
Eczacılık alanında bunlar yaşanırken 14 Mayıs 1950 günü yapılan genel seçimlerde Demokrat Parti %53 oyla tek başına iktidar olur.
Böylece 964 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun, Demokrat Parti’nin antidemokratik kanunları gözden geçirmek için oluşturduğu İlim Heyeti’ne takılır. Hükümetin estirdiği bu “demokrasi” havası, tahdit karşıtı eczacılara da cesaret verir ve Ecz. Remzi Kocaer’in girişimiyle, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden çok kısa bir süre sonra 10 Haziran 1950 Cumartesi günü saat 15.00’te Cağaloğlu’daki Etıbba Odasında (İstanbul Tabip Odası) tahdit karşıtı bir oluşum olan Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Derneği’nin ilk kongresi yapılır. Derneğin kongre çağrısında “Eczanesi olmayan meslekdaşlarımızın teşrifleri ehemmiyetle rica olunur.” ifadesi kullanılır. Dernek ilk kongresine giderken 700’den fazla üyesi bulunduğu iddia edilmektedir (4, 15).
Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Derneği “Yeni Eczacılık Kanunu Hakkındaki Düşüncelerimiz” başlıklı bir broşür hazırlayarak milletvekillerine gönderir. Broşürde “Eczanelerin tahdidine amir olan hükümlerin yürürlüğe girmesinden bugüne kadar, memleketimiz hesabına beklenen gayenin tahakkuk etmediği [gerçekleşmediği] görülmüş ve halen 4 ilimiz ve 253 ilçemizin eczaneden mahrum bulunması bu noktai nazarı [bakış açısı] müeyyet bir keyfiyet [sağlam bir durum]olarak mütalaa edilmiştir. Bakanlığımızın ticaret serbestine ve rekabete binnetice [sonuç olarak] halkımızın menfaatine olduğu kadar, sanat icrasında serbestiye de mani olan bu hükümlerin, bugünkü demokratik cereyanlar karşısında kaldırılmasında fayda görülmektedir” ifadelerine yer verilmiştir (1).
Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Derneği’nden Ecz. Muzaffer Dinçol “Eczacılık Dünyası” isimli bir dergi çıkarmaya başlar. Derneğin görüşleri şöyle ifade edilmektedir: “Bizleri alakadar eden kanunumuzun – eczanelerin tahdidinin kaldırılması dahil – mesleki hak ve faaliyetlerimize tam intibak edecek [uyum sağlayacak] şekilde değiştirilerek Büyük Millet Meclisinin bu devresinde kanunlaşacağını kuvvetle ümit etmekteyiz. Bazı eczane sahiplerinin mesleklerinde kazandıkları binleri on binler yapmak için bizim gibi yüzlerce eczahanesiz eczacının ekmek parasını çiynemeye hakları olduğu yolundaki bir sürü demagojiye istinat ettirmeye [dayandırmaya] çalıştıkları egoizmin bir şaheseri olan iddia ve çabalamaları temiz ve asil haklarımızın sert kayalarına çarpıp parçalanacaktır.” (16)
Türkiye Eczacıları Cemiyeti bu oluşumun karşısında; Memlekette eczanesiz eczacı değil, eczacısız eczane vardır, Memlekette bir kısım eczacıların işsiz olduğu iddiası varid olamaz [geçerli olamaz],üç vilayet merkezimizde ve 250 kazamızda eczane yoktur, Ekseri Devlet işletmelerinde 450-500 lira arasında maaş verildiği halde Eczacı bulunmamaktadır, Devlet Demir Yollarında eczacılara verilen ilk maaş Tabiblerin ilk maaşından fazla olmasına rağmen bu müessesenin birçok eczacısı münhaldir [boştur], Bizzat Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının birçok müesseseleri eczacısızdır, Sağlık Bakanlığının kendi yurtlarından mezun olan eczacılar dahi taşrada temin ettikleri dolgun maaşlar sebebiyle, yurt masraflarını vererek mecburi hizmetten ayrılmaktadır ifadeleriyle yanıt verir.
Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Ekrem Hayri Üstündağ 17 Şubat 1951 tarihli bir röportajında tahdit ile ilgili olarak şunları söyler: “Eczanelerin durumunu belirten bir kanun tasarısı yaptık. Bu tasarıda eczanelerin tahdidi meselesi ele alınmıştır. Anadolu’da bildiğiniz gibi eczaneye büyük ihtiyaç vardır. Eczane tahdidi kaldırıldığı takdirde Anadolu’nun birçok yerlerinde eczanelerin açılacağını tahmin ediyoruz.” (17)
964 sayılı Kanundan tahdit ile ilgili hükümlerin kaldırılması konusu Türkiye Eczacıları Cemiyeti kongrelerinde tartışılmaya devam edilir. Tahdidin kaldırılmasıyla birlikte, özellikle büyük şehirlerde pek çok yeni eczanenin açılacağı ve oluşacak rekabetin de eczacılık mesleğine zarar vereceği yönündeki görüşlere karşılık, Ecz. Bülent Birbil kongrede yaptığı konuşmada, bu görüşe katılmadığını söyleyerek şunları ifade etmiştir; “İdare heyeti hadiseye öyle bir yön vermeye çalışıyor ve çalışmış ki, sanki bu kanunun tadili ile Türkiye’de artık eczacılık diye bir şey kalmayacak, meslek ölecektir. Sebep çok basit, çünkü tahdit kalkacak. Sonra ne olacak? En iyi köprübaşlarını tutmuş meslektaşlar tekelcilik ruhunun aşıladığı rehavetten uyanacaklar veya uyanmak mecburiyetinde kalacaklar. Nihayet karşısında açılan eczane onu bazı mecburiyetlere sokacak. Bilakis meslek deontolojisi bakımından buna her birimizin memnun olması gerekir. Deniliyor ki rekabet hile doğurur. Biz genç eczacı arkadaşlar, meslektaşlarımızı bu tahminden tenzih ediyoruz. En sonunda kendimizi kontrol edecek bir nevi muhalefet doğacak.” (1)
6197 Sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanuna Doğru
Eczane sınırlandırılmasının kaldırılmasını isteyen eczacılar Sağlık Bakanlığına başvurmuş, konuyla ilgilenmesi için İstanbul Sağlık Müdürü Faik Yargıcı’nın üye tayin edildiği Danışma Kurulu görevlendirilir. Kurul hem Türkiye Eczacıları Cemiyeti’nin hem de Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Derneği’nin görüşlerini alır. Türkiye Eczacıları Cemiyeti, sınırlamanın Türkiye’nin sağlık bünyesine göre lüzumlu olduğunu, Norveç, İsveç, İtalya, Yunanistan ve Fransa’da eczane sayılarının sınırlandırılmış olduğunu, Batı Almanya’da ise II. Dünya Savaşı’ndan sonra kaldırıldığını ileri sürünce Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Derneği temsilcileri toplantıyı terk eder. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı her iki kurumdan yazılı görüş ister (1).
1927 tarihli 964 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Kanunun değiştirilmesi için milletvekillerince Meclise 5 ayrı teklif verilir.
Bunlardan 1.sinde eczanesi bulunmayan il ve ilçe merkezlerinde belediyelerin ve özel idarelerin eczacılara yardımda bulunarak, eczacıya eczanenin iskeleti ile bankosunu ve beş sene müddetle kirasız bir dükkan temin etmesini; gelir vergisi kapsamına girene kadar eczacıya 100-300 lira arasında bir tazminat ödenmesini; eczanesini yardımsız işleten eczacılara 5 sene, yardımlı işletenlere de 10 sene sonra istediği yerde eczane açma hakkı verilmesini içeren hükümler teklif edilir.
2.sinde 964 sayılı Kanunun eczane sayılarını sınırlayan, tahdit ile ilgili 18, 19, 20, 21, 22, 23 ve 24. maddelerinin kaldırılması teklif edilir.
3.sünde tahdit ile ilgili hükümleri içermeyen, baştan aşağı yeni bir Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun teklif edilir.
4. teklif Sivas milletvekili Ecz. Nazım Ağacıkoğlu, Ankara milletvekili Ecz. Fuat Seyhun ve Ankara milletvekili Hamdi Bulgurlu tarafından verilir. Fransa, İtalya, Almanya ve benzer ileri ülkelerin ve komşu Yunanistan’ın eczacılık mevzuatı ve uygulamaları göz önündeki bulunarak hazırlandığı belirtilen teklif, tahdit esasını hafifleterek devam ettiren yeni bir Eczacılar ve Eczaneler Kanunu taslağıdır. Teklif maddelerinde eczacılık, “eczane, ecza deposu, tıbbi ve ispençiyari müstahzarat laboratuvarı ve imalathanesi gibi müesseseleri açmak ve işletmek, bu kabil resmî veya hususi müesseselerde mesul müdürlük yapmak, tıbbi ve ispençiyari müstahzarat ihzar ve imal etmektir.” şeklinde tanımlanır. Tahdit esası korunmakla beraber bir yerde eczane sayısı 3’e ulaşıncaya kadar nüfus kriterine bakılmaması yönünde bir madde konulur. Eczane başına düşen nüfus azaltılır ve kısmen de bölgelere göre düzenlenir. 964 sayılı kanunla belirsiz bırakılan eczanelerin devri işlemi bir kurala bağlanır, eczane devralmak eczane açmakla bir tutulur, devralma işlemi eczanesi olan yerlerde 5, daha fazla eczaneli yerlerde 10 sene geçirmedikten sonra Sağlık Bakanlığınca tanınmayacak şekilde bir madde eklenir. 964 sayılı kanun eczanenin varisleri için geniş haklar tanıdığı için bu durumu genç eczacıların lehinde iyileştirecek bir hüküm konulur. Eczanesi olmayan yerlerde eczane açılmasında mezuniyet tarihi, yüksek lisans, doktora, akademik kariyer,diploma derecesi avantaj unsuru yapılır, bu sayede gençlerin bilimsel çalışmalara yönleneceği iddia edilir. Güçlü ve sağlam eczanelerin oluşması için Eczacı-eczacı ortaklığı ile ilgili bir hüküm eklenir. İki eczane arasındaki mesafenin en az 100-200 metre olması gerektiği belirtilir. Tek eczaneli yerlerde memur ve askerlerin 3 ayı aşmayacak şekilde bölgedeki eczanenin mesul müdürlüğü yapabilme olanağısağlanır.
5. teklifte tahdit ile ilgili 18, 19, 20, 21, 22, 23 ve 24. maddeleriyle, eczacıların 15 günden fazla eczaneden ayrılmaları halinde yapılacak mesul müdür ataması için Sağlık Bakanlığı’ndan izin almasını zorunlu kılan 49. maddenin ikinci fıkrasının kaldırılması belirtilir (27).
Meclis Sağlık Komisyonu bütün tekliflerin birleştirilerek yeni bir Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun üzerinde değerlendirilmesi için komisyon raporu ve kanun taslağı hazırlayarak konuyu Meclis Adalet Komisyonuna sevk eder. Ancak Sağlık Komisyonun taslağında tahdit konusu kriterleri hafifletilerek devam ederken Adalet Komisyonununkinde tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Sağlık Bakanlığının hazırladığı taslakta tahditle ilgili madde şu şekildedir:
“Madde 24 – Bir mahalde üçüncü bir eczanenin açılabilmesi için o mahallin belediye hudutları içindeki nüfusu 10 binden yukarı olanlarda her 10 bin nüfus için bir eczane, nüfusu 50 binden yukarı olan yerlerde her 9 bin nüfusa bir eczane, nüfusu 100 binden fazla olan yerlerde her 8 bin nüfusa bir eczane, nüfusu 300 binden yukarı olan yerlerde her 7 bin nüfusa bir eczane, nüfusu 500 binden yukarı olan yerlerde her 5 bin nüfusa bir eczane açılır.
İki eczane arasındaki mesafe mahallin hıfzıssıhha komisyonlarınca tâyin ve tesbit olunur.
Şu kadar ki, bir şehir veya kasabanın belediye hudutları içinde olmakla beraber kolay ve seri muvasala [ulaşım] imkânlarından mahrum müfrez [ayrı] bir mahal bulunduğu takdirde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının tensibi [uygun görülmesi] şartiyle nüfus adedine bakılmaksızın o mahalde bir eczane açılabilir. Nüfus küsuratı bir eczane için tesbit edilen miktarın yarısına baliğ olmadıkça [ulaşmadıkça] yeni bir eczanenin tesisine vesile olamaz.”
Adalet Komisyonu raporunda ise eczanelerin tahdidinin kaldırılması ile ilgili şu görüşlere yer verilir:
- Tahdit Anayasaya aykırı ve antidemokratiktir.
- Tahdit memlekete faydadan çok zarar vermiş, birçok suiistimallere yol açmıştır.
- Tahdit eczanesi olanlar lehine ve olmayanlar aleyhine bir “gedik” oluşturan imtiyazlar meydana getirmiştir.
- Eczaneler çok fahiş fiyatlarla devredilmiş, haksız kazançlar elde edilmiş, eczane açma hakkını fahiş fiyatlarla devralanlar bu parayı hasta ve fakir vatandaşlardan çıkarmaya çalışmaktadır.
- Tahdit rekabeti tamamen önlediği için meslekte alâkasızlığa ve fiyatların pahalılığına neden olmaktadır.
- Eczaneler tamamen kalfaların elinde kalmış ve birçok eczacı eczanesine uğramamaktadır.
- Eczacılık sahasındaki rekabeti tehlikeli bir hal olarak göstermek ve rekabetin reçetelerin tahrifine neden olacağını iddia etmek yerinde değildir.
- Tahdit hükümleri, eczanesiz yerlerdeki eczane sayısını arttırma ümidini gerçekleştirememiştir.
25 Kasım 1953 günü T.B.M.M. Genel Kurulunda Adalet Komisyonunun hazırladığı taslak üzerinden yeni Eczacılar ve Eczaneler Kanununun görüşmeleri tartışmalı başlar. İlk sözü taslağın tümü üzerinde konuşmak üzere tahdidin tamamen kaldırılmasına yönelik bir teklif veren Zonguldak Milletvekili Rifat Sivişoğlu alır:
“RİFAT SİVİŞOĞLU (Zonguldak): Muhterem arkadaşlarım, eğer antidemokratik kanunları, numara sırasiyle tasnif etmek icabederse baş numarayı alacak olan Eczacılar Kanunudur. Bu kanunun müzakeresine başlamış bulunuyoruz…
Muhterem arkadaşlarım, ortada beş tane kanun teklifi vardır: Bunlardan birisi bendenizin teklifimdir, bu teklifimle tahdidin ilgasını [yürürlükten kaldırılmasını] istemekteyim. Bir teklifte tahdidin devamı istendikten başka üstelik bâzı mahallerde eczane açmak istiyen eczacılara o mahal belediyesi kirasız dükkân temin etmeliymiş ve dükkâna lüzumlu eşyayı bilâbedel [bedelsiz] bulup vermeliymiş ve hattâ ayrıca o eczacı varlıklı hale gelinceye ve daha açıkçası zenginleşinceye kadar kendisine hususi muhasebelerce ayda üç yüz lira tazminat verilmeli imiş. Oh ne âlâ, ne teminatlı meslek bu. Buna can kurban… Bir kısım zavallı eczacılar imtiyazlı eczacıların yanında birer uşak gibi çalışmaktadırlar… Tahdidi inhisarcılık [tahdit tekelciliği] kalkarsa, vatanın uzak köşelerinin eczanesiz kalacağına ait vatanperverane düşüncelerin menşei olan bâzı patron eczacılar!.. Şimdi vatanperverliğinizi göstermenin tam zamanı, buyurun eczanesiz kalmasından endişe ettiğiniz ücra memleket köşelerinde, kurnazca ve tehalükle hazırladığınız âmme hizmetine, marş!
BAHA AKŞİT (Denizli): … Bugün küçük ve orta şehirlerdeki bir eczahanenin ilaç ve malzemesi hariç devir bedeli, yani hava parası, 30 – 80 bin lira, büyük şehirlerdeki 100 – 150 bin lira, hele mühim semtlerdekilerin bedeli bu miktarın dahi üstündedir… 1300 civarında eczacı mevcut olmasına rağmen bugün 250 ilçe ve 3 ilde eczahane olmaması tahdidin bir fayda temin etmediğini göstermektedir…
ŞEMİ ERGİN (Manisa): … Eczacılığın galip vasfı serbest ticaret değildir, eczacılık memleketin umumi sağlığına hizmet eden bir âmme müessesidir. Vatandaşın sağlığına hizmet için muayyen ölçülerle yapılacak tahdit ne antidemokratiktir ne de Anayasaya aykırıdır. Bir merkezde yığılan eczanelerin birbirleriyle yapacağı rekabet faydadan çok zarar getirecektir…
ECZ. FUAT SEYHUN (Ankara): … Tahdit yüzünden Anadolu’ya eczane açılamaması fikri doğru değildir. Tahdit sayesinde son beş senede Gölcük, Sivrihisar, Manyas, Demirci, Dursunbey, Artvin, Akçakoca, Şile, İznik, Gölpazarı, Ilgın, Alaçam, Seydişehir, Mudurnu, Çeşme, Adıyaman, Islâhiye, Hayrabolu, Şarköy, Kızılcahamam, Sorgun, Serik, Taşova ve Ardahan’a eczane açılmıştır. Eczacı Mektebi çok az eczacı talebesi almaktadır. Senede 60-80 talebe ölenleri kısmen karşılamaktadır. Eczacı okulunu tanzim etmeden, velût bir hale getirmeden bugün için tahdidi kaldırmaya gitmek hakikaten memleketin menfaatlerine tamamen aykırıdır…
KÖYLÜ PARTİSİ ADINA REMZİ OĞUZ ARIK (Seyhan): … Bizim naçiz görüşümüze göre tahdit memleketin aleyhinedir. 27 seneden beri şu batıl iddia ile karşı karşıyayız: Memlekette yeni yetişen gençleri ücra köşelere atma hevesi! Zannediliyor ki Hukuk Fakültesinden çıkan gençleri memleketin ücra köşesine gönderirseniz daha çabuk yetişirler. Evvelâ onları büyük şehirlerde yetiştirmek, staj yaptırmak lazımdır. Son beş senede açılan eczaneler tahdidin neticesinde değildir, ticaretin arzu ettiği hatta emrettiği bir neticedir…
ECZ. NAZIM AĞACIKOĞLU (Sivas): … Bugün Türkiye’deki eczacıların adedi en fazla 1200 kişidir. Bunların 600’ünün eczanesiz olduğu doğrudur ancak kalanların başka vazifeleri vardır. Bundan 125 sene evvel mezun vermeye başlamış eczacı mektebinin 1828-1923 seneleri arasında mezun verdiği eczacı sayısı 1700 küsürdür.Senede vasati 15-16 kişi. Çünkü eczacılığı verilen kıymet ve ehemmiyet bu mesleği rağbet edilir bir seviyeye çıkarmamıştır. Eczacıya kız verilmeyen devirler olmuştur. Lozan Anlaşmasına kadar yabancı memleketlerde okuyanların birçokları buraya gelip eczane açarlardı. 1923’ten 1950’ye kadar alınan mezun adedi 27 senede 1050’dir. Vasati 39-40’a yaklaşır. Görülüyor ki meslek ciddi bir hüviyet [kimlik], müstakar [istikrarlı] bir mahiyet [nitelik] alınca vazife, mesuliyet ve hakları kanunlarla tesbit edilince itibar görmeye başlamıştır. Bugünkü tempo ile senede ölen eczacıların yerini, dolduranlardan artan 15-20 eczacı fazlasıyla bu boşluğu ancak yüz senede doldurabiliriz. Her şeyden önce gözlerimizin mektebe çevrilmesi lüzumuna kaniim…
SAĞLIK BAKANI EKREM HAYRİ ÜSTÜNDAĞ (İzmir): … Kanunun yürürlükte olduğu 26 seneden beri memleketimizin nüfusu iki misli olmuştur. 26 sene evvel yapılan bir kanunun bugün aynı şekilde kalması doğru değildir. Tahdit taraftarları tahdit kalktığı zaman taşradan büyük merkezlere eczacı akını olacağını ileri sürüyorlar. Eczane açmak için 20-30 bin belki de daha fazla sermaye gerekmekteyken bir insan sermayesini emniyet telkin etmiyen bir yere atamaz. Onların taşradan kalkıp büyük merkezlere akın edeceklerini kabul etmek doğru bir fikir olamaz. (Bravo sesleri, alkışlar). Mektepten çıkan bir kısım eczacıya sen eczane açamayacaksın, sen de açacaksın demek büyük bir haksızlık olur. Sağlık Komisyonunun verdiği karar da esasen tahdidin aleyhinedir. Çünkü 10 bin nüfusu 5 bine indirmiştir.Bugün elde mevcut iş bulamıyan bütün eczacılarımıza eczane açmak icabetse bu yine 5 bin nüfusun muhtaç olduğu eczane sayısını aşmayacaktır. Tahdit istenilen gayeyi temin edememiştir. (Bravo sesleri)…
ADALET KOMİSYONU REİSİ HALİL ÖZYÖRÜK (İzmir): … Tahdidi savunan arkadaşlar tahditten ne netice elde edildi, tahdidin faydaları nedir, hiçbir şey söylemediler. Kanunun uygulanmasından beri geçen süre içerisinde kaç kazada eczane açılmıştır? Uygulamada halk sağlığı bakımından ne gibi menfaatler elde edilmiştir? Gerçekte tahdit ile istenen netice asla elde edilememiş ve bundan ancak ve ancak diplomalı eczacıların, diğer zengin eczacıların yanında tezgâhtar olarak çalışmasından başka bir netice hasıl olmamıştır. (Bravo sesleri, alkışlar) Ticaretin başlıca düsturu arz ve talep olduğuna göre, bir şehirde, mesela Ankara’da bin tane eczanenin açılması mümkün müdür? Farz buyurun, Bankalar caddesi büsbütün eczanelerle dolabilir mi? Arkadaşlar, saklanmayacak bir hakikattır ki bugün bir eczane büyük bir ticarethanedir. Binaenaleyh biz eczacıların böyle tahdit suretiyle kurdukları saltanatı kaldırmak istiyoruz. (Alkışlar) …
NATIK POYRAZOĞLU (Muğla): … Denildi ki; tahdit birçok yerlerde eczaneler açıldı, falan. Benim kanaatimce yeni eczaneler açılması bu yüzden değildir. Bu daha ziyade hayat seviyemizin yükselmesindendir. (Soldan bravo sesleri) Yine bir arkadaş buyurdular ki; eczacı yoktur, yetişmiyor. Benim kanaatime göre eczanecinin yetişmemesi bu tahdit kararındandır. Bugün eczanecilik babadan evlada intikal eden ve imtiyaz haline gelen bir meslektir. Babadan evlada intikal eden ve bu kanun dolayısiyle artık bir imtiyaz, bir gedik haline gelen bu meslekte, mesleğe rağbet, gayet tabiidir ki, azalır…
SAĞLIK KOMİSYONU REİSİ ALİ RIZA ÇAĞLAR (Çoruh): … Elde mevcut olan tahdit kanunu on bin nüfusa mukabil bir eczane kabul ettiğine göre, bugün hamdolsun 24 milyona ulaşan Türk milletinin bu nüfusuna göre eczane sayısının bu nispet dahilinde 2400 olması lazım gelmektedir. Halbuki tahditten evvel bu sayı 650 iken tahditten sonra 413’e inen eczane sayısı bugün yani 25 Kasım 1953 günü Bakanlıktan aldığım son bilgiye göre 60 vilayette 440, 204 kazada 266 ki toplamda 706’ya çıkmıştır. Bunun yanında henüz eczanesi bulunmayan 4 vilayetimiz ve 256 kazamız mevcuttur. Bunlardan 137’sinde ancak ecza dolabı mevcut, 119’unda bu dahi yoktur. Bugün mektepten mezun olan eczacı sayısı yeterli değildir. On bin nüfusa bir eczane hesabına göre 2400 eczacıya ihtiyacımız vardır. Ayrıca gelişen memleket sağlığı,laboratuvar ve depolarla aynı zamanda resmi ve gayri resmi teşekküllerin ihtiyacını karşılamak için 1000 eczacı daha ilavesiyle bugün 3400 eczacıya ihtiyaç olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. Halbuki bugün eczacı mevcudumuz bu seneki son mezunlarla 1296’dır. Bu şartlara rağmen Sağlık komisyonun teklifi kabul edildiği takdirde bugün İstanbul’da mevcut 160 eczaneye mukabil 300 eczane açılacak, Ankara’daki 28 eczaneye mukabil de 43 eczane daha olacaktır. İlacı bulamayan, ilacı pahalıya alan vatandaş çok haklıdır. Bunlara mukabil elimizde 3400 eczacı bulunsaydı tahdidi derhal ve katiyete kaldırmak çok yerinde olurdu. Buna mukabil bugün bu mevcuda malik olmadığımız için, bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”Halbuki bugün eczacı mevcudumuz bu seneki son mezunlarla 1296’dır. Bu şartlara rağmen Sağlık komisyonun teklifi kabul edildiği takdirde bugün İstanbul’da mevcut 160 eczaneye mukabil 300 eczane açılacak, Ankara’daki 28 eczaneye mukabil de 43 eczane daha olacaktır. İlacı bulamayan, ilacı pahalıya alan vatandaş çok haklıdır. Bunlara mukabil elimizde 3400 eczacı bulunsaydı tahdidi derhal ve katiyete kaldırmak çok yerinde olurdu. Buna mukabil bugün bu mevcuda malik olmadığımız için, bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”Halbuki bugün eczacı mevcudumuz bu seneki son mezunlarla 1296’dır. Bu şartlara rağmen Sağlık komisyonun teklifi kabul edildiği takdirde bugün İstanbul’da mevcut 160 eczaneye mukabil 300 eczane açılacak, Ankara’daki 28 eczaneye mukabil de 43 eczane daha olacaktır. İlacı bulamayan, ilacı pahalıya alan vatandaş çok haklıdır. Bunlara mukabil elimizde 3400 eczacı bulunsaydı tahdidi derhal ve katiyete kaldırmak çok yerinde olurdu. Buna mukabil bugün bu mevcuda malik olmadığımız için, bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”Bunlara mukabil elimizde 3400 eczacı bulunsaydı tahdidi derhal ve katiyete kaldırmak çok yerinde olurdu. Buna mukabil bugün bu mevcuda malik olmadığımız için, bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”Bunlara mukabil elimizde 3400 eczacı bulunsaydı tahdidi derhal ve katiyete kaldırmak çok yerinde olurdu. Buna mukabil bugün bu mevcuda malik olmadığımız için, bugünün şartlarına uyabilmesi için en doğru olduğuna inandığımız bir karara vardık…”(21)
Meclisin tahdit konusundaki eğilimi belli olduktan sonra yeni Eczacılar ve Eczaneler Kanun taslağının ilerleyen maddelerinin görüşmelerinde bazı milletvekilleri, eczane sahiplerinin mesul müdür bulundurmak şartıyla birden fazla eczane açamaması ve hatta mesul müdür eczacı bulundurmak şartıyla sermaye sahiplerinin de eczane açmasına izin verilmemesini de bir çeşit tahdit olarak nitelendirmiş, kaldırılması yönünde tekliflerde bulunmuşlardır:
“CELAL OTMAN (Çankırı): … Bir taraftan eczaneleri serbest bırakalım, sağlığı koruyalım diyoruz. Bir taraftan eczane adedini tahdit edecek bir hükmü kanuna koyuyoruz. Bir misal arz edeyim: Samsun’da bir eczane açmış bir eczacının; bir mesul müdür koyarak Terme’de de bir eczane açmasında ne mahzur vardır? Eczane adedini tahdit etmek mi yoksa vatandaşların sağlığını korumak mı daha doğru olur? O halde niçin Terme’de de açmasın, Ünye’de de açmasın?..”
BAHADIR DÜLGER (Erzurum): … Para sahibi olmayan eczacılar para sahibi olan bazı kimselerle teşriki mesai ederek [işbirliği ederek] eczane kurabilirler. Ne var? Bunda korkulacak, çekinilecek, halk sağlığını bozacak, tehlikeye sokacak nasıl bir nokta vardır? Biz en evvel şunu aramalıyız: Bir eczanenin başında mesul bir adam var mıdır? İlmi kifayeti haiz [bilimsel yeterliliğe sahip] olan bir adam var mıdır? Sağlık Bakanlığı bununla alakadar olur. Eczaneyi kim açarsa açsın, onun başında bulunanın ilmi kifayeti bizi alakadar eder. Bunun haricinde yapacağımız müdahaleler, liberal ticaret anlayışı ile asla kabili telif değildir…
REFİK ŞEVKET İNCE (Manisa): …Mektepten çıkan bir adam, genç bir vatandaş eczane açmak için sermayesi yoksa bir eczanenin mesul müdürlüğünü yapabilir. Temenni ederim, bir eczacı sermayedar, on eczane açsın ve maddi mesuliyeti gibi manevi mesuliyetini de mesul müdürler vasıtasıyla üstlensin. Mesul müdürlerin yetişmesi yeni eczanelerin açılmasına yol açacaktır. Muhtelif mal sahiplerinin eczane açması asla tehlikeli değildir…
RİFAT SİVİŞOĞLU (Zonguldak): … Hiç serbest eczane bulunmayan yerlerde veya özel idareler, mesul müdür bulundurmak şartıyla eczane açabileceklerdir. Ancak özel idareler açmadı, belediyeler de yanaşmadı, fakat orada hayır sahibi bir sermayedar çıktı, vatandaşlara hizmet kastiyle ve mesul müdür bulundurmak şartıyla bir eczane açacağım dedi. (Öyle şey olmaz sesleri). O mahallin eczanesiz kalmasından ve ilaçsız kıvranmasındansa bence böyle bir yol tutmak hayırlı gibi geliyor…” (22, 23)
Oldukça tartışmalı geçen kanun görüşmeleri 18 Aralık 1953’te tamamlanır ve eczanelerin açılmasını sınırlayan 1927 tarihli ve 964 sayılı Kanun yerini eczanelerin açılmasını sınırlamayan ve çoğu maddesi bugün halen yürürlükte olan 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’a bırakır. 6197 sayılı Kanun 24 Aralık 1953 tarih ve 8591 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.
Tahdidin kaldırılmasıyla 1950 yılında kurulan Türkiye Eczacıları Yardımlaşma Cemiyeti görevini tamamladığı gerekçesiyle kendini fesheder (4).
1953’ten Günümüze
6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’dan yaklaşık iki sene sonra Türkiye Eczacıları Cemiyeti 25 Ocak 1956 tarihli ve 6643 sayılı Kanunla kurulan Türk Eczacıları Birliği’ne dönüşür ve bölge eczacı odaları kurulur.
6197 sayılı Kanunun tahditle ilgili hükümlerinin kaldırılmasının ardından sadece büyük şehirlerde değil tüm Türkiye’de hızla yeni eczaneler açılmaya başlar. Tahditten önce 714 olan Türkiye’deki toplam eczane sayısı 3 yıl içinde 1000’e yükselir. İstanbul’daki ve büyük şehirlerdeki artış ise daha yüksek oranda gerçekleşir.
Bkz. Tablo-1: 1949-1959 Yılları Arasında İl ve İlçelerdeki Eczanelerin Mevcudu
Geçen yıllarda yeni eczacılık fakülteleri ve yüksek okulları açılırken, eczacı sayısı artarken eczane sahipleri ve meslek örgütleri tahdidin geri getirilmesini talep etmeye devam eder.
İstanbul Eczacı Odası’nda 1989-1995 yılları arasında başkanlık görevini yürüten Mehmet Domaç, 1990 yılındaki bir röportajında konuyla ilgili şunları olarak söyler: “İstanbul’da 3 bin kişiye bir eczane düşüyor. İstanbul Avrupa Topluluğu ülkelerinin en büyük şehirlerinden bile daha fazla eczaneye sahip. Ayrıca eczanelere düşen insan sayısı da daha az. Bunun önlenmesi gerekli. Eczacılık fakültelerine alınan öğrenci sayısının düşürülmesi şart. Böyle giderse ileride gizli işsizlik ortaya çıkacak. Eczanesi olan insanlar kendilerini geçindiremeyecekler.” (18)
Eczane sayılarının sınırlandırılması çalışmaları İstanbul Eczacı Odası Başkanı Mehmet Domaç’ın 1995 yılında Türk Eczacıları Birliği başkanı olmasından sonra hız kazanır.
6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un güncelleştirilerek mesleki gelişmelere uyarlanması amacıyla Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün 27 Mayıs 1996 tarihinde yaptığı çağrı üzerine Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ile Genel Müdürlük bir toplantı yaparak esaslar ve görüşülecek konular belirlenir. Temmuz 1996’da bölge eczacı odalarının da katılımıyla Türk Eczacıları Birliği tarafından 6197 sayılı yasada değişiklik yapılması ile ilgili bir komisyon (6197 Sayılı Yasa Komisyonu) oluşturulur. Komisyon 4 ay içerisinde yoğun bir çalışmayla bir taslak hazırlar ve TEB 29. 30. Dönem Başkanlar Danışma Kurulu toplantıları, Bölgelararası toplantılar ve Merkez Heyeti toplantılarında 65 maddeden oluşan taslağa son şekli verilir. Taslakta,nüfusa göre eczane sınırlaması, eczaneler arasında asgari mesafeler, yeni mezunların bir yıl süreyle yardımcı eczacılık yapma zorunluluğu, 70 yaşını doldurmuş eczacıların bir yardımcı eczacı ile çalışması ile ilgili hükümler yer alır (28).
Türk Eczacıları Birliği’nin 31. Olağan Büyük Kongre’de kararlaştırdığı taslakta yer alan bazı hükümler aşağıdaki gibidir:
“Madde 9- Serbest eczane açmak veya serbest eczanelerde sorumlu müdür olarak çalışmak isteyen bir eczacı en az bir yıllık müddetle yardımcı eczacılık yapmış olmalıdır. Ancak kamu kurum ve kuruluşlarında en az bir yıl eczacılık yapmış olanlarda bu şart aranmaz.
Madde 13- Türkiye genelinde eczane açılmak istenen merkez ilçe ve ilçelerde, eczane açımı nüfusa göre planlanır. Ayrıca eczaneler arasında belirli bir mesafe olması şartı aranır.
Açılacak eczane sayısı ilçeler bazında nüfus yoğunluğu esas alınarak aşağıdaki şekilde belirlenir. Bu kategoriler şöyledir:
- Onbin kişiye kadar nüfusu olanlarda 3000 kişiye 1 eczane,
- Onbirbir ila ikiyüzbin kişiye kadar nüfusu olanlarda 3500 kişiye 1 eczane,
- İkiyüzbindirden fazla nüfusu olanlarda 4000 kişiye 1 eczane,
Bu kategorilere uygun düşecek şekilde eczane açılmasına TEB’ce izin verilir.
Ayrıca yukarıda belirtilen kategorilerde yer alan eczaneler arasında olması gereken mesafeler aşağıdaki gibidir.
- şıkkında belirtilen eczaneler arasında en az 50 metre
- şıkkında belirtilen eczaneler arasında en az 100 metre
- şıkkında belirtilen eczaneler arasında en az 200 metredir.
Ancak bütün kategorilerde, sadece özel veya resmi yataklı tedavi kurumlarının giriş ve çıkış cephelerine 200 metre mesafe içinde alanda açılacak eczaneler arasında, yukarıda belirtilen mesafe koşulları aranmaz.
Yerleşim birimlerinin nüfusları TEB tarafından Devlet İstatistik Enstitüsünün en son verileri dikkate alınarak tespit edilir ve her takvim yılı başında ilçelerin nüfuslarına göre açılabilecek eczaneler belirlenerek duyurulur. Bu madde ile ilgili düzenlemeler TEB’ce çıkarılacak bir yönetmelik ile belirlenir.
Madde 35- 70 yaşını doldurmuş ve bu yasanın 6. maddesinde belirtilen alanlarda görev yapan eczacıların bir yardımcı eczacı ile birlikte çalışmaları zorunludur.
Yardımcı eczacılar, çalıştıkları serbest veya hastane eczanelerinin 500 metre yakınına 3 yıl süre ile serbest eczane açamazlar.” (29)
Sağlık Bakanlığı da 6197 sayılı Kanunda değişiklik yapacak 8 maddelik bir taslak hazırlar. Taslakta eczane sınırlaması ile ilgili hüküm farklı olmakla beraber eczacı ortaklığı da yer almaktadır:
“Madde 6- 6197 sayılı Kanun’un 18 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir,
‘Ortaklık sözleşmesinin noterlik nezdinde yapılması, her ortağın üçüncü kişilere karşı sorumluluğunun müşterek, müteselsil ve taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve eczane sermayesinin muayyen olması, her ortağın eczacılık ve mes’ul müdürlük görevini ayrı ayrı üstlenmesi, birinin eczanede bulunmadığı zamanlarda diğer ortak eczacının tam olarak yetkili ve sorumluluk alması şartı ile; en fazla iki ortak eczacı adına ruhsat düzenlenebilir.
Hizmet sözleşmesine bağlı olmak şartı ile, 2 nci maddede öngörülen şartları haiz olan bir eczacı eczanede yardımcı eczacı olarak çalıştırılabilir.’
Madde 7- 6197 sayılı Kanun’a aşağıdaki madde eklenmiştir.
‘Ek Madde- Devlet İstatistik Enstitüsü’nce belirlenen nüfus verileri ve eczane açmak isteyenlerin talep sınırları dikkate alınarak, yerleşim birimlerinde her bir 3.000 bin nüfus için bir eczane açılabilir.’ ” (29)
Türk Eczacıları Birliği tarafından hazırlanan taslak 31. Dönem Merkez Heyeti tarafından 1998 yılında Sağlık Bakanlığı’na iletilir ve İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü ile taslak üzerine çalışmalar yapılır (28).
6197 sayılı Kanun hakkında Türk Eczacıları Birliği ve Sağlık Bakanlığı arasında süren görüşmeler, 1999 ve 2002 yılında iktidarın el değiştirmesi nedeniyle yeniden her defasında yeniden ele alınır. Türk Eczacıları Birliği Kanun üzerinde çalışma yapmak üzere 2002 yılında yeniden bir komisyon oluşturur ve 7 Şubat 2003’te Sağlık Bakanlığı’na hazırladığı taslağı sunarak çalışmalara yeniden başlanır (28).
Türk Eczacıları Birliği’nin hazırladığı taslaklar zaman içinde değişir. Fransa’daki uygulamaya benzer olarak nüfus kriteri aşağıdaki gibi değiştirilir:
“Serbest eczane açma talepleri, ilçe sınırları içindeki nüfusa göre;
- Nüfusu 20.000’e kadar olan yerlerde 2500 kişiye 1 eczane,
- Nüfusu 20.000’den fazla olan yerlerde 3500 kişiye 1 eczane,
Olacak şekilde değerlendirilir.
Ancak eczanesi olmayan beldelerde ve yeni kurulacak yerleşim birimlerinde 1500 kişiye 1 eczane olacak şekilde eczane açılmasına müsaade edilir.”
Taslak sürekli olarak eczacılığın gündeminde kalır ancak kanunda değişiklik yapılması yıllar sonra olacaktır.
2008 yılına gelindiğinde Sağlık Bakanlığı eczacılarla arasında sürekli bir pazarlık kozu olarak gördüğü ve kullandığı (?) eczacı-eczacı ortaklığını yeniden gündeme getirince Türk Eczacıları Birliği bunun zincir eczanelerin önünü açacağı gerekçesiyle 21 Aralık 2008 Ankara’da Kolej Meydanı’nda yaklaşık 25-30 bin kişinin katıldığı bir miting düzenler. Bu mitingden sonra eczacı-eczacı ortaklığı tekrar gündeme alınmaz.
1995-2007 yılları arasında Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti başkanlığı görevini yürüten Mehmet Domaç 2007 yılında yapılan genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden milletvekili olarak T.B.M.M.’ye girer. Eczanelerin sınırlandırılması ile ilgili hükümler Mehmet Domaç’ın milletvekili olduğu dönemde gerçekleşir. Meclisten kolay geçebilmesi amacıyla 6197 sayılı Kanunun tümünü değiştirmeyerek nüfusa göre eczane sınırlamasını da içeren ve 9 maddelik bir taslak hazırlanarak 15 Mart 2012’de iktidar partisi milletvekillerince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilir. Taslak Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Adalet Komisyonlarından geçtikten sonra birbirleriyle tamamen aynı hükümleri ve gerekçeleri içeren taslaklar diğer siyasi partilerce de teklif edilir.
Kanun değişikliğinin genel gerekçesi şöyle ifade edilir:“Eczacılık hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi, nitelikli halk sağlığı hizmeti sunulabilmesi, etik sorunların önlenmesi, eczacılık mesleğinin ve mesleki olarak verilen hizmetlerin gerektirdiği yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi, Avrupa Birliği’nin eczacılıkla ilgili müktesebatına ve günümüz koşullarına uyumun sağlanabilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle 1953 yılında yürürlüğe konulmuş olan ve bazı hükümlerinin günümüz şartlarına cevap veremediği uygulamalar ile tespit edilen 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’da bazı değişikliklerin yapılması gerekmiştir. Ülke genelindeki eczanelerin eşitsiz dağılımını ve yeterinden fazla eczane açılmasının ortaya çıkardığı milli gelir israfını önlemek amacıyla, Avrupa Birliği ülkelerine benzer, nüfus kriteri esas alınarak eczane açılmasını sağlayacak düzenleme öngörülmektedir.”(27)
Madde gerekçelerinde eczane sayısının sınırlanması ile ilgili maddenin gerekçesi de “Ülkemiz, eczane sayısının çok fazla ancak eczacı sayısının yetersiz olduğu ülkelerden bir tanesidir. Bu madde ile hem eczane sınırlamasından kaynaklı olası bir ishtidam daralmasının önüne geçmek, ancak daha da önemlisi, eczacı başına düşen hasta sayısını azaltarak, hastaların eczacılık hizmetlerinden daha etkili bir biçimde yararlanmasının sağlanması amaçlanmıştır.” şeklindedir. (27)
Bunlar yaşanırken bir grup genç eczacı ve eczacılık fakültesi öğrencisi eczane sayılarının sınırlamasına ve getirilen puanlama sisteminin gençlerin aleyhine olması nedeniyle itiraz ederler ancak yeterince etkili olamazlar.
6197 sayılı Kanunu değiştirecek taslak 17 Mayıs 2012 tarihli T.B.M.M Genel Kurulu’nda görüşülür. Görüşmelerde hiçbir tartışma yaşanmadığı gibi bütün siyasi partiler de tahdidin geri gelmesi konusunda hemfikirdirler:
“MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin): … Eczacılar sorunlarını yıllardır dile getirerek yeni bir kanuna ihtiyaçları olduğunu her siyasi parti grubuna bildirmişler, tüm siyasi partiler de bu meslek örgütlerine verdikleri sözü tutarak kanun teklifi vermişler, kısa bir süre içinde de esas komisyonda görüşmeler tamamlanmış ve tam bir mutabakat ve uzlaşmayla Genel Kurulumuza yasalaşması için getirilmiş durumdadır. Bu kanun Parlamento çalışması açısından iyi bir örnektir, uzlaşma kültürünün iyi bir ürünüdür. Eczacıların tüm sorunlarını çözecek bir yasa teklifi olduğuna dair ciddi iddiamız yok çünkü eczacıların çözüm bekleyen hâlâ ciddi sorunları vardır…
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa): … Altmış yıldır yürürlükte olan ve değiştirilmesini otuz beş yıldır beklediğimiz, son on beş yılına da aktif olarak benim de şahsen katkı koymaya çalıştığım bir yasa değişikliğini bugün burada yapıyoruz. Biz, Yasa’mızdan, altmış yıl önceki hâlinden ve bizi bugüne kadar taşımasından son derece memnunuz ama bugün belli ihtiyaçlara cevap vermemesinden dolayı bu Yasa’da bazı değişiklikler ve düzenlemeler yapılması noktasındayız. Tutanaklara bakıldığında, 1953 yılında bu Yasa’nın Meclisteki bütün gruplar tarafından uzlaşıyla çıkarıldığını öğreniyoruz. Benim adıma şahsen memnuniyet veren bir diğer husus da 2 rahmetli Manisa Milletvekili, Eczacı Sudi Mıhçıoğlu ve Muhlis Tümay’ın da o gün bu Yasa’nın yapılmasına katkı sunmuş olması…
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş): … 6197 sayılı Eczacılık Kanunu, 1953 yılından bu yana değişikliğe uğratılmadan elli dokuz yıldır, değişen toplum ve tarihî süreçlere uygun olmayan özellikleriyle sağlık faaliyetinin en temel birimlerinden, alanlarından biri olan eczacılığı kuşatan, hapseden, işlevsiz bırakan, dolayısıyla da mesleki formasyona dayalı önemli ölçüde toplumsal değişime katkı sunan bu mesleği toplumsal dinamik olma formundan uzak tutmuştur. Değiştirilmesi bir ihtiyaçtı, değiştirilmesi değişen dünya koşullarıyla ortaya çıkan toplumsal ihtiyaçları karşılamaya özgün olmalıydı, bu içerikte bir anlayış ve yaklaşım ertelenemez bir görev olarak karşımızda duruyordu… Yaşanan sorunun radikal çözümünde yetersiz olabilir,köklü bir çözümün adresi ya da kanunu olmayabilir ama pratik noktada en temel sorunları çözecek bir nitelikte ve içerikte olması anlamıyla da bizim önemsediğimiz, üzerine hassasiyetle titrediğimiz ve bu kanunun çıkması konusunda da grup olarak gerekli çabayı, emeği ve katkıyı sunacağımızı belirtmek, ifade etmek istiyorum. Gönül arzu ederdi ki gelişen dünya koşullarının ortaya çıkardığı yeni toplumsal ihtiyaçlar nezdinde bu soruna ve sorunlara yaklaşılmalıydı…
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul): … Ben konuşmamı çok kısa tutacağım çünkü bu konuda on yedi yıldır konuşuyorum… Sağlık Komisyonumuz bu konuda çalışma yaptı, alt komisyon oluşturdu ve inanır mısınız, bu alt komisyon ve komisyonlardaki tüm öneriler bütün gruplarca birlikte verildi ve bütün gruplarca oy birliğiyle kabul edildi. Dolayısıyla, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hep birlikte ve herkesin birlikte yaptığı bir yasa değişikliğidir. Bunu, umut ederim, diğer yasa değişikliklerinde de yakalama imkânımız olur, anayasada da yakalama imkânımız olur diye düşünüyorum… Değerli milletvekilleri, eczacılık hizmetlerinin niteliğini artırmak istiyoruz, kaliteli bir eczacılık hizmeti sunmak istiyoruz, halk sağlığına nitelikli bir eczacılık hizmetiyle katkı sağlamak istiyoruz,giderek artan etik sorunların asgariye indirilmesi için çaba harcıyoruz bu yasayla. Eczacılık mesleğinin ve meslek olarak verilen hizmetlerin gerektirdiği yapısal değişiklikleri ortaya çıkarmak için bu yasal değişikliği gerçekleştiriyoruz… İlk eczacılık yasası cumhuriyet tarihinde 1928’de gerçekleştirilmişti. Onun değişikliği 1953 yılına denk gelir. Onu değiştiren yasayı şimdi yapıyor olmamız bizim için önemli, çok ciddi atılmış bir adımdır… Eczacılık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek, niteliğini artırmak, sağlık hizmeti sunumunu genişletebilmek ve etik sorunları ortadan kaldırmak, Avrupa standartlarına Türkiye’deki eczaneleri yaklaştırmak için kanun teklifimizi hazırladık ve bugün görüşüyoruz; umut ederiz, ülkemize, milletimize, eczacılarımıza, halk sağlığına yararlı olur. (Alkışlar)Eczacılık mesleğinin ve meslek olarak verilen hizmetlerin gerektirdiği yapısal değişiklikleri ortaya çıkarmak için bu yasal değişikliği gerçekleştiriyoruz… İlk eczacılık yasası cumhuriyet tarihinde 1928’de gerçekleştirilmişti. Onun değişikliği 1953 yılına denk gelir. Onu değiştiren yasayı şimdi yapıyor olmamız bizim için önemli, çok ciddi atılmış bir adımdır… Eczacılık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek, niteliğini artırmak, sağlık hizmeti sunumunu genişletebilmek ve etik sorunları ortadan kaldırmak, Avrupa standartlarına Türkiye’deki eczaneleri yaklaştırmak için kanun teklifimizi hazırladık ve bugün görüşüyoruz; umut ederiz, ülkemize, milletimize, eczacılarımıza, halk sağlığına yararlı olur. (Alkışlar)Eczacılık mesleğinin ve meslek olarak verilen hizmetlerin gerektirdiği yapısal değişiklikleri ortaya çıkarmak için bu yasal değişikliği gerçekleştiriyoruz… İlk eczacılık yasası cumhuriyet tarihinde 1928’de gerçekleştirilmişti. Onun değişikliği 1953 yılına denk gelir. Onu değiştiren yasayı şimdi yapıyor olmamız bizim için önemli, çok ciddi atılmış bir adımdır… Eczacılık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek, niteliğini artırmak, sağlık hizmeti sunumunu genişletebilmek ve etik sorunları ortadan kaldırmak, Avrupa standartlarına Türkiye’deki eczaneleri yaklaştırmak için kanun teklifimizi hazırladık ve bugün görüşüyoruz; umut ederiz, ülkemize, milletimize, eczacılarımıza, halk sağlığına yararlı olur. (Alkışlar)(Alkışlar)(Alkışlar)çok ciddi atılmış bir adımdır… Eczacılık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek, niteliğini artırmak, sağlık hizmeti sunumunu genişletebilmek ve etik sorunları ortadan kaldırmak, Avrupa standartlarına Türkiye’deki eczaneleri yaklaştırmak için kanun teklifimizi hazırladık ve bugün görüşüyoruz; umut ederiz, ülkemize, milletimize, eczacılarımıza, halk sağlığına yararlı olur. (Alkışlar)çok ciddi atılmış bir adımdır… Eczacılık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek, niteliğini artırmak, sağlık hizmeti sunumunu genişletebilmek ve etik sorunları ortadan kaldırmak, Avrupa standartlarına Türkiye’deki eczaneleri yaklaştırmak için kanun teklifimizi hazırladık ve bugün görüşüyoruz; umut ederiz, ülkemize, milletimize, eczacılarımıza, halk sağlığına yararlı olur. (Alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum): … Eczacılarımızın yaptığı iş son derece kıymetli bir iş. Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak vatandaşımızın ilaca rahatça ulaşmasını çok önemsiyoruz. Kanun, eczacılarımızın işini, Türk eczacılığının işini kolaylaştıran, bu noktada bizi bir adım daha ileriye götüren bir kanun olacak…” (24)
6197 sayılı Kanunun 9 maddesinde değişiklik yapan kanun değişikliği tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 17 Mayıs 2012 tarihli Genel Kurulu’nda, Mecliste uzun süredir görülmemiş bir oybirliğiyle kanunlaşır ve 6308 sayılı Kanun 31 Mayıs 2012 tarih ve 28309 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.
Bu kanun ile getirilen değişiklikler şunlardır:
- Eczacılığın tanımı güncelleştirilmiş ve “hastalıkların teşhis ve tedavisi ile hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden değişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması ve hastaya sunulması; ilacın, analizlerinin yapılması, farmakolojik etkisinin devamlılığı, emniyeti, etkinliği ve maliyeti bakımından gözetimi, ilaçla ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin sağlanması ve ilaç kullanımı sonucu ortaya çıkan çok yönlü sorunlara çözüm getirilmesine ilişkin faaliyetleri yürüten sağlık hizmeti” şeklinde değiştirilmiştir.
- Eczane açmak üzere ruhsatnamesini almış bir eczacının mahalli belediyeden ayrıca bir iş yeri ruhsatı alması ve mahalli belediyeye harç ödemesinin zorunlu olmadığına dair hüküm kanuna eklenir.
- Eczane açılışına ilçedeki nüfusa göre en az 3500 kişiye 1 eczane düşecek şekilde sınırlama getirilir, sadece hiç eczanesi olmayan yerlerde nüfus kriterine bakılmaksızın bir eczanenin açılmasına izin verilir.
- Aynı ilçe içerisinde faaliyet gösteren eczanelerin nakillerinde nüfusa göre eczane açılması kriteri uygulanmayacaktır.
- Eczane açılmasına ilişkin kriterler belirlenirken ilçelerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre sınıflandırılarak bu sınıflandırmaya göre ilçelere ilçe katsayısı verilecektir. Eczacılara, o ilçede mesleki faaliyetlerini sürdürdükleri yıl sayısı ile ilçe katsayısının çarpımı kadar hizmet puanı verilecektir. Hizmet puanı hesaplanırken ilçe katsayısı doktora yapmış olanlar için 1,25 kat olarak uygulanacak, eczacılara, meslekte geçirilen toplam yıl sayısı ile eczacının hizmet puanı çarpımı sonucu tespit edilen yerleştirme puanı verilecektir.
- Nüfus kriterlerine göre eczane açılabilecek yerler, her yıl en az iki kez olmak üzere Bakanlıkça ilan edilecektir. İlan edilen yerlere müracaat eden adaylardan yerleştirme puanı en yüksek olanlar eczane açma hakkı kazanacak, yerleştirme puanının eşit olması halinde kur’a çekilecektir.
- Eczanesini devretmiş bir eczacı yeni bir eczane açmak istediğinde yerleştirme puanı yan oranında düşürülecektir.
- Reçete sayısı ve/veya ciro gibi kriterlere göre belirlenen sayıda ikinci eczacı çalıştırılması zorunlu hale getirilecektir.
- Eczane açmak veya mesul müdürlük yapmak isteyen Eczacılık Fakültesi mezunları zorunlu olarak en az 1 yıl yardımcı eczacı olarak çalışacaktır.
- Yardımcı eczacılara asgari ücretin birbuçuk katından, ikinci eczacılara da asgari ücretin üç katından aşağı olmamak üzere taraflarca belirlenecek ücret ödenecektir.
- Yüksek lisans veya doktora yapanların eğitimleri süresince, TEB Başkanlık divanı üyelerinin de görev süresince eczanelerine mesul müdür atamak zorunlu olacaktır ve TEB Başkanlık Divanı üyelerinin eczanelerine atanacak mesul müdür maaşı ve giderleri TEB bütçesinden ödenecektir.
- Reçete kayıt defteri zorunluluğu kaldırılacak ve reçete kayıtlarının Sağlık Bakanlığı onaylı kayıt sisteminde (elektronik de olabilir) tutulmasına olanak sağlanacaktır.
- Sadece eczanelerde satılacak ürünler “Sağlık Bakanlığından ruhsat almış ilaçlar ve geleneksel bitkisel tıbbî ürünler, Sağlık Bakanlığının iznine tabi homeopatik tıbbî ürünler ve enteral beslenme ürünleri dahil özel tıbbi amaçlı diyet gıdalar, özel tıbbi amaçlı bebek mamaları” olarak tanımlanır.
- Bu maddenin yürürlüğe girdiği takvim yılında eczacılık yapma hakkını haiz eczacılar ile eczacılık fakültelerinde okumakta olan ve okumaya hak kazanmış bulunanlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere nüfusa göre eczane açılmasına ve nakline dair sınırlamalara ve yardımcı eczacı olarak çalışma zorunluluğuna ilişkin hükümler uygulanmayacak, bu kimseler, sahip ve mesul müdürlüğünü yaptıkları eczaneleri bir sefere mahsus olmak üzere devredebilecektir.
- Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte serbest eczanesi bulunan eczacılar, bir defaya mahsus olmak üzere herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın eczanesini bulunduğu ilçe dışına nakledebilir ve devredebilecektir.
- Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik, Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde Sağlık Bakanlığınca hazırlanarak yürürlüğe konulacaktır.
Sonuç
Geçmiş deneyimlere bakıldığında, eczacılık hizmetinin ülke genelinde yayılmasının yasal bir sınırlamayla sağlanamadığı, tüm alanlarda olduğu gibi bölgelerin sosyoekonomik gelişmişliğine paralel bir artış gösterdiği görülmektedir.
2012 yılında öğrenci alan eczacılık fakültelerinin sayısının 20’ye, kontenjanın da 1660 çıkarılması bir eczacı enflasyonu yaratacak ve işsizliğe neden olacaktır (2012 yılı itibariyle henüz öğrenci almayanlarla beraber 34 eczacılık fakültesi bulunmaktadır). 2012 yılında 6197 sayılı Kanunda değiştirilen ve Kanuna eklenen maddeler eczacı istihdamını yalnızca eczane eczacılığı alanına yönlendirmekte ve gençleri ya ülkenin ücra bir köşesinde eczane açmaya ya da daha merkezi bölgelerde yardımcı-ikinci eczacılık yaparak ucuz işgücü olmaya sevk etmektedir. Kaldı ki birçok eczanenin maddi durumu yardımcı eczane çalıştırmaya uygun değildir.
Türk Eczacıları Birliği tarafından hazırlanan taslaklarda yer alan ancak Kanunda 2012 yılı yapılan değişiklikte yer almayan, belirli bir yaşın üstündeki eczacının yardımcı eczacı çalıştırma zorunluluğunun yasalaşmamış olması yeni mezunlar için bir istihdam kaybıdır.
Türk Eczacıları Birliği’nin Büyük Kongre kararıyla 1998 yılında TEB Yardımlaşma Sandığı Yönetmeliğine eklenen “emeklilik işlemlerinin düzenlenmesini ve yürütülmesini sağlamak” vazifesini yerine getirmesi, kanunun yeni mezun eczacılar için yarattığı hak kayıplarının önlenmesine katkı sunacak, artık yorulmuş ve başka bir geçim kaynağı olmadığı için eczanesini açık tutmak zorunda kalan eczacıların da rahat etmesini sağlayacaktır.
Bu ve benzeri sorunlar çözülmedikçe, önümüzdeki yıllarda eczacılık fakültesi öğrencilerinin ve genç eczacıların, eczane sınırlaması ve devir ücretlerinin artacak olması, puanlama sistemi, eczacı enflasyonuna bağlı oluşacak işsizlik ve diğer olumsuzluklar karşısında mücadele verecek olması kaçınılmazdır.
Tablo – 1: 1949-1959 Yılları Arasında İl ve İlçelerdeki Eczanelerin Mevcudu
İller |
1949 Yılı İtibariyle |
Eczanesi Sayısının Yıllara Göre Dağılımı |
|||
1949 |
1953 |
1955 |
1959 |
||
Adana |
5 |
15 |
26 |
33 |
41 |
Afyon |
– |
7 |
8 |
9 |
10 |
Ağrı |
5 |
1 |
1 |
1 |
1 |
Amasya |
1 |
4 |
6 |
6 |
6 |
Ankara |
8 |
24 |
41 |
63 |
89 |
Antalya |
7 |
5 |
9 |
9 |
11 |
Aydın |
2 |
10 |
12 |
18 |
18 |
Balıkesir |
5 |
16 |
22 |
23 |
27 |
Bilecik |
3 |
2 |
4 |
5 |
4 |
Bingöl |
5 |
– |
– |
– |
– |
Bitlis |
4 |
1 |
1 |
1 |
1 |
Bolu |
4 |
4 |
7 |
8 |
9 |
Burdur |
3 |
2 |
2 |
4 |
5 |
Bursa |
2 |
18 |
26 |
31 |
6 |
Çanakkale |
7 |
8 |
10 |
9 |
9 |
Çankırı |
4 |
2 |
2 |
2 |
4 |
Çorum |
4 |
1 |
3 |
5 |
4 |
Denizli |
1 |
8 |
11 |
11 |
11 |
Diyarbakır |
8 |
4 |
7 |
8 |
8 |
Edirne |
3 |
6 |
7 |
9 |
10 |
Elazığ |
6 |
3 |
3 |
5 |
5 |
Erzincan |
4 |
3 |
2 |
2 |
2 |
Erzurum |
7 |
3 |
5 |
5 |
4 |
Eskişehir |
1 |
10 |
12 |
13 |
19 |
Gaziantep |
2 |
11 |
14 |
16 |
18 |
Giresun |
4 |
5 |
5 |
4 |
4 |
Gümüşhane |
3 |
2 |
1 |
2 |
3 |
Hakkari |
4 |
– |
– |
– |
– |
Hatay |
3 |
9 |
10 |
15 |
17 |
İçel |
2 |
9 |
12 |
17 |
21 |
İstanbul |
1 |
156 |
162 |
266 |
348 |
İzmir |
2 |
43 |
67 |
89 |
108 |
Isparta |
3 |
6 |
7 |
6 |
7 |
Kars |
7 |
4 |
6 |
6 |
6 |
Kastamonu |
6 |
7 |
6 |
7 |
7 |
Kayseri |
5 |
5 |
10 |
13 |
13 |
Kırklareli |
2 |
4 |
6 |
7 |
7 |
Kırşehir |
4 |
3 |
3 |
– |
2 |
Kocaeli |
2 |
13 |
22 |
15 |
16 |
Konya |
9 |
13 |
20 |
32 |
29 |
Kütahya |
– |
7 |
9 |
7 |
8 |
Malatya |
7 |
6 |
8 |
6 |
7 |
Manisa |
3 |
16 |
18 |
22 |
22 |
Maraş |
5 |
2 |
4 |
6 |
5 |
Mardin |
9 |
2 |
2 |
2 |
2 |
Muğla |
5 |
5 |
6 |
9 |
9 |
Muş |
3 |
1 |
1 |
1 |
1 |
Niğde |
– |
5 |
7 |
6 |
6 |
Ordu |
3 |
4 |
4 |
5 |
7 |
Rize |
3 |
2 |
2 |
2 |
4 |
Samsun |
4 |
11 |
12 |
13 |
18 |
Siirt |
9 |
2 |
2 |
3 |
2 |
Sinop |
– |
4 |
3 |
4 |
4 |
Sivas |
5 |
9 |
6 |
8 |
7 |
Tekirdağ |
3 |
5 |
9 |
10 |
10 |
Tokat |
3 |
8 |
10 |
9 |
9 |
Trabzon |
5 |
4 |
5 |
5 |
7 |
Tunceli |
8 |
– |
– |
– |
– |
Urfa |
6 |
3 |
6 |
4 |
6 |
İtibaren |
7 |
1 |
1 |
2 |
2 |
Yozgat |
5 |
3 |
5 |
5 |
3 |
Zonguldak |
2 |
11 |
14 |
14 |
11 |
Kaynak: Karayaman, M. (2008), “Türkiye’de Eczane Sayılarının Sınırlandırılmasına İlişkin Düzenlemeler ve Sonuçları,” Osmanlı Bilimi Araştırmaları, 10 (1): 115-135
Tablo – 2: 1928-2012 Türkiye Eczane Sayıları ve Eczane Başına Düşen Nüfus Ortalamaları
Yıl |
Eczane Sayısı |
Yıl Ortası Trükiye Nüfusu Tahmini (000)* |
Eczane Başına Düşen Nüfus |
1928 |
673 |
13.843 |
20.569 |
1929 |
449 |
14.138 |
31.488 |
1930 |
455 |
14.440 |
31.736 |
1931 |
459 |
14.748 |
32.131 |
1932 |
473 |
15.062 |
31.844 |
1933 |
476 |
15.383 |
32.317 |
1934 |
477 |
15.711 |
32.937 |
1935 |
478 |
16.046 |
33.569 |
1936 |
471 |
16.352 |
34.718 |
1937 |
468 |
16.637 |
35.549 |
1938 |
501 |
16.926 |
33.784 |
1939 |
496 |
17.429 |
35.139 |
1940 |
482 |
17.728 |
36.780 |
1941 |
461 |
17.952 |
38.941 |
1942 |
463 |
18.143 |
39.186 |
1943 |
464 |
18.337 |
39.519 |
1944 |
474 |
18.532 |
39.097 |
1945 |
483 |
18.729 |
38.776 |
1946 |
495 |
19.074 |
38.533 |
1947 |
524 |
19.493 |
37.200 |
1948 |
553 |
19.922 |
36.025 |
1949 |
567 |
20.359 |
35.907 |
1950 |
597 |
20.807 |
34.853 |
1951 |
650 |
21.351 |
32.848 |
1952 |
672 |
21.952 |
32.667 |
1953 |
714 |
22.569 |
31.609 |
1954 |
863 |
23.204 |
26.888 |
1955 |
939 |
23.857 |
25.407 |
1956 |
1000 |
24.540 |
24.540 |
1957 |
1021 |
25.250 |
24.731 |
1958 |
1060 |
25.981 |
24.510 |
1959 |
1113 |
26.733 |
24.019 |
1960 |
1194 |
27.506 |
23.037 |
1961 |
1206 |
28.227 |
23.405 |
1962 |
1327 |
28.931 |
21.802 |
1963 |
1282 |
29.652 |
23.129 |
1964 |
1392 |
30.391 |
21.833 |
1965 |
1481 |
31.149 |
21.032 |
1966 |
1651 |
31.936 |
19.343 |
1967 |
1804 |
32.750 |
18.154 |
1968 |
1987 |
33.586 |
16.903 |
1969 |
2226 |
34.443 |
15.473 |
1970 |
2524 |
35.321 |
13.994 |
1971 |
3280 |
36.215 |
11.041 |
1972 |
3700 |
37.133 |
10.036 |
1973 |
4295 |
38.073 |
8.864 |
1974 |
4331 |
39.037 |
9.013 |
1975 |
4742 |
40.026 |
8.441 |
1976 |
5296 |
40.916 |
7.726 |
1977 |
5878 |
41.769 |
7.106 |
1978 |
6193 |
42.641 |
6.885 |
1979 |
6174 |
43.531 |
7.051 |
1980 |
6335 |
44.439 |
7.015 |
1981 |
6914 |
45.540 |
6.587 |
1982 |
7802 |
46.688 |
5.984 |
1983 |
8599 |
47.864 |
5.566 |
1984 |
9192 |
49.070 |
5.338 |
1985 |
9755 |
50.307 |
5.157 |
1986 |
10266 |
51.480 |
5.015 |
1987 |
10994 |
52.370 |
4.764 |
1988 |
11754 |
53.268 |
4.532 |
1989 |
12397 |
54.192 |
4.371 |
1990 |
13005 |
55.120 |
4.238 |
1991 |
13148 |
56.055 |
4.263 |
1992 |
13605 |
56.986 |
4.189 |
1993 |
14269 |
57.913 |
4.059 |
1994 |
14831 |
58.837 |
3.967 |
1995 |
15573 |
59.756 |
3.837 |
1996 |
16681 |
60.671 |
3.637 |
1997 |
17746 |
61.582 |
3.470 |
1998 |
18385 |
62.464 |
3.398 |
1999 |
19157 |
63.364 |
3.308 |
2000 |
20748 |
64.252 |
3.097 |
2012 |
~ 25 bin |
74.885 |
~ 3.000 |
Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923-2009
* TÜİK, Yıl ortası nüfus tahminleri, 1927-1985, Yıl ortası nüfus tahminleri ve projeksiyonları, 1986-2025
Tablo-3: 1927-1949 Yılları Arasında Eczacılık Okulundan Mezun Olan Öğrencilerin Sayısı
Yıl |
1927 |
28 |
29 |
30 |
31 |
32 |
33 |
34 |
35 |
36 |
37 |
38 |
39 |
40 |
41 |
42 |
43 |
44 |
45 |
46 |
47 |
48 |
1949 |
Mezun Sayısı |
23 |
17 |
13 |
24 |
16 |
12 |
24 |
17 |
44 |
26 |
38 |
31 |
19 |
33 |
25 |
43 |
51 |
53 |
73 |
54 |
64 |
49 |
45 |
Kaynak: “Memlekette Eczanesiz Eczacı Değil, Eczacısız Eczane Vardır.” (Şubat 1952) Farmakoloğ, 22(2): 46
Kaynaklar:
1. Karayaman, M. (2008), “Türkiye’de Eczane Sayılarının Sınırlandırılmasına İlişkin Düzenlemeler ve Sonuçları,” Osmanlı Bilimi Araştırmaları, 10 (1): 115-135
2. Tokaç, M. (2012) “Osmanlıdan günümüze eczane sayısının sınırlandırılması meselesi,” Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi, 24: 98-103
3. Tanker, M ve Asil, E. (1981) “Türkiye’de İlk Eczacılık Derneği,” Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dergisi, 11 (1): 112-117
4. Türk Eczacıları Birliği Yayınları (2007) “Cemiyet-i Eczaciyan Der Asitane-i Aliye’den TEB’e,” Mat A. (Haz.) Bir Kurumun Öyküsü: Türk Eczacıları Birliği 1956-2006 (11-16)
5. “Dikkate Değer Bir Vesika” (Şubat 1952) Farmakoloğ, 22(2): 129-130
6. Yeşilyurt, i. H. (Şubat 1952) “964 Sayılı Kanunun Tedvin Sebepleri,” Farmakoloğ, 22 (2): 64-66
7. Derman, H. (Kasım 1950) “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanına,” Farmakoloğ, 20 (11): 379-386
8. Cumhuriyet (1930) “Sıhhat İşleri: Kapanan eczaneler bir daha açılamaz!,” 19 Ocak, 2
9. Cumhuriyet (1930) “Ecza fiatları – Tarife Ankara’da Sıhhat Vekâletince hazırlanıyor,” 20 Ocak, 2
10. Cumhuriyet (1932) “Ecza depoları mes’elesi,” 20 Haziran, 2
11. Yeşilyurt, İ. H. (1945) “Cumhuriyet Eczacılığı,”Farmakoloğ, 15: 112-115
12. “Kongre” (1945) Farmakoloğ, 15: 116-119
13. TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923-2009
14. Cumhuriyet (1946) “Eczanelerin Tahdidi,” 14 Mart, 1
15. Cumhuriyet (1950) “Eczacılar Yardımlaşma Derneği Kongresi,” 6 Haziran, 2
16. Türkiye Eczacıları Cemiyeti. (Şubat 1952) “Mevcut Kanunun Kaldırılmasını İsteyenler Diyorlar Ki,” Farmakoloğ, 22 (2): 58
17. Cumhuriyet (1951) “Memlekette İlâç Darlığı Yok,” 17 Şubat, 3
18. Karsan, G. (1990) “Eczane Patladı, Eczacı ‘İlacını’ Arıyor,” Cumhuriyet, 31 Ağustos, 9
19. T.B.M.M. Tutanak Dergisi (1927), 20 Ocak, 28: 356-409
20. T.B.M.M. Tutanak Dergisi (1949), 31 Ocak, 15: 302-309
21. T.B.M.M. Tutanak Dergisi (1953), 25 Kasım, 25: 390-418
22. T.B.M.M. Tutanak Dergisi (1953), 27 Kasım, 25: 426-452
23. T.B.M.M. Tutanak Dergisi (1953), 30 Kasım, 25: 462-485
24. T.B.M.M. Tutanak Dergisi (2012), 17 Mayıs, 108. Birleşim
25. “Başbakanlık Yüce Katına” (Şubat 1952) Farmakoloğ, 22(2): 115-116
26 “Bakanlığa Sunduğumuz Dilekçe” (Ocak 1949), Farmakoloğ, 19(1): 20-23
27 T.B.M.M. (2012) http://www.tbmm.gov.tr (Erişim 05.11.2012)
28 Türk Eczacıları Birliği Yayınları (2006) “6197’nin Serüveni,” TEB Haberler, 14-15
29 İstanbul Eczacı Odası Yayınları (Nisan 2000) “TEB’in Hazırladığı Yasa Taslağı,” 6197 Sayılı Yasanın Öyküsü, 13-33